İçimizdeki en büyük!
Ve basının çakışı...
Önce hemen başlığı açayım. Bizim futbolun içindeki en önemli, en büyük, etkili oyuncu hiç tartışmasız Sneijder’dir. Fenerbahçe kalesinin köşelere taktığı füzeler yüzünden yazmıyorum bunu... Geldiği ülke, oynadığı takımlar ve uluslararası alanda kazandığı başarılar çizgisinden yürüyerek yazdım. Ve de böyle bir yıldızın parasının üç aydır ödenmemiş olması da bizim ülke futbolu için ayrıca tartışılacak ciddi bir sorundur da... Bunu da ilave etmeden geçemeyeceğim.
Gelelim maça... Fenerbahçe, ilk beş dakika hariç, maçın yönetimini Emre “Beni alın” feryadına kadar elinde tuttu. Kaldı ki, öndeki müthiş üçlülerden bir kenar eksikliği de vardı. Galatasaray ise on gündür arızalı olan Burak’ın Alves veya Cadlec’e teslim oluşu ve iki ön kenar gerçek oyuncusu olmadığından Emre çıkana kadar seyirci rolünde kaldı. Hatta hatta Gökhan’la Kuyt’un sağdan tezgahladığı ataklarda sol kanadı ciddi şekilde sos verdi durdu. Ama milli maç ve yol yorgunu Emenike alış ve vuruşlarda adale sıkıntısı çektiği halinden açıkça belli olduğundan tabelayı değiştiremedi. Sneijder’le Dzemali’nin bir türlü sahip çıkamadıkları sol ön hem Tarık’ı perişan etti, hem de takımın doğal olarak o yöne kayarak dengesinin bozulmasına sebep oldu.
Sonra mı? Emre önce baldırlık taktı, sonra da çıktı. İşte Selçuk’un oyuna girmesiyle Fenerbahçe doğal olarak kendi bölgesine sığındı ve oyunu yönlendirme özelliğini kaybetti. İçeri golsüz gidildi.
Daha sonra mı? Alves’in adeta havada paten kayar gibi Dzemali’nin sırtına figür atmasıyla Fenerbahçe on kişi kaldı. Buna karşı ne mi yapıldı. Yine Topal stopere geçti ve böylece hem Emre’yi, hem de Topal’ı orta sahada kaybeden Fenerbahçe maçı teslim etti. Ama yukarıda da değindiğim gibi Galatasaray’ın iki ön kenar adamı yoktu. Sadece Olcan bir topta direğe takıldı o kadar. Maç artık Galatasaray’ın zamanla beklerinin de katılımı ile Fenerbahçe ceza alanı önünde pas trafiği sergilemesi ile sürdü. Ama bence çoktan oyuna girmesi gereken Emre’nin, ortasında, yine oyuna alınmasında rötar olan Umut’un kafasıyla auta giden pozisyon vardı. Bu arada İsmail Kartal kardeşimiz Emenike’yi de alıp Hasan’ı sahaya sürmez mi? Böylece Galatasaray’ın neredeyse Muslera ile bile hücuma gitmesinden pek sakınca kalmamıştı.
Neyse... Sona yaklaştık. Bu süreçte çevreme şöyle söylenmişim; “Acaba Hamit oyuna girse ve de şu kuşatma altında bir isabetli şutla skoru değiştirir mi? “Yani, Prandelli’nin gecikmiş Umut ve Emre değişikliklerinden sonra Hamit’i de oyuna alması gerektiğini ifade ettim. Ben 85. dakikadan sonra, uzatmaları da dikkate alırsak, bir on dakikalık süreçte Hamit’ten şut beklerken, yukarıda tarif etmeye çalıştığım Hollandalıdan iki füze çıktı. Volkan her ikisi de plonjon attı ama, yetişemedi. Bence o şutlara o plonjonları yapmak bile kaleciliktir, bunu da ifade edeyim. Ve 2-0’dan sonra taca çıkmış, yani oyun dışı kalmış ve o anda sahaya atılmış bir pet şişe kadar bile değeri olmayan top gitti, skoru 2-1 yaptı.
Çok mu merak ettiniz hakem kararlarını? Bakın en fecisi hangisi biliyor musunuz? Maçın sanırım ilk yarısının ortalarına doğru idi. Melo faul yaptı, Çakır eliyle faul noktasını gösterirken, sağ eliyle de düğünü ağzına götürdü. Ancak o sırada top sağa doğru kaçtı ve Fenerbahçeli futbolcuyu gol pozisyonuna soktu. Çakır da avantaj diyerek oyunu oynattı. Böyle şey olur mu?
Gelelim diğerlerine... Oyunun başında Burak’a yapılan net penaltı ama kart yok. Emenike’ye Chedjou’nun (çaktırmadan) ayak uzatışı penaltı ve kırmızı... Yukarıda da değindiğim gibi Fenerbahçe golünden önce top taca açıkça çıktı ve yani gol illegal...
Şimdi gelelim spor basınının düştüğü inanılmaz hataya... Ne yazık ki bu ülkede benim meslektaşlarım lütfedip de kurallarını incelemiyorlar, statülerden haberleri yok. Diyorlar ki, illegal Fenerbahçe golü Sarı-Lacivertlilere büyük avantaj sağladı. Doğrudur ama onların dedikleri gibi değil... Onlar diyorlar ki, rövanşı Fenerbahçe 1-0 kazanırsa, ikili averajda puan eşitliği halinde öne geçer. Hayır ve asla! Fenerbahçe maçı 1-0 kazanırsa puan eşitliğinde genel averaja bakılır. Fenerbahçe maçı iki farklı kazanırsa öne geçer. Buradan bakınca o taç özürlü gol olmasa, Galatasaray ancak 3 farklı yenilgide geriye düşerdi. Bak; statü 13. madde. Bir zahmet okuyun arkadaşlar... Bu satırlar ayda, güneşte değil, TFF’nin kitapçıklarında, sitesinde... Ama desinize, Ersun Yanal, Trabzonspor teknik direktörü iken aynı hatayı yapmıştı. Uğur Meleke kardeşimiz de o zaman Star TV’de aynı yanlış yorumu Beşiktaş-Trabzon oyunları için söylemişti. Aradan kaç sene geçti... Hala kafa aynı kafa…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.