Kötülüğü iyilikle savmak
Geçtiğimiz günlerde bir okurumuz aradı, annesinden bahsederken öfkesine hâkim olamıyor ve ellerini yere vura vura: “Babam onu yıllarca aldattı ama yaşlanınca evine çekildi. Şimdi de belden aşağısı tutmuyor, yürüyemiyor anneme bırak gençliğinde gezip tozduğu kadınlar baksın diyorum, yavrum düşmüş, düşenden intikam alınmaz deyip karşı çıkıyor…” diyordu.
Okurumuzun sözü bana, erdemli olan bir davranışla olmayan arasında seçim yapmak zorunda kalanları düşündürdü. Öyle anlarınız olur ki, yapmayı düşündüğünüz şeye izin verilmiştir ama aksini yapmanız daha erdemlidir. Üstelik vicdanınız ve duygularınız daima erdemi yüksek olandan yana tavır alır. İki karar arasında kalır, ya erdemli olanı seçer ya da diğerini tercih edersiniz.
Kadın doğası gereği şefkat ve sevgi yüklüdür. İslam toplumlarında kadının bu donanımı ailede geliştirilir, kızlar annelerinden verici olmayı, katlanmayı ve gerektiğinde kendi heveslerinden vazgeçmeyi öğrenirler. Bu bir noktadan sonra yorucu olabilir fakat belli sınırlar dâhilinde kaldığında erdem ve faziletler noktasında destekleyici olur. Genç kızlar, kalp inceliği ve şefkatle yoğrularak anneliğe hazırlanırlar. Üç kg. ağırlığında dünyaya gelen bebekler bu annelerin şefkat ve sevgileri ile büyürler.
Büyüklerimizin sözüdür, düşene bir tekme de sen vurma. Güç düşenin elinden tutmaktır ama tekme atmak değildir. Bir erkek ya da kadının eşini aldatması ona yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Zira evlilikler güven ve saygı ekseninde devam eder. İhanet eşlerin birbirlerine olan güvenlerini ortadan kaldırır. Kaldı ki, bir kişi ihanet yapmakla zaten aşağıya doğru düşmüştür, artık yürüyemiyor ve yatağa bağımlı kalıyorsa bu da bedenen düşmektir ki, erdem sahibi bir eş, olup bitenleri bir tarafa bırakıp düşenin elinden tutar. Bu herkesin yapabileceği bir davranış değildir. O yüzden kötülüğü iyilikle savan kişiler iyi insan olarak tanımlanmıştır. Fakat bunların sayıları yok denecek kadar azdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.