Kahkaha mı, Hüzün mü?-1
Ey azizan! Bir devletlü kişimiz bir toplantıda hâlisâne niyetle edepten hayâdan bahsetmiş ve kadın kişilerin (erkekler de dahil olması gerek) kahkaha atmasının iffet ve din anlayışımıza uygun olmadığını anlatmış. Laikçi, statükocu, Atatürkçü, liberal… ne kadar modern-ecinni ve zübbe taifesi varsa, “Sen misin kahkahaya karşı çıkan ortaçağ yobazı!..” yollu arkasından demediğini koymamışlar.
Bu ülke böylesine eblehlerin çoğaldığı talihsizliği yaşıyor şu sıralar. En eblehçe olanını da, İslâm âlimi olan babasının mezarda kemiklerini sızlatan cumhurbaşkanı adayı ve ahmaklığın numunesi olan İhsanoğlu söylemiş: “Kadınlarımızın gülmesine herkesin şen kahkahalarının duyulmasına ülkemizin her şeyden daha çok ihtiyacı vardır! Kadınlarımız kahkaha atıyorsa ümit var demektir!..”
Türkiye’nin zavallı monşerleri, intelijansıyası, laikleri, Atatürkçüleri… Müslüman kültürünü, âdabını ve dahi kahkahanın iffetsizlik olduğunu bilmiyorlar. Sadede geliyorum. Kahkahanın ne menem bir davranış olduğunu tebliğ için aşağıdaki nâçiz yazımızı ihtiyaca binaen iki bölüm hâlinde bir daha huzura çıkarıyoruz:
Hüzünle kahkaha bir arada olmaz. Hüzün, Bezm-i elest’te vardı ve insanla âşina idi. Kahkaha yoktu, İblis’ten dünya ehline geçti. Hüzün güzel ve masumdur. Kahkaha çirkin ve şirrettir.
Hüzün ehli, hüznün sayesinde kalbinin derinliklerine iner, ulvî hisleri yaşar. Kahkaha, sahibinin sûretini çirkinleştirir, kalbiyle irtibatını keser.
Hüzün, hâlis ve samimidir; kahkaha, nefis ve ikiyüzlüdür.
Kahkaha atanlara “Hüzün ehli olun, dünya gurbetini hüzünle geçirin” dediğimde tuhaf karşılandım. Hattâ “ilginçlik” yaptığımı sanan nâdanlar çıkmıştı. Gıyabî hüzün refikim Prof. Dr. Kemal Sayar da “Hepimiz bu hayatı ağzımız kulaklarımızda yaşamak zorunda değiliz” diyerek kahkahaya karşı durmuş.
Kahkaha atanların yüzünde hicap kalmaz. Kahkaha atarken geçici olarak hicap kaybolur. Hüzünlü sîma hicapla örtülüdür ve hüzünde edep vardır. İstikâmetini ahirete çeviren kişi kahkaha atmaz; hüzünle varır “Büyük Kapı” ya.
Mahzun peygamberimiz kahkaha atmamış. Çok gülüp kahkaha atanlar, “Ben, hüzün peygamberiyim” diyen Efendimiz aleyhissalâtüvesselâm’a hürmetsizlik edenlerdir.
Mikail (a.s.)’ın gülmeyişinin sebebini sual eden Cebrail (a.s)’a, Resûlullah Efendimiz, “Cehennem yaratıldığından beri hiç gülmemiştir” buyuruyor. Bu ulvî sözü duyduktan sonra insan kahkaha atabilir mi?
“Ömrümde bir defa güldüm, ona da pişmanım” diyen İmam-ı Â'zam Hazretleri’nin ölçüsünü unutanlar gaflettedir.
KAHKAHA ATANLAR CEHENNEM, HÜZÜN ÇEKENLER CENNET EHLİDİR
Kahkaha şeytandan, hüzün Hak’tandır. Kahkaha atanlar cehennem, hüzün çekenler cennet ehlidir. Kahkaha hüznün muarızı, tefekkür ve murakabenin düşmanıdır. Kahkaha yükselen yerden uzaklaşın.
Kahkaha cıvık ve fikirsiz, oynak ve köksüzdür; gırtlaktan çıkar ve gayesizdir. Hüzün asil ve vakarlıdır; gayesi vardır, kalplerden sâdır olur, dindar ve evliyaullahın meşrebindendir. Kahkaha atanlar haldaşım olamaz. Fakîr, hüzünkârlardan yanadır. Kendini bilene kahkaha mı yoksa hüzün mü yakışır? Elbette hüzün yakışır.
“Güle güle ölenlerden” olmayın. Çünkü şikriniz, yani yüzünüz bozulur. Gülümseyin, fakat gülümsemeniz mahzun olsun. Budalalar çok gülmekten kırılacaklarına hüzünle toparlanıp sağlamlaşsınlar. Hüzünlü bir hâl içinde ölmek Yaradan’a hürmettir, yaratıldığımız gibi geri dönmektir. Sermayeniz kahkaha değil, hüzün olsun.
Hayatın gayesi gülmek ve güldürmek midir? Güldürmeyi ve gülmeyi fetiş hâline getirenlerin aklından şüphe etmek gerekmez mi? Kahkaha atmak ve çok gülmek için sebep var mı? “Din Günü”ne hazırlanamadığımız kaygısı içindeyken, ibadet ve zikrimizi huşû ile tamam edememenin mahcubiyetini yaşıyorken, “gönül işi bir türkü” ve ilâhî dinlerken kahkaha atabilir mi insan?
Bütün kahkahalar kaba ve süflîdir. Bu ülke, kahkaha atarak ve attırarak şöhret kazanan, vergi rekortmeni olanların bol olduğu bir ülkedir. Bu, büyük bir ayıp ve Müslüman milletin haysiyetine hakarettir. Kahkaha tufanına boğulmayı iyi bir şey sanan nâdanların zengin ettiği güldürme hokkabazlarının çoğalması utanç verici bir durumdur.
MUTLU VE SAĞLIKLI OLMANIN YOLU KAHKAHADIR DİYENLERE İNANMAYIN
Mutlu ve sağlıklı olmanın yolu kahkahadır diyenlere inanmayın. Gerçek mutluluk ve derûnî sağlık hüzündedir. Doktorların “Uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrı gülmektir, bol bol kahkaha atın” tavsiyesi bir martavaldır.
“Bir kahkaha bir kilo pirzolaya bedeldir” diyenlerin eşref insan olmak ve mü’minlikten nasibi yoktur. Ecnebî bir yazarın ifadesiyle, “Hüzün, kahkahadan daha iyidir; çehreniz üzgün görünse de, kalbiniz sağlam demektir.”
Ahmet Haşim bu mevzuda isabetli yazmış: “İtiraf etmeli ki, ‘gülüş’ ruhun asil bir faaliyeti değildir. Fikir yaratmakta veya düşman gözetmekte olan adam veyahut sonsuz suya veya gökyüzüne bakıp düşünmekte olan adam gülmez. Aşkın çehresi, hüznün çehresi gibi sakin, ölçülü ve haşindir. Ruh neşe sahasında ancak tebessümün dudaklar üzerinde çizdiği hatta kadar ileri gidebilir. Zira ondan sonra etin kabalığı ve karışıklığı başlar.”
BATI KAHKAHA, DOĞU HÜZÜNDÜR
Batı kahkahadır, Doğu, yani İslâm hüzündür. Bizin dînimiz, edebiyatımız, mûsikimiz bir baştan bir başa hüzün üstünedir. Hem Müslüman, hem tasavvufla hemhâl oldukları içindir ki Türklerde kahkaha yoktur; hüzne müptelâdırlar.
Hüzün ehli Fethi Gemuhluoğlu, “Doğu adamı yerinmez ve sevinmez. Çünkü dünyada sevinilecek ve yerinilecek bir şey yoktur. Ve bizim hüznümüz Allah’adır. Biz durup dururken, kendi kendimize, kendi nefsânî oyunlarımız için, şehevâtımız için mahzûn olmayız. (…) Peygamber-i Ekber müddet-i ömründe, Devr-i Saadet’te gülmediler, hele ağız dolusu hiç gülmediler. Gülümserlerdi.”
Not: “Kahkaha mı, Hüzün mü?” yazımıza salı günü devam edeceğiz.
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.