Bizde “Yeşilçam” denilince Türk sineması anlaşılır. İstanbul’da, Beyoğlunda bir sokağın adıdır. Amerikan sineması da “Holivud-Hollywood” olarak bilinir. Kaliflorniya’da dünyaca meşhur sinema merkezidir. “Holly” türkçede “pırnal” dediğimiz meşe çalısı. “Wood” odun veya orman demek. Demek ki, bölge vaktiyle meşe çalısı ormanı imiş! Dünya sinema sanayiinin merkezi addedilen Holivud, son günlerde “algı oluşturmak” diye sık kullandığımız bir deyim var ya, işte onun yüz yıllık başkenti!

İnsanoğlunun zihni yapısı nasıl oluşur? İdraki nasıl teşekkkül eder? Aileden öğrendikleri, okuldan öğrendikleri, okuduğu kitaplar... Fakat işin 20. Yüzyıl boyutu sözkonusu ise, sinema, daha sonra televizyon ve nihayet internet... Zihni yapımızı önemli ölçüde belirleyen cihazlar. 

Sinemanın 20. Yüzyılda insan idrakini belirlemede büyük ve büyülü bir tesiri var. Bu etkinin diyebiliriz ki yüzde doksanı Holivut kaynaklıdır. Diğer ülkelerin sinema sanayii de geniş ölçüde Holivud’a paralel bir anlayışla çalışmıştır. 20. Yüzyıl eğer “sinema asrı” ise, bu asra ad veren merkez de Holivud’dur. 

Holivud ne yaptı? 

Amerika’nın çıkarlarını mı savundu? Elbette bunu da yapmıştır. Hıristiyanlığı mı öne çıkardı? Bunu yapmadığını da söyleyemeyiz. Fakat esas olarak ABD sineması siyonizmin amaçlarına hizmet etmiştir. 

ABD sinema sanayiinde bu amaca hizmet eden, çok güçlü kuruluşlar, firmalar, yönetmenler, artist ve aktristler gelip geçmiştir. Çoğumuzun zihninden çıkmayan meşhur Amerikan filmlerini bir de bu gözle seyretsek, neler neler buluruz. Fakat, işin bu tarafı hatırımıza gelmeden gördüğümüz birçok filmin, insanlığın zihnini nasıl muayyenleştirdiğini akıldan çıkarmamalıyız. 

Eğer bugün yeryüzünde güçlü bir islamafobi varsa, bunun arkaplanında Holivut filmlerinin varlığı unutulmamalıdır. Holivut, ABD’yi, Batı’yı hürriyetlerin, insan haklarının merkezi olarak zihnimize kazıdı. Orada insanı merkeze alan ve onun hayatını önemseyen her türlü çözüm vardır. Bir insanı kurtarmak için her türlü imkân kullanılır. Ya onun dışındaki dünya? 

Onların insan olduğuna dair bir belirti bulamazsınız. Onlar hâkim batının, muktedir efendinin karşısında, cahillikleri, akılsızları, hamakatları ve beceriksizlikleri ile hep yenilmeye, yerlerde sürünmeye, sefilce ölmeye mahkûmdurlar...

Holivut zihnimize birçok kahraman armağan etti. Bu kahramanları canlandıran oyuncuları da bize benimsetti, hatta sevdirdi. Amerikan kahramanlarının nasıl insanlığı ve dünyayı kurtardığını, insanlık idealini nasıl yükselttiğini sayısız filmde gördük. Fakat, o filmde aşağılananların da insan olduğunu unuttuk. Çünkü onlar insan olarak çizilmemişti! İdealist ve humanist ABD’li kahramana karşı, insan vasfı olmayan, sürü hesabıyla kırılan sefil yaratıklar!

İsrail’in Gazze operasyonu bir Holivut projesi olarak seyrediliyor ABD ve Batı’da, hatta dünyada! İnsan ve kahraman öldürüyor, yakıp yıkıyor. Buna hakkı var. Onlar kahrolması gereken pisliklerdir! Bu yüzden onların yaşama hakları başta olmak üzere hiç bir hakkı savunulmaz/ savunulamaz. 

Nitekim, cılız bazı çıkışlar dışında böyle bir savunma belirtisi görülmüyor. 

Son olarak Holivut’un yaşayan büyük efsane oyuncularının da arasında bulunduğu bir grup sinemacı, Gazze operasyonunda İsrail’e destek mesajı yayınlamışlar. Bu eğer Holivud’u var eden muhteva bilinirse asla şaşırtıcı değil. Çünkü onlar cezalandırıcıdır, terminatördür, komandodur, son kahramandır, rakidir, rambodur, kobradır...

İşleri, öldürmek, yakmak, yıkmak ve yok etmektir. 

Beyaz perde zaten onların sahnesidir!

Holivut yüz yıldır meşe çubuklarıyla idrakimizi dövüyor!