Vay canına! CHP Genel Merkezi’nde mescid açılmış
CHP Genel Merkezi’nde mescid açıldığını okuduğumda, “Laiklik adına halkı ‘dinsizleştirme’ projesi tutmayınca ve oy getirmeyince, mecburen dine yönelmeye başladı” diye düşünmekten kendimi alamadım.
Sonra bu düşünceyi fazlaca “muzip”, iyi niyetten bir hayli uzak buldum: “CHP nihayet oy talep ettiği halkı keşfediyor” diye sevinmeye çalıştım.
Lâkin bu düşüncemi de “safça” buldum. Zira CHP, geçmişteki uygulamalarından dolayı “pişmanlık” belirtmemiş, meselâ Dersim ve Şeyh Said olaylarında ve benzer olaylarda yaktığı canlar yüzünden özür dilememişti (bunun özrünü dilemek de Sayın Erdoğan’a düştü).
Kapattığı, kiraladığı, sattığı binlerce camiin, astığı hocaların (en meşhuru İskilipli Atıf Hoca), İstiklal Mahkemeleri’nin hukuksuz kararlarına kurban ettiği insanların hesabını vermemiş, bunların “yanlış” olduğuna dair tek kelime dahi ağzından çıkmamıştı.
Niyetim CHP’yi “günah keçisi” yapmak değil, ama CHP’nin “günah galerisi”nde öyle şeyler var ki, “toplumu dinsizleştirme” dışında bir maksada bağlayamıyorsunuz.
Meselâ, “Atatürk’ün manevi kızı Âfet İnan”ın imzasını taşıyan “Medeni Bilgiler” isimli kitap... Bu kitap her ne kadar Âfet Hanım’ın imzasını taşıyorsa da, kendi görüşlerini yansıtmıyor. Kitabın “önsöz”ünde öyle diyor Âfet Hanım: “Bu kitaplar” diyor, “benim ismimle çıkmış olmasına rağmen, Atatürk’ün fikirleri ve telkinlerinden mülhem olduğunu ve üslûbun tamamen kendisine ait olduğunu tarihî hakikatleri belirtmek bakımından bana düşen bir ödev telâkki ediyorum.”
O “fikirler” neymiş, kitaptan okuyalım:
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların... Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk Milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu?..”
“Türk Milleti birçok asırlar… bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü…”
“… din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk Milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti… Artık Türk, cenneti değil… son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk Milletinde bıraktığı (kötü) hatıra…”
“Türk Milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah’la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular…”
“Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk Milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.”
Bu görüşlere sahip olan Atatürk, aynı zamanda CHP Genel Başkanı sıfatını taşıyordu. Ne dün, ne de bugün CHP’yi yönetenlerden bir itiraz gelmediğine göre, “parti görüşü” olarak anlaşılmasında bir mahzur olmasa gerektir.
Zaten devr-i iktidarındaki uygulamalar da bu çizgide olmuştur. Meselâ, Başvekâlet (Başbakanlık), Matbuat Umum Müdürlüğü (Basın-Yayın Genel Müdürlüğü) îç Matbuat Dairesi’nin 17 Mayıs 1942’de gazetelere gönderdiği 653 sayılı tebliğ bu tür uygulamaların tipik örneği olarak tarihe geçmiştir. Şöyle buyruluyor:
“Gazetelerin son günlerdeki neşriyatı (yayınları) arasında dinden bahis bâzı yazı, mütalâa (görüş), îmâ (dolaylı anlatma) ve temsillere (misallendirme) rastlanmaktadır. Bundan sonra din mevzuu üzerinde gerek tarihî, gerek temsilî ve gerek mütalâa kabilinden olan her türlü makale, bend, fıkra ve tefrikaların (dizi yazıların) neşrinden tevakki edilmesi (kaçınılması) ve başlanmış bu gibi tefrikaların en çok on gün zarfında nihayetlendirilmesi...”
“Basın özgürlüğü” mü dediniz?.. Demeyiverin efendim!
Gerisini yarın konuşuruz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.