Yeni katılım bankaları
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yetkilileri, TMSF'nin elinde şu anda 'Türk Ticaret Bankası ve Adabank'ın bulunduğunu, Halkbank'ın veya Vakıfbank'ın müşteri olması durumunda, katılım bankası kurmak amacıyla, bunların kamu bankalarına satılabileceğini kaydetti. Bankacılık kanun taslağında bu konuda çözüm üretilmesine imkan veren bir madde de yer alıyormuş.
Bu haberde benim ilgi duyduğum iki konu var: Bazı seküler bankaların katılım bankası kurma niyetleri ve bankacılık kanun taslağı.
Şimdiye kadar faizli işlemler yapan bazı bankaların, İslâmî hassasiyetleri olan şahısların işlem yapabilecekleri faizsiz, kâra ve zarar katılma esasına dayalı 'katılım bankaları' kurma teşebbüsleri katılım bankalarının tutunduğunu, sayılarının çoğaltılması için hukuki ve ekonomik ortamın oluştuğunu, diğer bankaların iştahını kabartacak duruma geldiğini gösteriyor. Dilerim faizciliğin insanların başına ne belalar açtığını herkes görür ve anlar da bütünüyle 'faizsiz sisteme' geçilir. Ancak şimdilik faizci ve faizsiz bankaların ülkede yanyana bulunacağı, çalışacağı, dileyenin birine, dileyenin de diğerine gidebileceği anlaşılıyor.
Faizin haram olduğuna ve faizsiz sistemin herkes için rahmet ve adalet getirdiğine inananların bu inanca uygun hareket etmeleri ve faizsiz sistemi desteklemeleri gerekiyor. Bu desteklemenin en etkili yolu bu kişilerin paralarını bu bankalara yatırmaları ve işlemlerini tercihen bu bankalarla yapmalarıdır.
Öte yandan katılım bankalarının da gerçek manada İslâmî ve faizsiz bankalar olarak çalışabilmeleri için atacakları adımlar var:
Nasıl bir okul binadan, sıralardan, kitaplardan ibaret olmayıp okulu okul yapan yönetim ve öğretim-eğitim kadrosu ise, nasıl bir lokantayı lokanta yapan aşçılar ve hizmet elemanları ise İslâmî bankayı böyle yapacak olan da yöneticiler ve diğer personeldir. Buralara tayin edilecek kişilerin İslam'ı ve İslam Bankacılığı'nı yeteri kadar bilmeleri, kendi görüşleri farklı olsa bile bu bankalarda amacına uygun bankacılık yapma niyetinde olmaları vazgeçilmez şarttır.
Bunu sağlamanın iki yolu vardır: Birincisi çalışan personelin ciddi ve yeterli kurslarla yetiştirilmesi. İkincisi ve daha önemlisi de 'İslam bankacılığı elemanı yetiştirmek' üzere gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Bu bapta 'bazı üniversitelerde master ve doktora programları açılarak' atılan çok hayırlı adımların gelişerek devam etmesi tedbirlerin en etkili ve hayırlı olanıdır.
Beşeri egoizmin en belirgin eserlerinden biri faizciliktir. Bu sayede bir şekilde elinde parası olan kimse, hiçbir riske girmeden daima kazançlı çıkacak, riske giren ve emek çeken ise ya zarar edecek veya kazancının bir kısmını insafsız sermaye sahibine kaptıracaktır.
İslam ise riske girmeyen, kâra olduğu kadar zarara da katılmayan sermayeye prim vermiyor. Bunu bildikleri halde bir kısım körfez sermayesinin ve daha başkalarının katılım bankalarından veya yatırım ve üretim şirketlerinden kâr garantisi istemeleri en azından ayıplanacak bir davranıştır. Onlara şunu söylemek içimden geliyor: 'Ya adamakıllı Müslüman olun ya da bu ismi kullanmayın!'
Eğer Bankalar Kanunu'nda değişiklik yapılacaksa -bu yapılmasa bile özellikle katılım bankaları için bir tadilat yapılarak- leasing, murabaha ve diğer bazı işlemlerdeki aksaklıkların ve uygunsuzlukların giderilmesi de elzemdir.
Hem mevzuat, hem çalışanlar hem de bu bankalarla işlem yapmayı tercih edenler uygun olur, 'İslâmî bir model'i hayata geçirme ve insanlara gösterme azmi ve heyecanı içinde hareket edilirse başarı elde edilecektir.
Sıradan insanların ve parayı kullananların elinde olmayan daha önemli aksaklık ve haksızlıkların önlenebilmesi için 'para'ya el atılması ve oyuncuların aleti olmayacağı sağlam bir paranın icad edilmesi en esaslı ve etkili tedbirdir, ama ülkemizin ve dünyanın buna hazır olduğundan emin değilim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.