M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Biz İslamı İyi ve Doğru Biliyor muyuz?

Biz İslamı İyi ve Doğru Biliyor muyuz?

Minarelerden ezanlar okunuyor, Cuma namazlarında camiler doluyor, cenazelerin namazı kılınıyor İslam kabristanlarına defnediliyor, hacca gidiliyor, kadınların yarısının başı örtülü, din adına fırtınalar kopartılıyor, genel ve yoğun din edebiyatı yapılıyor, din magazinleştiriliyor… Lâkin, lâkin, lâkin!.. Türkiye halkı İslam’ı doğru olarak biliyor mu? Bendenize sorarsanız İslam’ı doğru bilenlerin, sağlam din kültürüne sahip olanların nispeti binde bir bile değildir.
 

Dindarlarla dinsizler arasında bir kör dövüşüdür, gidiyor…
 

Önce dindarları ele alalım. İslam nedir, ne değildir, bunu hakkıyla biliyorlar mı? Üniversite bitirmiş, beş vakit namazını kılan, okur-yazar (Osmanlıca bilmiyorsa orası da şüpheli ya) bir Müslümanın eline beş tabaka kâğıt verelim ve “İslam nedir, ne değildir?” konulu bir kompozisyon yazdıralım. Yazdığı metni bir din hocasından, bir edebiyatçıdan, bir mütefekkirden oluşan bir imtihan heyeti okusun, bakalım bizimki on üzerinden kaç not alacak.
 

Osmanlı idadi ve sultanilerinde (liselerinde) Ehl-i Sünnet Müslümanlığı okutuluyordu. Cumhuriyet eğitiminde böyle bir şey yok.
 

Dünyada en fazla yağmur yağan yer Hindistan’daki Cerra punci bölgesiymiş. Bizde de seksen doksan yıldan beri laikçilik ve Kemalizm yağmurları Müslümanları iliklerine kadar öyle bir ıslattı ki…
 

Günümüz Türkiye’sinde din, magazinleştirilmiştir. Dönme büyük medya böyle istemiştir.
 

İlmihalini doğru olarak bilmeyen bir Müslüman, hiçbir zaman şuurlu, kültürlü, sağlam, dengeli bir Müslüman olamaz.
 

Din eğitimi kitaplarla olmaz. Bir insan evinde kitap okuyarak uçak mühendisi, beyin cerrahı, nükleer fizik uzmanı, doktor, avukat olamayacağı gibi sadece kitap okuyarak bilgili, dindar da olamaz.
 

Din, icazetli âlimler, fakihler, ziyalı öğretmenler, kâmil mürşidler, gerçek meşayıh tarafından öğretilir.
 

Gerçek İslam’la ilgili birkaç temel bilgiyi zikretmek istiyorum:
 

1. Hz. Muhammed’in (Salat ve selam olsun ona) Allah katından getirdiği Kitabı ve dini kabul ve tasdik etmek ve bunları hayata uygulamaktır.
 

2. Aklı olmayanın dini yoktur ama akıl din kaynağı değildir. Dinin kaynağı dörttür: Kur’an, Sünnet, icma, kıyas.
 

3. Bir insanın aklı ne kadar yüksek terbiye edilmişse, parlaksa, alet ilimleriyle ve âli ilimler ile techiz edilmişse İslam’ı iyi ve doğru anlama ve algılama imkânı vardır.
 

4. Cahil, medeniyetsiz, kültürsüz, ufuksuz bedevî ârabiler İslam’ı doğru dürüst anlayıp uygulayamazlar.
 

5. İslam’ın doğru anlaşılması için Kur’an Sünnet cemaat, Sevad-ı Azam Müslümanlarının tek bir ümmet oluşturmaları gerekir.
 

6. İslam’ın iyi anlaşılması için yukarıdaki maddede zikredilen ümmetin başında raşid bir Halifenin bulunması gerekir.
 

