Söğüdün erenleri!
Söğüdün bir ağaç adı olmaktan öte anlamıyla ilgiliyim. Osmanlı adının ilk duyulduğu yerdir Söğüt... Ertuğrul Gazi’nin Alaeddin Keykubad tarafından tahsis edilen kışlağı burasıdır, yaylak ise Domaniç...
Osman Bey, babasının vefatından sonra Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Mes’ud’un gönderdiği hükümranlık alâmetlerini orada alır: Tuğ, bayrak, gümüş takımlı at ve altın bir kılınç. Selçuklu sultanı böylece onun beyliğini tanır.
Tarihin devamlılık adına kayda geçirdiği önemli hadiselerden biridir bu. Balaban Çavuş, Selçuklu sultanının Osman Bey’e hediyelerini getiren şahsiyettir. Söğütte Balaban Mescidi ve Mahallesi bu devamın şahidi olarak bugüne ulaşır.
Eylülde, mevsimin değiştiği bir zamanda Söğüt’te olmak... O ulu devlete adını veren Osman’ın atası Ertuğrul Gazi’yi anmak... Bir devlete beşiklik etmiş coğrafyanın bugününden tarihe uzanmak... Ertuğrul Gazi’nin huzurunda durmak, Şeyh Edebali’nin hikmetini hissetmek, Dursun Fakih’in türbesinde geniş ufukları taramak...
İyi ki Söğüd’e gitmemişim!
Meşhur Türkiye uyarak, “Söğüdün erenleri/Çevirin gidenleri” diyesim geliyor!
Ertuğrul Gazi’ye hürmetim, Söğüd’e muhabbetim, o Ertuğrul Gazi şenlikleri tören alanını görünce her defasında sarsıntı geçirir. Büstler büstler, heykeller heykeller! 16 Türk devleti efsanesi ve 16 büst! 16 bayrak! Tarihi böylece uydurmalarla somutlaştırmak, gerçek tarihi, hatta efsane tarihi zihnimizden silmek...
Osmanlı tarihinin efsanesi, bu heykellerin hakikatinden kat kat güzel!
“Nerede tören var, orada siyaset var” diyesim geliyor. Eğer maksad Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu hatırlamak, kurucularını yâd etmekse, bu siyaseti aşar. Orası siyasilerin nutuk atma yeri değildir. Söz verilirse, konuşulur; verilmezse tevazuyla susulur... Bazen sükut en tesirli konuşmadır!
Söğüt törenlerine gidenler, elbette Şeyh Edebali’ye de uğramıştır. Hatta, onun Osman Gazi’ye “Ey oğul!” diye başlayan öğütlerinden de haberdardır.
Fakat o ne tafralar, tantanalar, öfkeler, hınçlar, taşkınlıklar?
Başbakanla Devlet Bahçeli’nin el sıkışamadığı bir Söğüt resmi!
Devlet Bahçeli, gerçek devlet saygısını apaçık gösteriyor: “Başbakanımız ziyaret edecekse, bekleriz!” Eğer bundan Ahmet Davutoğlu’nun haberi olsa idi, eminim, türbeye birlikte gitmeyi teklif ederdi! O müşterek dua da hafızalarda yerini alırdı.
Bahçeli beklerken karışıklıklar, gürültüler, patırtılar... Bağırış çağırış! Yörük bayramında sanki yangına körük ekibi!
Sonra tören sırasında kürsü devirme eylemi! Mustafa Destici söz verilmediği için kırılmış olabilir, fakat kürsüde testi kırmak neyin nesi?
Devlet böyle yüceltilmez! Ancak yıpratılır!
Osmanlı Devleti’nin kuruluşu üzerinde bir kaç dakika tefekkür, her şeyi hallederdi.
Düşünmek, tefekkür etmek kolay iş mi!
Gelelim törenlere... Söğüt’ü, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu, Ertuğrul Gazi’yi hatırlayan ve Devlet’in tarihini tazeleyen Sultan İkinci Abdülhamid’dir... Karakeçililerden müteşekkil bir muhafız bölüğü teşkil eden de odur. Ertuğrul Gazi’nin türbesini tamir ettirmekle kalmamış, Söğüt kasabasında bir idadi (lise) ve iki minareli bir cami yaptırmıştır. O zamanlar idadiler sadece vilayet merkezlerinde açılırken, Söğüt’te lise yapılmasının sebebini varın siz tahmin edin!
Asırlardır Söğüd’ün, eylül ayında üç günlük panayırı vardır. Bunun tarihî kökleri araştırılabilir. Bu panayırın bir yörük şöleni halinde geçtiği de tahmin edilebilir. Bu sırada Ertuğrul Gazi’nin ziyaret edilmesi de tabiidir. İşin esası budur. Söğüt şenliklerinin ihdası çok sonralarıdır ve bu haliyle maksadının zıddına hizmet ettiğini söylemek durumundayız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.