Endülüs’te İslam
Bu haftaki kitabımız yine “ezber bozan” cinsinden bir eser. Hem de ne “ezber bozan”.
Hani şu Allah tarafından yaratılışlarını bir türlü içlerine sindiremeyip, her fırsatta İslam’a ve İslami değerlere saldırmayı; “aydın” “çağdaş” ve “entellik” sayan “insan artıkları” var ya onları “zihinsel kirlilikleri” içerisinde perişan edecek bir kitap.
Eser, İslam’ın yüzyıllarca çok dinli ve çok ırklı bir toplumu; “hak, adalet ve bilim” kavramlarıyla kucaklaştırarak huzur içerisinde yaşattığı pak ve parlak Endülüs’ten.
Düşüncenin başkenti Kurtuba’dan Roger Garaudy’nun kaleme aldığı, “Endülüs’te İslam” adlı kitap, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları’ndan çıkmış.
Eseri tercüme eden ise Garaudy ve kitapları üzerine yapılan çalışmalarda en güvenilir isim olan Cemal Aydın.
Cemal Aydın, kitabın başına “Yitirilmiş Medeniyet” başlığıyla kısa bir sunum yazmış ve şunları kaydetmiş.
“Roger Garaudy bu eseri Müslüman olduktan beş sene sonra kaleme aldı. O yüzden de bu çalışma, güçlü düşünürün İslam’ın dünü ve bugünüyle ilgili engin tefekkürünün ürünüdür.”
•
Eserin muhtevasında önemli sorulardan birkaçı şöyle:
“Batı’nın ve Doğu’nun bütün bilim ve fikir adamlarını kendisine hayran bırakan Endülüs Medeniyeti, nasıl bir medeniyetti?
Üç Semavi dinin mensuplarını yüz yıllarca barış içinde bir arada yaşatmış, insanlığın gelişip yükselişi yolunda onları bir arada tutan o medeniyette neler olmuştu?
Gelişmesinde önemli bir kilometre taşı olan bu medeniyette; ‘bilim, felsefe, sanat, kültür ve edebiyat’ nasıl boy atmıştı?”
Roger Garaudy, bütün bu sorulara en doyurucu cevapları vermekle kalmıyor, ‘şayet o medeniyet yaşatılabilseydi, günümüz insanlığının kesinlikle büyük bir huzur ve sükûn içerisinde kardeşçe yaşayabileceğini de’ belirtiyor.
•
Batı medeniyeti ile Doğu medeniyeti (İslam medeniyeti) arasındaki farkları da çok net ortaya koyan Garaudy şöyle diyor:
“Batı medeniyeti Rönesans’tan bu yana manevi değerlerini kaybetmiş, tam bir materyalist bataklığa sürüklenmiştir.
İslami tabirle, nefsin doymak bilmez arzularının kulu, kölesi olmuştur. O yüzden sürekli üretmek ve sürekli tüketmekten başka bir gaye gütmemektedir.
Batı dünyası ruhunu kaybetmiştir. Batı’yı çıldırmışçasına taklit eden diğer dünya ülkeleri de ruhlarını kaybetmek üzeredir.
Bu ruhunu kaybediş, Allah’ını kaybediş, dolayısıyla da manevi değerlere sırtını dönüş, hem Batı’yı hem de Batı ile birlikte bütün dünyayı intihara sürüklemektedir.”
•
İslam’ın, Endülüs medeniyeti gibi altın çağını bir kere daha oluşturacağından kesinlikle emin olan yazar, bu İslami uyanış veya dirilişin mutlaka gerçekleşeceğini ve gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor.
Evet, bu eser aynı zamanda “İslam’la bilim bir arada olmaz” diyen zihinleri pustan çıkamamışlara da bir cevap.
•
Eser hakkında Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları 0212- 526 16 15
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.