Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Eski bayramlar

Eski bayramlar

Osmanlı bayramlarının temel eksenini “toplumsal sevgi” teşkil ederdi. “Hediyeleşme-yardımlaşma” ve “paylaşma” bu maksadın ayrıntılarıydı.

Zengin sofraları zaten ramazan boyunca iftar saatinden imsaka kadar açık olur, isteyen destursuz içeri girip karnını doyururdu. Hele bayram günleri İslâm’ın “kardeşlik” esasının hayatı tamamıyla kuşattığı günlerdi...

Verecek hiçbir şeyi olmayanlar bile din kardeşlerine gülümser, böylece “sadaka sevabı” alırlardı.

Bayram hazırlıkları, bayramdan takriben onbeş gün önce başlardı. Çocuklara ve yoksullara verilecek bahşişler ayrı renklerde kadife kesele konur, Kapalıçarşı’dan alış veriş yapılır, gerekiyorsa çocuklara ayak ölçülerine göre potin (ayakkabı) siparişi verilir, evde yeni esvaplar dikilir, yakın akrabalar için işlemeli mendiller, yemeniler ve iç çamaşırları bohçalanırdı.

Ayrıca kurabiyeler, lokmalar, lokumlar dökülür, renk renk şekerlerden bir “ikram sofrası” bile hazırlanırdı. Sabah ezanı vaktinde mahalle bekçisi mani söyleyerek mahalleyi uyandırırdı:

“Bu sabahın ayazına,

“Kalkın Hakkın niyâzına...

“Abdest alın ey komşular,

“Gidin bayram namazına.”

Besmele ile kalkılır, abdest alınır, temiz elbiseler giyilir ve çocukların ellerinden tutularak bayram namazına gidilirdi. Selâtin (sultanlar) camilerinde mü’min yüreklerden fışkıran tekbirler kubbeleri sarsarak Allah’a ulaşırdı.

Bayram namazı çıkışında genellikle mezarlıklar ziyaret edilir, ancak ondan sonra eve dönülürdü. Bu, yaşayanların geçmişlerine duydukları sevgi ve saygının bir ifadesi idi...

Eve dönülünce ev halkıyla bayramlaşma ve hediyeleşme faslı başlardı. Evin reisi (aynı zamanda yaşlısı) bir köşede durur, ev halkı el öperek önünden geçer, her el öpen hediyesini de alırdı...

Varsa evin hizmetkarları da hediye alır, ev halkından ayırt edilmezlerdi. Ardından evin reisi konağın “selamlık” (erkeklere mahsus bölüm) kısmına geçer, gelmeye başlayan akrabaların ve mahallelinin tebriklerini kabul ederdi...

Daha sonra istenirse ve tabii mevsim uygunsa bayram kutlama alanlarındaki şenliklere gidilir, çocuklar salıncaklara, atlıkarıncalara, çek çek arabalarına bindirilerek birlikte eğlenilirdi.

En meşhur bayram yerleri Fatih, Edirnekapı, Aksaray, Yedikule, Kadırga, Tophane, Sakabaşı, Çukurcuma, Sormagir, Karabaş mahalleri; Kulaksız ve Baruthane çayırları; Beşiktaş, Ihlamur, Maçka düzlükleri; Doğancılar, Bülbülderesi, Nuhkuyusu, Haydarpaşa ve Kuşdili çayırları idi.

Halk günün her saatinde bayram yerlerini doldurur, bu arada sebilciler envai çeşit şurupları, kurabiyeciler kurabiyeleri “sevap” anlayışı içinde bedava halka dağıtır, çayırların üstüne serilen yer sofralarında birlikte yemekler yenilirdi.

Bayram geceleri şehirler baştan başa süslenirdi. Ayrıca gece herkes elinde rengârenk fenerlerle sokağa çıkar, renkli fenerler sokak aralarında yıldız böcekleri gibi parlardı. Kısacası eski İstanbul, bayram gecelerinde, ışık taçlı bir geline benzerdi.

Tekrar bayramınız mübarek olsun. Allah bizi yürek bayramlarına erdirsin.

Bayram hürmetine dualaşalım, sevgili dostlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi