Üniversitelere bir dokun, bin ah işit
Manisa’daki rektör seçimlerine bir dokunduk, birçok ilden ilginç belgeler, bilgiler akmaya başladı..
Keşke üniversiteler, ideolojik ve politik tartışmaların arenası olmasa, bilim, sanat ve felsefe konuşulsa, ama olmuyor işte.. Kadrolar ve projeler yarışmıyor, kim kimin adamı, kim nereyi niçin istiyor, bunun tartışması yapılıyor..
Yargı gibi üniversitelerde de ne yazık ki, bir paralel sorunu var. Ciddi bir şekilde yapılanmışlar..
Ve birkaç yıldır bu durum böyle.
Şimdi son gelen bilgiler ışığında bakıyorum da, paralel yapının üniversite yapılanması, son derece önemli ve stratejik bir derinliğe sahip..
Üniversite, dernek, merkezi hükümet, yerel yönetim dörtlüsü ile birçok uluslararası fondan bu şekilde geniş ölçüde yararlanıyorlar. İlişkilere bir saygınlık ve dokunulmazlık katıyor..
Üniversite aynı zamanda mahkeme kararlarında da bilirkişi sağlayarak yargıya yol gösteriyor..
Üniversite sınav sorularının kimler tarafından niçin ve nasıl çalınıp belli çevrelere servis edildiği, dershanelerin bu işin içindeki rolü şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Birtakım sertifika uygulamaları ile bazı personellerin nasıl işe sokulduğu ve terfi ettirildiği de bu senaryo ile ilgili.. Üniversite tahlil, rapor ve sonuçları yine aynı şekilde bazı konularda yeterlilik açısından önemli bir referans adresi..
Paralel yapı yurtdışındaki okullarında okuyan çocukları kendi içinde grublayarak, bir kısmını, ki onlar o ülkedeki belli aşiret ve tanınmış kişilerin çocukları, o ülkede onları hem istihbarat amaçlı ve hem de o ülkede Türkiye’de olduğu gibi bir paralel yapı için kullanıyor. Bir kısmını batılı ülkelerin istihbarat yapıları ile ilişkili vakıflarla ilişkilendiriyor. Önemli bir bölümünü iseTürkiye’ye transfer ediyor.
Yurtdışından Türkiye’ye getirilen öğrencilerle ilgili jüride yer alan bir profesör arkadaş, iki yıl önce bir ülkede karşılaştıkları durumu anlatmıştı. Açıkça önce baskı altına alındıklarını ve sonra tehdit edildiklerini, kendi kolejlerinde okuyan çocuklardan bir liste hazırladıklarını ve bunlara burs verilerek Türkiye’de yüksek öğrenim görmelerinin sağlanmasını istediklerini anlatmıştı..
Türkiye’nin yurtdışından aldığı öğrenciler paralel yapının kadrolarını oluşturuyor. Ve bunlarınTürkiye’deki giderleri yine Türkiye devletine fatura ediliyor..
Tamam bu kolejlerde okuyorsa da başarılı ve aranan kritere uygunsa gelsin, okusun, onda bir sorun yok. Ama liste vererek, belli kadrolar Türkiye’ye transfer ediliyor ve paralel yapının kuryesi olarak kullanılıyor ve onların kadrosuna bu şekilde eleman yetiştiriliyorsa, burada sorun var..
Bu anlamda yurtdışından alınan çocukların yeniden gözden geçirilmesi ve bunların daha sonra nerede, kimler tarafından kullanıldıklarının takip edilmesi ve kendi ülkelerinin gerekirse bu konuda bilgilendirilmesi gerek..
Son zamanlarda batıda giderek artan Türkiye aleyhtarlığının arkasında hangi lobiler var aceba?.. Sadece Yahudi, Ermeni, Rum lobisi mi, Neoconlar mı, yoksa içimizden çıkan ağaç kurtları da mı!..
Cemaatin bu kadroları kullanarak koleji bulunan tüm ülkelerde Türkiye aleyhine bir kampanya başlattıkları biliniyor. Yerel STK’ları ve mediayı bu maksatla kullandıkları ve bu konuda ciddi paralar harcandığı da bilinen bir gerçek..
Üniversiteler açılırken, mevcut yabancı öğrenci stoğunun bu maksatla ciddi şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor.. MİT’in mezun olanları bu çerçevede takibe alması gerek..
Yani mesele Türkçe olimpiyadlarından ibaret değildi.. Bu bir PR çalışması idi. İstihbarat oyunu idi. Paralel yapı, size Türkçe olimpiyadları ile aldatmasın diyeceği geliyor, insanın bu iddialar ışığında. Yurtdışına giden öğretmenlerin o ülkelerden aldıkları diplomaları da araştırmak gerek. Arı görmemiş bal gibi, üniversite görmemiş akademisyenler de dolaşıyor aramızda.. Denklik alınan diplomaların bu gözle yeniden gözden geçirilmesi gerek bu arada..
Son olarak Maraş’tan paralel yapının rektörlük seçimindeki rolüne ilişkin ciddi bilgiler geldi. Başka yerlerde de durum farklı değil. Üniversitelere niçin bu kadar asıldıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor..
Paralel yapı, birçok yerde derin yapının adamları ile işbirliği yapıyor. Gezi’de, Ekmel beyprojesi ile ilgili sağlanan ittifak devam ediyor..
Son zamanlarda üniversitelerin verdiği akademik unvanların ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerek.. Üniversite aynı zamanda bir şekilde rant alanına dönüştürüldü paralel yapının elinde. Bu istihdam alanı, bunu görmek gerek.. Üniversiteler birilerinin trampen tahtası olmamalı..
Bakın, Ekmel bey projesi tutsaydı, bütün atamalarda, yüksek yargı seçimlerinde, 3’lü kararnamelerde Ekmel beyin onayı gerekecekti. Türkiye yeni bir Sezer dönemi yaşayacaktı. Kesin yüksek yargı ve üniversiteler, üst yönetim atamaları paralel yapının güdümüne girecekti. Yargı, görevden almaları anında geri iade ederek, sisteme müdahale edilmesini engelleyecekti.. Ama neyse ki olmadı.
Son zamanlarda batı mediasında, batı STK’ları ve derecelendirme kuruluşlarından gelen olumsuz baskıların durup dururken mi olduğunu sanıyorsunuz. Eskiden derin devletti referansları, şimdi paralel yapı.. Derin yapı, sadece bilgi verirdi, paralel yapı bu iş için para da harcıyor, lobi de yapıyor. Derin yapı da onlara destek veriyor. Boynuz kulağı geçtianlayacağınız..
Paralel yapı ipin ucunu bırakmayacak. Hâlâ kaybedecekleri çok şeyleri var.. Paralel yapıya destek veren unsurlar da bu yapıyı sonuna kadar kullanarak Türkiye’yi, iktidarıcezalandırmak istiyorlar.. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir husus var.. Paralel yapı, kendini gizlemek için başkalarını, kendilerinden ayrılanları suçluyor, ya da birileri önünde engelse ya da rakip gördüğü birilerini paralelcilikle suçluyor ki, bu oyuna gelmemek gerek..
Bu hesaplaşma daha bir süre devam edecek. Daha doğrusu, hesaplaşma henüz yeni başlıyor. Paralel yapı deşifre olduğu için bu sürecin geri dönüşü yok. Ama birileri daha fazla zaman kazanarak, daha az zaiyatla bu vartadan kurtulmak istiyor.. Bu süreçte üniversitelerin ayrı, önemli bir yeri var.. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.