D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Hürriyet ve hür olmak

Hürriyet ve hür olmak

Olağan, tabiî ve fıtrî esastır. Kısıtlama, sınırlama, yasak dahi bunu ihlal edene karşıdır. Kanunlar olağana, tabiye, fıtriye yaklaştıkları nisbette geçerlilik nisbetleri yükselir. 

Giyinmek insanlara mahsustur!

“Hür” soyadlı tutsak “historyan”, “Allah isteseydi kızları örtülü yaratırdı” buyurmuş. 

Doğrusu tahmin ediyorduk da, bu kadar düşük çaplı olabileceğini sanmıyorduk! 

İnsanlar çıplak doğuyor, doğduğu andan itibaren giydiriliyor. Hem de dünyanın her yerinde... “Hadi çıplak doğdu, çıplak hayatını sürdürsün” denilmiyor.

Hatun, neyse ki, “örtünme ile ilgili her şey insanların seçimleri” diye eklemiş.

Evet! İnsanın aklı, fikri, reyi, iradesi vardır. Seçer! 

Giyinme bir “seçim”dir, istisnasız bütün insanlara şâmildir. En açık giyenin bile bir sınırı vardır, yani tamamen çıplak dolaşan normal insan yoktur. Bunu kabul ediyorsak, neden örtünmeye sınır koyuyoruz?

Sınırlandırmanın soyunma değil, örtünme ile ilgili olması da bütün dünyadaki uygulamadır. Etek boyları, dekolte kıyafetler Türkiye’nin değil, dünyanın sınırlama meselesidir. Kimi öyle yapar, kimi böyle. Fakat sınır soyunmayadır. 

Türkiye’de eğer örtünmede bir sınırlama varsa bu neden konulmuştur? Daha çok yakın tarihle ilgili yazan bir kalem sahibi, bunun sebebini gayet iyi bilir. Her fırsatta, tek parti ideolojisini, uygulamaları eleştiren birisi neden mevzu din-dindarlar olduğunda, tek parti safına geçer? 

Bunu tahmin etmek güç değil.  

Apaçık belli: İnanç kardeşliği!

Orta öğretimde örtü yasağının kaldırılmasından sonra gazetelere şöyle bir baktım. Herkes rengini belli ediyor. 

“10 yaşında başörtüsü” (Taraf). “Türban 10 yaşa indi” (Cumhuriyet). “10 yaşındaki çocuklar dün okula başları kapalı girdi” (Birgün). “İktidar 10 yaşındaki çocukları türbana soktu. Bu gidişle doğmamış çocuğa bile türban takacaklar” (Sözcü). “Millî eğitime türban, cumhuriyetle hesaplaşma” (Aydınlık). “Türban bugün de 5. Sınıfta” (Hürriyet).

Bu manşetler ciddi bir zihnî teşevvüşe işaret ediyor. Sözkonusu olan serbestliktir. Bir giyim tarzına zorlamak değildir. Fakat bu manşetlere bakarsanız, Türkiye’de 10 yaşından itibaren örtü mecburiyeti getirilmiş hissine kapılabilirsiniz. 

Cumhuriyetçi reflekslerin böyle ucuz harcanması, Türkiye’nin kimlik krizini derinleştiriyor. Bir çok önemli konuda, sonuç alıcı tepki ortaya konulmuyor, fakat böyle esasa müteallik olmayan hususlarda, tavır geliştiriliyor. 

Gazetenin adının Hürriyet olması, hürriyetçi olmasını sağlamıyor, adının veya soyadının hür olması, kişiyi hür kılmıyor. Dine karşı bir din saliki gibi hareket Türkiye’de basının ve malûm aydınların vazgeçilmez refleksi!

Zaruri bir açıklama:

Ankara’nın müzmin Belediye başkanı Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’la mülakatında şahsımla ilgili bazı iddialar ileri sürüyor. Güya, kitap alınmasını istemişim, o da almamış. Bunun üzerine ona kin bağlamışım, bu yüzden aleyhinde yayın yapıyormuşum. İddia sahibi iddiasını ısbatla mükelleftir, iddiasını ısbat etmeyen müfteridir, şerefsizdir. 

Büyükşehir başkanından ne şahsımın, ne de Türkiye Yazarlar Birliği’nin bir talebi olmamış, buna mukabil, Ankara Belediye Meclisi’nin kararı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi, tarafımdan hazırlanan “Genç Safahat” isimli eseri 10 bin nüsha bastırıp dağıtmıştır. 

Başkanın iddiaları, onun lügatinde hakikat aşkı, doğruluk, dürüstlük, hasbilik,  ideal… gibi kavramlara yer olmadığının açık göstergesi. O’nun herkesi kendi kavramları ile tanımladığının en güçlü delili bu sözleri. Bizim kavramlarımızın zıddı, alavere, kâr, menfaat, çıkar ve ranttır. 

Elhamdülillah, bu kavramlarla hayatımız boyunca bir münasebetimiz olmamıştır! Hiçbir Ankara yazısını şunun veya bunun lehine veya aleyhine olsun diye yazmadım, hakikat saygısını her şeyin üstünde tuttum. Bir Ankaralı olarak şehir kimliğinin tahribine, Ankara’nın değerlerinin yok sayılmasına karşı çıkmayı vazife ve sorumluluk olarak gördüm. Melih Gökçek adalet hissiyle hareket eden bir idareci olsa idi eleştirilerimizden istifade ederdi. Aksine doğruları yazmamızdan rahatsız oluyor, sağdan soldan tehditvari mesajlar ulaştırıyor. Bu vesile ile bu hususu da ilgililerin dikkatine sunuyorum. 

Benim kindar olduğumu herkes biliyormuş! Kimdir bu herkes? Benim kişiliğim de, kimliğim de elhamdülillah bellidir, Gökçek’in de. Şerefimle, izzetimle mütevazı bir hayat yaşıyorum, buna şahitlik edecek çok sayıda insaf ehli şahsiyet var. Bugün Ankara’nın merkezi Kızılay’da bir mikrofon tutalım, oradan geçen kişilere Melih Gökçek’le ilgili kanaatlerini rastgele soralım. Onun ne menem bir şahsiyet olduğunu Ankaralı çok iyi biliyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi