Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Çerkez Edhem Bey “vatan haini” miydi?

Çerkez Edhem Bey “vatan haini” miydi?

Geçen yazıda belirttiğim gibi, Çerkez Edhem Bey’in ailesinin geçmişinde“hıyanet” yok, yan gelip keyfe keder yaşamak da yok; tam tersine, vaktiyleBandırma’nın EmreKöyü’ne yerleşmiş ŞapsığÇerkez Boyu’na mensup bu aile, tüm varlığıyla “vatana hizmet” için yanan yüreklere sahip bir aile...

Zaten Edhem de “düşmanla savaşma” geleneğinin etkisiyle evinden kaçarak Bakırköy’deki “Süvari Küçük Zabit Mektebi”ne girdi. Çünkü “vatan için” iki oğlunu şehit, diğer ikisini “kurban” veren babası Ali Bey, en küçük oğlu Edhem’i asker yapmak istemiyordu.

Okulu bitiren Edhem önce Balkan Savaşı’na katıldı. Bulgar cephesinde savaşırken yaralandı. Madalya aldı. I. Dünya Savaşı’nda Eşref Kuşçubaşı’nın yönettiği Teşkilatı Mahsusa (Bir nevi gizli istihbarat teşkilâtı) ile birlikte İran,Afganistan ve Irak’a yapılan akınlara katıldı...

Defalarca yaralandı...

Fakat Çerkez Edhem’i “Çerkez Edhem” yapan süreç Milli Mücadeledöneminde başladı. Bu süreçteki mücadelesiyle efsanevi bir kişilik halini aldı.

1919-1920 arasında Türkiye’nin henüz düzenli ordusu yoktu. Çerkez Edhem, Anadolu’daki tek vurucu güç olan Kuva-yı Seyyare’yi (Seyyar kuvvetler) böyle bir zaman diliminde kurdu ve yönetti. 

O tarihte ülkenin her köşesinde mevzii direnişler vardı. Efeler, hatta eşkıyalar güçlerini “vatana hizmet” için bütünlemişti. Ankara ekibi bunların arasındaki koordinasyonu ve iletişimi sağlıyor, dolayısıyla da öne çıkıyordu.

Edhem Bey büyük hizmetler yaptı. Bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrılıp ağırlandı. Sanırım o sırada bir de “niyet imtihanı”na tabi tutuldu. Ve sanırım “tasfiye edilecekler” listesine yazıldı.

Çünkü Edhem Bey’in lügatında “itaat” kelimesi yoktu. Başına buyruk, ser-azad (hür, serbest) bir karakterdi. Lâf aramızda, İsmet Paşa’yı da hiç sevmezdi.

Biga civarında resmi kuvvetleri yenen Anzavur Ahmet (Balıkesirli bir Çerkez ailesine mensuptur) kuvvetleriyle ölümüne çarpışıp bozguna uğrattı. Oradan Düzce’deki isyanın üzerine gönderildi. Onu da başarıyla bastırdı. Ve Yozgat isyanı olarak tarihe geçen kargaşa (ki bunlar da araştırılmaya muhtaçtır)... Onu dahi kendi yöntemleriyle halletti.

Edhem Bey’in yıldızı bu başarılardan sonra büsbütün parlamıştı. Ama Ankara’nın kafasındaki “acaba”lar da artmıştı. İyice güçlenen, adeta efsaneleşen Edhem Bey, acaba Ankara’ya kayıtsız şartsız boyun eğecek miydi, yoksa iktidardan pay mı isteyecekti?

Edhem Bey tartışmasız iyi bir komutan ve kahraman bir askerdi, ne var ki,diplomasiyi Ankara’dakiler kadar bilmiyor, zaman zaman Ankara’ya kafa tutuyordu. Üstelik İsmet Paşa’ya güvenmiyor, ilişkilerini Mustafa Kemal Paşa ile sınırlı tutmak istiyordu. Defalarca Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istedi, ancak bu arzusu sürekli geri çevrildi. Bu durumda ya tam anlamıyla “itaat” edecekti ya da “isyan”; isyan etti. Nedense (kuşkusuz onun da kendine göre bir istihbaratı vardı) itaat etmesi halinde bir şekildeöldürüleceğine inanmıştı.

Git gide sıkıştırıldı. Kuva-yı Milliye ile savaşmak istemiyordu. Çekilebildiği kadar çekildi. Çıkar yol kalmayınca, milli kuvvetlere katılmalarını tavsiye ederek emrindeki kuvvetleri serbest bıraktı. Silahını, orduya ait malzeme ve parayı da bıraktı. Yunan kuvvetlerinden geçiş izni istedi. Bu izni alınca da Yunan işgali altındaki bölgeye geçti. (07 Ocak 1921) 

“Baskıcı idi” diyorlar, olabilir... “Zalimdi” diyorlar, bu da olabilir...“Uyumsuzdu” diyorlar, bu dahi olabilir. O zaman “zalim” dersiniz,“diktatör” dersiniz, “uyumsuz” dersiniz: “Hain” demek bambaşka bir şey!

“Beni ihanetle itham edenlere soruyorum” diyor, Çerkez Edhem Bey: “Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adım dönmüşümdür?..”

Cevabı kim verecek? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi