Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İslamcılık ABD’nin panzehiridir

İslamcılık ABD’nin panzehiridir

Şimdi Müslümanlar fiili olarak birkaç kategoride ele alınıyorlar. Cihatçılar ve siyasal İslamcılar ve geleneksel Müslümanlar. Müslümanların siyasal bir sistem oluşturmasını istemeyen dünya güçleri hangi yolla olursa olsun kontrolden çıkmadan İslamcıların önlerini kesmek istiyor. Bu nedenle iki tarzla da mücadele ediyorlar. Onların siyasal İslam adını verdikleri ümmetin siyasi projesine inananlar (ittihad-ı İslam-Hilafet) Arap Baharı ile birlikte bir menfez ve çıkış kapısı bulmuştu. İngilizlerin devamı olan Arap rejimleriyle birlikte bölgede İngiltere’nin yerini alan ABD bu çıkış noktasına ve genişlemesine izin vermedi. Süreci darbelerle döndürdü ve söndürdüler. Mısır’da siyasi Suriye’de ise askeri seçeneğe izin vermediler. Aksine, IŞİD’in üremesine göz yumarak bu yolla bütün silahlı veya cihatçı hareketlere karşı toptan operasyon yürütme mazereti ve imkanı elde ettiler. Bütününü geriletmek için düğmeye bastılar. Geride kalanları ise Sahve rejimi (rejimin bekçisi) olarak dönüştürecekler.

 Dennis Ross gibi Demokrat yelpazedeki Yahudi siyasetçi ve düşünürler, 2011 yılında Arap Baharıyla birlikte yeni bir dönem ve sayfa açılamadığını ve buna imkan da olmadığını yazıyorlar. Aslında buna imkan verilmedi denilse daha doğru olacak. Lakin Mısır’da İslamcıların ‘kazanan her şeyi alır’ kuralıyla veya kumarbazlığıyla hareket ettiğini ileri sürüyor. Buna mukabil, İslamcıların projesini sulandıran ortaklıkları teklif ediyor. Yeşil kanununu atıfta bulunuyor; ‘hepsini isteyen hepsini kaybeder’ anlayışını seslendiriyor. Esasında, Obama da BM Genel Kurulundaki konuşmasında veya sair konuşmalarında IŞİD’in dünyayı inanan ve inanmayan kampı şeklinde bölmeye çalıştığı tezini seslendirmiştir. Bu durumda Obama da inanan ile inanmayanı ortak hale getirmek istiyor. Şiisiyle Sünnisini hepsini aynı kalıba dökmek istiyor. Artık neye inanıp neye inanılmayacağımızı ve inancımızın neyi gerektirip neyi gerektirmediğini Obama ve Netanyahu gibi soytarılar tayin edecek. Böylece keyiflerine göre iman- küfür ortaklığı, koalisyonu kuracaklar! Bunun İslam literatüründeki karşılığı nifak hareketidir.

Dennis Ross bölgenin büyük bir yalpalama, çalkalanma ve çatlama yaşadığını ve bunun ABD’nin dış politikasına derin akisleri olacağını ifade ediyor. Dennis Ross sözkonusu yazısında İslamcıların ABD’ye dost olmadıklarını yazıyor. Yerinde bir tespit. Bu bana Bediüzzaman’ın bir ifadesini hatırlatmıştır. “Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebepler bahanedir…” Bugün kimi İslamcıların veya İslam aleminin ABD karşısındaki durumu Bediüzzaman ile Mustafa Kemal’in manevi ilişkisinin keyfiyetine benziyor. ABD, Müslümanların büyük imtihanı. Kimileri oltasına takılmış ve ABD’yi kurtarıcı makamında görüyor. Kara Deccal diyebileceğimiz Obama, Şiilerin veya Safavilerin önce Saddam sonra da IŞİD karşısında Mehdisi konumunu ihraz ederken Kürtlerin Kawası haline geldi. Yahudilerin de bekleyip de kavuşamadığı Mesihleri! ABD hepsinin kurtarıcısı haline geldi! Nasıl? Zira hepsi IŞİD karşısında madalyonun öteki yüzünü temsil ediyor. Dennis Ross İslamcılara karşı daha doğrusu siyasal İslamcılara karşı darbe rejimleri olan Cezayir ve Mısır rejimlerini bağrına basıyor ve ülkesinin onlara şartlı destek vermesi gerektiğini yazıyor. Ross darbe yüzünden Sisi idaresine yönelik yardımların kırpılmaması gerektiğini savunuyor. Ona göre, İslamcıları ve çoğunluğu istediğin gibi dağıtabilir ve öldürebilirsin. Sorun ve gam değil. Sisi gibi diktatörlerin de çoğunluk değil ama çoğulculuk, azınlık haklarını gözetme ve kanun hakimiyetini temin etmesi için özendirilmesini ve yönlendirilmesini tavsiye ediyor. 

 İslamcıların halis bir rejim yerine ötekilerle birlikte yaşamaya mahkum olduklarını ileri sürüyor. Zımni olarak şunu diyor: İslamcılar laik kesimlerle ve azınlıklarla birlikte yaşamaya mahkumlar. Ötekiler İslamcıları ortak kabul ederse lütuf olur. İslamcılar ötekini kabul edecek ama ötekiler İslamcıları lütfen kabul edecekler. Elbette kendi şartlarında. Daha doğrusu kurulu rejimler İslamcılara açılsa bile bunun gizli gündemi, İslamcıların ihtiva edilmesi yani özümsenmesi olacaktır. Böylece dünyada Batı medeniyetinin borusu ötmeye devam edecek!Dennis Ross Müslüman Kardeşlere sahip çıkan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Müslüman Kardeşlerden desteğini çekmemesi halinde ABD ile işbirliği ortamının daralacağını ve onun ötesinde çevre ülkelerce tecrit edileceğini anlaması gerektiğini ifade ediyor. Dennis Ross İslamcıların ABD’nin dostu olmadığını söyleyerek isabet etmiştir. Zira tersi de doğru olduğundan İslamcılar ABD’ye dost değildir. Aksine İslamcılık ABD’nin temsil ettiği değerlerin panzehiridir. 

 ABD İsrail’e dost ama Filistinlilere ve Müslümanlara düşmandır. Teori ve pratik bunu doğruluyor. İran Devriminden beri Sudan, Cezayir ve Arap Baharı sonrasında kurulan siyasi İslami yapılar sürekli olarak ABD tarafından açıktan ve gizli olarak çelme yemiştir. İstisnası Türkiye olabilirdi. Ama ABD’nin davranışları buna izin vermiyor. Obama Bush’un Irak savaşını aptalca bir savaş (stupid war) demişti. Şimdi etrafına 60 ülke toplayarak bu aptallığı kendisi icra ediyor. Dennis Ross bölgede yaşananları çatlama olarak nitelendiriyor ve bu çalkalanmadan ABD’nin azami istifa etmesi gerektiğini de vurguluyorBunun anlamı bölgenin haritalarının İsrail lehine yeniden çizilmesidir. Bu haritalar fiilen değişmese bile jeopolitik harita yeniden çiziliyor. Bu jeopolitik haritada İslamcılar yok. Bu yeni jeopolitik haritada İsrail düşmanı olan İslamcılar temizleniyor ve bölge anahtar teslimi olarak başta İsrail olmak azınlıklara ve bu meyanda Şiilere bırakılıyor. Yemenli Husiler ve Hizbullah IŞİD’in öteki yüzü veya madalyonun öteki yüzü olmasına rağmen öteki yüzü hatırlayan var mı? Esat da öyle. Madalyonun öteki yüzüne ilişen yok. Yahudi asıllı ve Neoliberal müdahaleci (interventionist) Dennis Ross Bölgede çözülme ve çatlamanın gerçek anlamda ABD için yeni fırsatlar sunduğunu ifade ediyor. Obama takımından yine başka bir neoliberal müdahaleci Yahudi olan Rahm Emanuel de Obama’nın bu IŞİD fırsatını kaçırmamasını diliyor (http://www.assabeel.net/studies/item/64830/ &http://edition.cnn.com/2014/09/08/opinion/harman-turn-isis-crisis-into-opportunity/ ). Düşman bütün renkleriyle kendini ortaya koyuyor. Düşman taayyün edince görev de taayyün eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi