Müslüman Bedende Yahudi Ruhu!
Yahudilerin meshini veya maymun ve diğer hayvanlara dönüştürülmesi meselesini müfessirlerden bazıları manevi bir mesh ve değişim veya mankurtlaşma olarak görmüşlerdir. Bazıları da zahiri hali üzere anlamışlar ve gerçekten de Yahudi bedenlerinin maymun ve domuz suretine döndüğüne hükmetmişlerdir. Birisi ahlaki istihale ve dönüşümü diğeri ise bedeni dönüşümü öngörmüştür! Hangisi daha ağır? Elbette suretin değil siretin maymun ve diğer hayvanlara dönüşmesi daha ağır olmalıdır. Ve bu istihale bir modeldir. Halbuki, fiziki mesh ile hayvanların bedenine girmek ise daha hafiftir ve bu bir defaya mahsustur. Muttarid ve sistematik değildir. Aksi takdirde, reenkarnasyona delil olabilirdi! Bugün Yahudilerin gücü Müslümanların güçsüzlüğünden daha doğrusu güçlerini aktif hale getirememek ve kuvveden fiile çıkaramamaktan kaynaklanıyor. Dünyaya düşkünlükten geliyor. Daha doğrusu, Yahudilerin gücü Müslümanların pasifliğindendir. Bu da dünya sevgisi ve iman zafiyetindendir. Herkes Hamas ve ortakları gibi kararlı ve direnişe gönül vermiş olsa İsrail’in bölgede tozu kalmaz. Müslümanlar İsrail’in tozunu atar ve savurur. Demek ki, sorun Malik Binnebi’nin dediği gibi, düşmanda veya İsrail de değil, bizdedir. Müslümanlar silkinir ve üzerlerindeki ölü toprağını savururlarsa İsrail meselesi hallolur. Bundan dolayı Golda Meir, ‘İsrail’in sonunu getirecek Müslümanlar bu gördüğümüz çer çöp mesabesindeki Müslümanlar değildir’ demiştir. Her Müslüman bir Kassam Tugayı mensubu mesabesinde olsa ve yüreğini taşısa dünya Yahudilere ve destekçilerine dar gelir.
•
Müslümanların bugünkü hallerinin nedeni Müslüman kalıbında Yahudi yüreği ve sıfatı taşımalarıdır. Müslümanların bu kadar sürünmesinin nedeni Müslüman bedende dolaşan Yahudiruhlardır. Kabe İmamı Su’ud es Şuraym bu durumu çok veciz bir şekilde özetlemiş ve şunları söylemiştir: “Judaizer veya Siyonistleşmiş Araplar, Hamas’a nispet ve garez olsun diye Gazze’de katliam yapan İsrail’i destekleyerek Müslüman bedeninde Yahudi ruhu taşımış oluyorlar…” Kabe İmamı Su’ud es Şuraym yaraya parmak basmış ve çuvaldızı kendimize ve iğneyi başkalarına batırmıştır. Dökme Kurşun operasyonundan daha ağır ve sakil bir saldırı atında olan Filistinlilere oh etmek namertliktir. İsrail’in Ramazan saldırısı Temmuz ayını geride bırakırken Ağustos başıyla birlikte İsrail’in saldırılarının bilançosu 2008-2009 düzeyini aşmıştır. Öyle olduğu halde İsrail’le gizli dayanışma içinde olan ve Yahudi ayak takımı gibi Filistin tarafından ölenlere şamata yapanlar Müslüman bedende Yahudi ruhu taşıyanlardır. Kabe İmamı Su’ud es Şuraym bu hususta Nisa Suresinin 19’uncu ayetine gönderme yapıyor: “Sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah çok hayır kılmış olabilir…”
•
Kabe imamı Su’ud es Şuraym meseleye nasıl bakmamamız gerektiğini şu sözleriyle ortaya koyuyor: “Gazze’de olan bitenler detayla ilgili değil, asılla ilgilidir. İman ve itikat meselesidir. Direniş odakları ile ne kadar anlaşmazlığa düşerseniz düşün; sonuçta onlar Müslümandır, sizi ve Müslümanları temsil etmektedirler. Halbuki, karşı cephedekiler kafir-i billah bir zümredir. “Müslümanları mücrimler katına ve yerine koyabilir miyiz? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? (Kalem Suresi 35/36). Yahudilerin iltifatına nail olabilmek ve hoşnutluklarını kazanmak için Müslümanları ilk arkadan vuranlar, arkadan hançerleyenler münafıklar ve ikiyüzlülerdir. O münafıklar İslam’dan nefret ederler. Allah haklarında şöyle buyurmuştur: Kalplerinde hastalık (nifak) olanların ‘başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların aralarına koşuştuklarını görürsün. Ancak olur ki Allah fetih nasip eder yahut kendi katından bir emir gönderir de onlar kalplerinde gizlediklerine pişman olurlar (Maide 52)….” Adam Müslümanların yenilgisine bel bağlamış ve manen düşmanlarının safına geçmiş. Burada hakka değil galebeye bel bağlamak vardır. İkinci olarak da, semanın takdiri dışında arzi planlara ve hesaplara dayanmak vardır. Bediüzzaman bu halet-i ruhiyide olan bir adamı şöyle tasvir eder: “Meselâ, muhteris bir intikam veya müntakim bir hilâfla bir kere demiş: ‘İslâm mağlûp olacak, kalbi parçalanacak.’ Sırf o mürâi ruhtan gelen, yalancı fikirden çıkan meş’um sözünü doğru göstermek için, İslâm mağlûbiyetini, İslâm perişaniyetini arzu eder, alkışlar, hasmın darbesinden mütelezziz olur. İşte şu alkışı ve gaddar telezzüzüdür ki, mecruh İslâmı müşkül mevkide bırakmış. Zira hançerini İslâmın ciğerine saplamış olan hasım, ‘Sükût et’ demiyor. ‘Alkışla, mütelezziz ol, beni sev’ diyor, onları misal gösteriyor….”
Bu kin ve nifak mesleğidir ve bu nifak mesleğinde olanlar Kabe imamının söylediğine muhataptır ve Müslüman bedeninde Yahudi ikizi ve ruhu taşımaktadır. Bunlar manen ve lisan-ı halleriyye şöyle derler: Daruu meal galebeti haysü daret. Zafer ne yana dönerse siz de o yana dönün! Meselenin bizdeki boyutuna gelecek olursak; Türkiye yalnız kaldı diye ayran kabartanlar yeri göğü inletenler bilsinler ki, nifak içindedirler! Türkiye yanlış yolda ise bunu diyebilirler. İkaz edebilir ve eleştirebilirler. Ama Türkiye doğru yolda ve mazlumun yanında olduğu halde yalnız kaldığını söyleyenler; bilerek ve bilmeyerek nifak saflarına katılmış oluyorlar. Müslüman bedende Yahudi ruhu taşıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.