Şirkin sonu şirretliktir
Dünyalıklarını temin için, “cüzi iradeleriyle külli iradeye hükmetmeye”kalkanların durumu bir “şirk” halidir.
Böyleleri Allah adına, Peygamber adına yalan söyler ve saf zihinleri idlal ederek, dünyalıklarını kazanırlar.
Tabii bu kazanımlarını “Allah’ın bir lütfu diye” yayar, sonra birileri bu “din şemsiyeli sömürüye” dur deyince de kıyameti kopararak her türlü şirretliğe başvururlar.
İmanlarının önüne geçirdikleri nefisleri adına, İslam’ı delik deşik edip, her yolu mubah sayarak kazandıklarına “Allah’tan” der, kaybetmeye başlayınca da Allah’tan değil kullardan bilirler.
Böyle şirk sahipleri bencil olur ve canlı cansız tüm varlıkların kendilerine hizmet etmesine inanır, hizmet etmeyenleri de düşman ilan ederler.
İşte bu noktada külli iradenin de kendilerinden yana olduğuna, kendileri dışındaki toplumların bunlara teslim olmalarını isterler.
“Ene” kapısından “şirk” içeri girmiş demektir. Allah’ın her insana verdiği özgür iradelerini ellerinden alıp, istedikleri gibi hipnoz ederek, yönetecekleri ve yönlendirecekleri kalabalıklar olsun isterler.
•
Şeyh Ahmet Kuttan “Arınma Yolu” adlı kitabın önsözünde Müslümanın kişiliğini şöyle tarif eder;
“Mantıkları doğrudur. İktisatlı davranırlar. Yürüyüşleri tevazu iledir. Allah’ın kendilerine haram kıldığı şeylerden mutlak uzak tutarlar.
Dünya onları ister fakat onlar dünyayı istemezler. Dünya onları esir etmeye çalışır, fakat onlar kendilerini ondan kurtarırlar.”
İşte bu hakikatleri, çeşitli riyakârlıklarla ve tevillerle saptırarak, muhakemesini Allah’a değil, kullara teslim etmiş kişileri aldatırlar.
Böyleleri masum insanların omuzlarına basıp “emekleri” üzerinde yükselerek, “Karuni” bir zenginliğe ulaşır, içinde alın terleri olmayan paraların üzerinde dünyevi mutluluklarını tadarak, kimsenin önlerine çıkmasını istemezler.
•
Öyle bir zamandayız ki, insanın feleği şaşıyor. “Nefislerinizi size şahit kılacağız” denilmesi bundan olsa gerek.
Nefislerini tabulaştıranların bu gerçeği anlamaları mümkün değil tabii.“Benim oğlum bina okur, döner bir daha okur” misalinde olduğu gibi kendi burunlarının doğrultusunda gittiklerinden çevrelerini göremezler.
Birisi de çıkıp burunlarına doğru bir öğendere uzatarak, etraflarına bakmalarını isteyince de hemen saldırıya geçerler.
İşte bu durum, şirkin insanları ne hale getirdiğini bir göstergesidir. “Şirkin sonu şirretliktir” sözü bundandır.
Çünkü her insan kendisinin; iyi mi kötü mü, suçlu mu, suçsuz mu, zalim mi, mazlum mu olduğunu pek ala bilir fakat kabullenmeyebilir. Bu kabullenmemek de bir “inkâr” halidir.
İnsanların niyetleri önce “ahlaka” sonra “kalbe” göredir. Ahlak ile kalp aynı yerde buluşamıyorsa orada “şirk” var demektir.
Çünkü şirkin olduğu yerde ahlak ile kalp iflas eder ve iflasın sahipleri, kendilerini vazgeçilmez sayarlar.
•
Neyse sözü M. Ali Eşmeli’nin ifadesiyle tamamlayalım.
-“Artık imanlardaki eğriliği düşman ayarıyla değil, Peygamber ayarıyla istikametlendirmek şart. Kulluk rotasını ilahi teraziye göre belirlemek zaruri.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.