Yeni Cumhurbaşkanı-Yeni Başbakan
Dostlar, bir gittim, neler oldu neler?
Türkiye’nin iki büyük partisi olağanüstü kongreye gittiler…
Cumhurbaşkanı değişti…
Başbakan değişti…
AK Parti Genel Başkanı değişti…
Bazı bakanlar değişti…
CHP’nin vitrini değişti (CHP’deki asıl sorunun “vitrin değişikliği” filan değil, zihniyet değişikliği olduğunu önümüzdeki günlerde bir kere daha göreceğiz).
Sayın Erdoğan’ın, kendisinden öncekiler gibi bir cumhurbaşkanı olmasını ve etliye-sütlüye karışmamasını bekleyenler, TÜSİAD’daki konuşmasında derin bir hayal kırıklığına uğradılar…
Sayın Tayyip Erdoğan’ın konumu değişmişti, ama kendisi hiç değişmemişti…
Bu iyiye alâmettir: Gezi olaylarını ve paralel yapıyı gizli-açık destekleyen patronlara bir ayar vermek gerekiyordu. Konuşmasının sonlarına doğru yumruklarını açıp, “tokalaşma”önerisinde bulunması ise geçmişe takılıp kalmayacağının göstergesiydi.
İktidarla TÜSİAD arasındaki ilişkinin rengini, TÜSİAD’ın bundan sonraki davranışları belirleyecek. Sayın Cumhurbaşkanı da oturup seyretmeyecek, gerekli gördüğünde müdahale edecek.
Zaten millet onu bu üslubuyla ve yaklaşım tarzıyla tanıdı, sevdi. Bu üslubuyla, bu yaklaşımıyla inşa etti Yeni Türkiye’yi.
Cemi cümlemize hayırlı olsun diyelim.
Ve gelelim yüzlerce okuyucumun, dinleyicimin sorduğu soruya:
“Davutoğlu’nun başbakanlığı konusunda ne düşünüyorsunuz?”
Düşünen düşünmüş. Kongreye gidilmiş. Davutoğlu hem Genel Başkan, hem de Başbakan seçilmiş.
Bundan sonrası için hiçbir peşin hükmümüz yok. İcraatlarına bakacağız, doğruya “doğru”eğriye “eğri” demeyi sürdüreceğiz.
Başbakan’ın bazı avantajları ve dezavantajları var…
On iki yıllık bir başarının üstüne gelmesi ile bu başarıda pay sahibi olması önemli bir avantaj…
Ayrıca çok çalışkan olarak tanınıyor ve halk tarafından seviliyor…
Bu avantajlarına rağmen, Sayın Erdoğan’ın hafızalarda bıraktığı “Başbakan” profilini aşması çok zor…
İster istemez hep onunla kıyaslanacaktır ve gölgesi sürekli üstüne düşecektir ki, bana göre bu haksızlıktır. Kimse kimsenin yerini dolduramaz. Herkes kendisi kadardır.
Yine de Davutoğlu’nun en büyük açmazı budur. İlk yüz gün içinde bu handikabı aşacak bir adım atmalıdır.
Geçmişte de bu böyle olmuştur…
Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi’den devraldığı toprakları genişletmiş, birkaç kale fethetmiş, ardından Bursa’yı kuşatmıştır…
Amaç hem gerekeni yapmak, hem deherkese “vay be!” dedirtmektir, “geçmişi aratmıyor!”
Orhan Gazi, babasının kuşatıp fethedemediği Bursa’yı, Fatih, babası Sultan II. Murad’ın alamadığı İstanbul’u, Kanuni, babası Yavuz Sultan Selim’in alamadığı Belgrad’ı ve Fatih’in bir türlü fethedemediği Rodos’u alarak kendilerini ispatlamışlardır.
Kural günümüz için de geçerlidir: Öncekilerin yapamadığını yapmak…
Sayın Davutoğlu’nun üç ayı var: Kalıcı olup olmadığını üç ay içindeki performansı belirleyecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.