7. Bir örnek vermek istiyorum: Bir Müslüman, ev yahut yazlık yahut otomobil veya elbise almak istiyor… Tatile çıkıp bir otelde konaklamak istiyor… Sağlam şuurlu uyanık bir Müslümansa Allah’a, Kur’an’a, Peygamber’e, Sünnete, Şeriata, fıkha, İslam ahlâkına, İslam hikmetine sorması gerekir. Doğrudan doğruya soramazsa rabbani din âlimlerine sorması gerekir. Diyelim ki, ev alacak. Bu evin israflı olmaması gerekir çünkü israf haramdır. Otomobil alacak, yine israf olmaması gerekir… Yemek yemeye gidecek, israf olmaması gerekir. Cuma namazına giden bir Müslüman ama ev alırken dine sormuyor. Eksik bir Müslümandır o… Hatta o kadar şaşkındır ki, bendenizin bu yazısını okursa “Bu da nereden çıktı?” diyecektir.
 

8. İslam’ı bilseydik, bugünkü gibi darmadağınık, birbirinden kopuk bin hizbe ayrılmış, kaotik ve anarşik bir İslam Protestanlığı dağınıklığı içinde olur muyduk?
 

9. Keşke icazetli ulema, fukaha ve meşayıhtan oluşan bir heyet kurulsa, bunlar “İslam nedir?” adıyla talimatname mahiyetinde Ehl-i Sünnete göre bir kitapçık hazırlasalar. Bu kitapçık gözden geçirilse ve bir milyon adet basılarak halka dağıtılsa…
 

Fazlurrahmancılar böyle bir şeyi kesinlikle istemezler.
 

Takıye yapan sinsi Mu’tezile mezhebi mensupları bunu isterler mi hiç?
 

Ol mâhiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.
 

(İkinci yazı)

Tepkisiz Müslümanlar

1950’li, 60’lı ve onları takip eden yıllarda bugünkü kadar din, düşünce, medya hürriyeti yoktu ama Müslümanlar bugünkünden daha fazla emr-i mâruf ve nehy-i münker yapıyordu.

 

Mesela 70’li yıllarda müstehcen yayınlara karşı islamî kesimin etkili ve sert tepkisi vardı. Hattâ bu konuda kitaplar bile yayınlanıyordu. Bugün oldukça geniş bir hürriyet ve imkan var ama Müslümanlardaki iyiliği emr etmek, kötülüğü yasaklamak şuuru çok erozyona uğradı.
 

Bozuk da olsa, demokratik bir düzen içindeyiz. Demokrasilerde baskı grupları vardır. Müslümanlar güçlü, etkili, dediğini yaptıran, çekindiren baskı grupları oluşturamıyor.
 

Ümmet birliğini yitiren, İslam Protestanlığı kaos ve anarşisine yuvarlanan Müslümanlar, dağınık olmaları sebebiyle hiçbir konuda ağırlıklarını koyamıyor.
 

Kötü kalpli bir kadın ayaklarıyla çiğneyip ezerek iki küçük kedi yavrusunu vahşice öldürünce, islamî kesim ne yaptı? Binlerce cemaatimiz, vakfımız, derneğimiz var, bunlardan kaçı bu vahşeti bir bildiri yayınlayıp protesto etti? Maalesef bu konuda küçük bir inilti bile çıkmadı.
 

Her yerde kiliseler inşa ediliyor, hattâ bazen sinagoglar yapılıyor, peki bizim Müslümanlar Ayasofyanın tekrar cami olması için milyonlarca imza toplayıp, yasal sınırlar içinde baskı yapıyor mu?
 

Birleşmemek konusunda öylesine kararlıyız ki, yüz Müslüman dernek, vakıf, cemaat, tarikat bir araya gelip Ayasofya için birlikte çalışma yapamıyor.
 

Biri yapsa, öteki desteklemez…
 

Bir İstanbul lisesinde yedi öğrenci namaz kılıyormuş. Millî Eğitim Bakanlığı geçen yıl karar aldı, çocuğu namaz kılan veliler resmen müracaat eder, dilekçe verirlerse okulda müsait bir yer mescid olarak tahsis edilecekmiş. İsmini vermeyeceğim lisede mescid yok ve veliler de müracaat etmiyor. Gölgelerinden korkan ödlekler!
 

Acaba Müslümanlar niçin haklarını aramıyor, gerektiğinde protesto etmiyor, baskı yapmıyor?
 

Bunun sebebi medeniyetsizliktir. Müslümanlar medenî olsalar, bu kadar dağınık, pasif, çaresiz olmazlardı. Nasıl medenî Müslümanlar olacağız? Bu soruyu soran bile yok.
 

24.08.2014

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi