Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Büyük İsrail’den Büyük İran’a!

Büyük İsrail’den Büyük İran’a!

Yıllar yılı İsrail tehlikesini fazla abartarak diğer tehlikeleri gölgeledik veya farkına varamadık. Halbuki bu coğrafyada sadece iki gözümüz değil dört gözümüzü açmalıyız. İran gibi pusudaki diğer tehlikeler bu kör noktamızı iyi kullandı. İsrail’i bütün korkularımızın kaynağı haline getirdik. Halbuki İsrail şeytanın hileleri ve düzeni gibi zayıf bir bünyeyi ifade ediyor. Elbette hafife almak anlamında söylemiyorum. Bununla birlikte, İsrail’in bölgemizde tutunması ve Eretz Israel dedikleri büyük İsrail’i kurması fantezi. Obama’nın Suriyeli muhalefete fantezi demesinden daha öte fantezi bir yapıdır. Yıkılması Allah’ın pek kullarını bekliyor. Haçlılar gibi bölgeye entegre olması mümkün değil. Dolayısıyla bünye onu dışarıya atacaktır. Halbuki, bölgede çözüm yerine sorun üreten birçok İsrail vardır. Bugünkü Sisi rejimi ve Körfezdeki bazı ülkeler ikinci İsrail’i temsil ediyorlar. Abdullah Fehd Nefisi bunlardan birisinin ismini söylemişti: BAE. Bölgenin asıl büyük tehlikesi ise İran’dır. İran’ı tanımayan tarihi bilmiyor demektir. Neden mi? Birkaç nedeni var. Bunların en tehlikelisi, tehlikesinin bilinmemesi ve fitne olur diye üzerine gidilmemesidir. İran bundan alabildiğine yararlanıyor, besleniyor. Tehlike onu tehlikesiz görmekte düğümleniyor. Aynı nedenden dolayı geçişlidir. Onun ötesinde bölgedeki Şiilere mezhep damarı üzerinden ulaşırken Sünnileri de şimdiye kadar direniş edebiyatı üzerinden tavlamış ve avlamıştır. Bu geçişlilikle birlikte tehlikesini sürekli büyütüyor. İran’ın İsrail’e nazaran üçüncü tehlikesi yayılma istidadıdır. Büyük İsrail hayal ve fantezi iken büyük İran, gerçeğe yakın olma ihtimalini barındırıyor. Bölge bu açıdan bıçak sırtı bir vaziyette. Büyük İsrail mutasavver olarak Nil ile Fırat arasını kapsıyorsa da, bu fantezi boyutunda kalmaya mahkumdur. İsrail, Deniz ile Nehir arasını aşamayacaktır. Hadislerin diliyle de bu gerçek sübut bulmuştur. Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki bir havzaya sıkışacaktır. Nitekim de öyledir. İsrail’in ömrünün uzamasına neden olan faktör iran Devrimi olmuştur. Körfez ülkelerine ilaveten darbe ve karşı devrim süreçlerine katılarak İsrail lehine bir de Arap Baharını söndürmesi olmuştur.

 İran zehirli sarmaşık gibi bölgeyi sarıyor. Arap Denizi’nden yani Hint Okyanusundan Fırat’a kadar değil Hizbullah sayesinde Akdeniz’e kadar uzanıyor. Osmanlı’ya razı olmayan güçler Safeviliği parlatıyor. Onun ötesinde Hürmüz Boğazına ilaveten Husiler (Ensarullah) vasıtasıyla Babu’l Mendep’i kontrol ediyor. Büyük İsrail’i ne kadar toplayıp çarparsanız çarpın bir Büyük İran etmez. Çapı yetmez. İsrail’in hayali İran’ın gerçeğine bile ulaşamaz. Dolayısıyla İran tehlikesini küçük görenler bizi bu vartaya düşürmüşlerdir. Türkiye’deki hükümet bunu vaktinde anlayamadı ve şartlar aleyhine döndüğünde anlamaya başladı. Abdullah Gül bu konuda zaaf içindeydi. İranlılarla anlaşabileceğini vehmediyordu. İran bizi oyalar, anlaşmasını ise İsrail ve ABD ile yapar. Saddam’a karşı İrangate vasıtasıyla ABD ve İsrail ile gizlice anlaşması gibi. İranlılar Maliki ile Barzani’nin uzlaşması için kıllarını kıpırdatmadılar. Maliki’ye sahip çıktılar Maliki ise Barzani’yi IŞİD hamisi olarak karaladı. Şimdi kobani- Erbil hattında Batı ile birlikte Müslim ve Barzani’nin ekmeğine yağ sürüyorlar. Neden? Kürtleri çok sevdikleri için mi? Sevselerdi Kasımlu gibilerini infaz etmezlerdi. Batı ile birlikte Türkiye’yi sıkıştırmak ve Kürtler üzerinden Türkiye’yi zayıflatmak istiyorlar. Bölge zayıf yapılara bölündüğünde onların rüzgarı esecektir. PKK damarıyla en iyi anlaşacak ülkelerden birisi İran’dır. Zehirli kimyaları aynıdır.

 İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, Dışişleri’ne çağrılarak kendisine İranlı yetkililerin son dönemde ardarda gelen Türkiye’ye yönelik eleştirel açıklamaları nedeniyle rahatsızlık iletildi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç de, İran’dan gelen açıklamaları “ölçüsüz ve mesnetsiz” olarak nitelendirdi. Bilgiç davetlerine şu sözleriyle açıklık getirmiştir: “Etrafımızı saran terör belasının doğuşunun ve bu noktalara gelişinin gerçek sorumlusu olan Şam rejiminin destekçisi bir ülkeden başta Kobani olmak üzere bölgede yaşanan insani felaketler karşısında en azından mahcubiyet duygusuyla sessiz kalması beklenirken, bu ülkenin, tam tersine bir de ülkemize ilişkin ölçüsüz ifadelerde ve mesnetsiz iddialarda bulunmasını kınıyoruz.” Haya müminde olur. Bu adamlarda mahcubiyet veya haya ne gezer! Utanmazlığı şiar edinmiş, politikasının temeli yapmış; malzeme ve araç haline getirmiştir. Bazı İranlı yetkililer IŞİD ile İsrail’in madalyonun iki yüzü olduğu kanaatindedir. Bölgede çözümün parçası olmayarak İsrail’in misyonunu deruhte eden ülkelerden birisi İran’dır. İsimde olmasa bile sıfatta müşterekleri var. Şeytanın araçlarından birisidir. Hamaney ile Esat madalyonun iki yüzü değil midir? İran’da azınlıklar bakanı Ali Yunusi İran’da bir sinagogda Selefiliği Kaide ve Siyonizmin uzantısı olarak takdim etmiştir. Yahudi sinagogunda Selefiliği zemmediyor. Kimi nerede taşlıyor! Buna mukabil Netanyahu da IŞİD ile İran arasında bir köprü kurmaktadır. BM kürsüsünde İran ile IŞİD arasında mukayese yapmış ve İran’ı daha tehlikeli olarak nitelendirmiştir. Demek ki bu mantıkla da biri küçük diğeri büyük IŞİD! Haricilerle Şiiler makasın iki kanadına benzerler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi