Sık bacım sık (1)
Görüyorsunuz değil mi, Gazi Mustafa Kemal için ayağa kalkmayanların günü geldiğinde kafasına sıkacak kişiye bile “bacı” diyoruz.
Ne yapalım ne edelim, bizim edebimizde, adabımızda, kültürümüzde, terbiyemizde kadına hakaret etmek yoktur, milletin başına sıkacaklara bile “bacı” diyoruz.
Gün ne zaman gelir, nasıl gelir, bacımız bütün bir milletin başına ne zaman sıkar bilemeyiz ama bu hanım abla acı bir vakayı hatırlattı.
•
İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında anlattığı çok garip bir dram vardır.
CHP (eminim bacı da bu partilidir) iktidarının milletin burnundan fitil fitil getirdiği yılların bir acısı.
İhsan Sabri Çağlayangil’in hatıralarında yer alan vakayı kısaca özetlemek isterim. Ama bir güne sığmayacağı için Seyit Rıza’nın nasıl idam edildiği yarına kalacak.
İhsan Sabri Çağlayangil, anılarında Seyit Rıza ile arkadaşlarının ve 16 yaşındaki oğlunun 15 Kasım 1937’de idam edildikleri geceyi şöyle anlatır:
•
“… Aradan aylar geçti, Seyit Rıza ve çevresi yakalandı. Mahkemeleri sürüyor. İşte bu sırada Atatürk Diyarbakır’daki yeni yapılan Singeç Köprüsü’nü açmaya gidecek.
Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer Bey bana diyor ki;
-‘Atatürk Singeç Köprüsü’nü açmaya gidecek. Dersim hareketi bitti. ‘Beyaz donlu’ (giysili) altı bin doğulu Elazığ’a dolmuş, Atatürk’ten Seyit Rıza’nın hayatını bağışlamasını isteyecekler. Beyaz donluların Atatürk’ün karşısına çıkmasına meydan vermeyelim.’
1937 yılında resmi tatil günü cumartesi öğleden sonra. Atatürk pazartesi günü Elazığ’a gelecek. Bizden istenenler ‘asılacak asılsın’ ve Atatürk’ün karşısına ‘beyaz donlular’ çıktığı zaman iş işten geçmiş olsun.
O dönemde Elazığ Valisi Şükrü Bey, Savcı Hatemi Senihi Bey, Emniyet Müdürü İbrahim Bey, savcı yardımcısı arkadaşıydı.
Şükrü Sökmensüer, ‘Sivillerden, Emniyet Genel Müdürlüğünün siyasi şubesinden istediklerini al. Atatürk’ün istasyondan halkevine kadar korunması da size ait’ dedi.
Başta Macar Mustafa olmak üzere altı kişi alıp yola çıktım. Trenle Elazığ’a vardım. Emniyet Müdürü İbrahim Bey’e gittim. Savcı için, ‘Kural dışı bir şey yapmaz, mümkün değil’ dedi.
Savcıya gittim. Durumu kendisine anlattım. Bu konuda Adalet Bakanlığından da bir şifre aldığını ama mahkemelerin cumartesi tatil olduğunu, tatilde ise sonuç almanın mümkün olmadığını bana bildirdi. Ve ekledi:
-‘Ben de mahkemeleri etkileyemem.’
Oysa biz mahkemenin kararını Atatürk gelmeden evvel vermesini ve geldiğinde Seyit Rıza meselesinin kapanmış olmasını istiyorduk. Ben bunu halletmek için Hükümet tarafından buraya gönderilmiştim.
Savcı yardımcısı hukuktan sınıf arkadaşım. Bana; ‘Sen valiye söyle bu savcı rapor alsın gitsin, ben senin istediğini yaparım’ dedi.
Biz mahkemenin tatil günü işlemesini ve alınacak sonucun infazını istiyorduk. Savcı, rapor aldı. Arkadaşım vekil olarak savcının yerine geçti.”
•
Devamı yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.