Putinizmle ortaklık
Putinizm, Peronizm gibi literatüre girdi. Putinizm bir ideolojiye değil, bir siyasi eğilime ve şahsiyete dayanıyor. Bir karakter ve mizaç siyaseti. Putin’in uzun bir dönem daha iktidarda kalmak istediği anlaşılıyor. Her şeyden önce Putinizm tehlikeli bir çığırı veya çizgiyi temsil ediyor. Sovyetler Birliğini, Çarlığı ihya etmek istediğinde şüphe yok. Bundan dolayı sürekli olarak komşu ülkelere sarkıyor. Yayılmacı politika izliyor. Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’da süngüsünü gösterdi. Bu yayılmacılık politikası dünya barışından ziyade komşuları tehdit ediyor. Bu komşuları arasında Türkiye de bulunuyor. Özellikle Kırım ve Ukrayna üzerindeki yayılmacı siyaseti iki açıdan da Türkiye’ye zarar veriyor. Bunlardan birisi Kırım’ı işgal ederek yeniden donanmasıyla birlikte Karadeniz ve Boğazlara baskısını hatta sarkmasını artırmasıdır. İkincisi de Kırımlılar ve özelinde Tatarlar açısından Ukrayna yönetiminin daha ehven ve yumuşak olmasıdır. Ruslar kaba kuvveti temsil ediyorlar. Denildiği gibi ayının midesi boş, kolları uzun ve pençeleri keskin. Bu kaba kuvvet politikasının en nobran uygulayıcılarından birisi Putin’dir. Putin’in dış politikada iki dayanağı var. Petrol-doğalgaz tekeli oluşturmak, bunu siyasete tavzif etmektir. İkincisi de gerektiğinde silahlı güç kullanmaktır. Lakin petrol fiyatlarındaki düşüş petrolü silah olarak kullanmasına pek imkan vermemektedir. Joe Biden de Türkiye ziyareti sırasında dolaylı olarak Putin’in petrolü silah olarak kullandığına dikkat çekmiştir. Putin’in Ukrayna siyasetinde hem silah hem de petrolü bir araç olarak kullandığı herkesçe görülmüştür.
Bununla birlikte bizim açımızdan Batı ile Rusya arasında bir denge politikası kurma gereği de zaruret arz ediyor. Kısaca, Ruslar karşısında Batı da mahza hayrı temsil etmiyor. Filistin meselesi, Suriye meselesi ve Arap Baharının akıbeti şunu göstermiştir ki, bugünkü Batı, emperyalizmin devamıdır. Varisidir. İslam dünyasına yar olmamaktadır. Bundan dolayı güvenilir bir dost ve müttefik değildir. Rusya’nın yayılmacılığıyla uğraşmaktansa İslam dünyasına çullanmayı ve yağmalamayı yeğ tutuyor.
•
Türkiye ile Batı arasındaki makas giderek açılıyor. Bu da Türkiye’ye daha bağımsız bir politika gütmesi imkanı veriyor. Putin de bunu kayda değer buluyor. İnönü’nün dediği gibi ‘yeni bir dünya kurulur bizde içinde yer alırız’ yaklaşımının bugün ufukta pek bir karşılığı yok. Balkanlar’da dünya çapında siyasi bir denge oluşturabilecek potansiyel ortaklar yok. Buradaki rejimler kırılgan bir yapı arz ediyor. Ortadoğu’ya gelecek olursak; Arap Baharından sonra zemin daha kaygan rejimler daha kaypak hale gelmiştir. Ayağına kurşun sıkan rejimlerle iş tutmak mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye Rusya ile taktik ilişkilerini geliştirmek zorundadır. Elbette siyasi vizyonlarımız, buna bağlı çıkarlarımız farklı. Bununla birlikte ekonomik alanda ve ötesinde ortak sanayi ve savunma sanayi alanında işbirliği alanı açık. Bu hususta Batı’nın bize ders verecek hali de yok. Bize Rusya’dan uzak durun derse önce kendisinin Suriye’de Rusya’dan uzak durması gerek. İran da bugün Batı’ya açılırken Rusya-Çin mihverini ihmal etmemektedir. Rusya ile işbirliği elbette çok zevkli ve keyifli bir durum değil elbet. Zorunlu bir duruma tekabül ediyor. Bununla birlikte Batı’nın karaktersizliği ve konjonktürel manada hâlâ İslam dünyasının birinci düşmanı olması diğer seçenekleri zorlamamızı gerektiriyor.
•
Türkiye ile Batı arasındaki makas açılırken Rusya da giderek yalnızlaşıyor ve dünyadan tecrit oluyor. Bu bizim için de hayırlı bir gelişmedir. Bu bize ek bir fırsat sunuyor. Ama bu tecride ne kadar ortak olmalıyız? Batı Rusya’ya yönelik ambargosunu sıkılaştırmasına rağmen yine de Batı, Putinizm karşısında yekpare değil. Rusya’nın komşuları alarm durumunda olsa da Fransa ve Almanya Putunizm karşısında temkinli duruyor. Daha doğrusu Anglo-Sakson eksene katılmıyor. Temkinli ve nispeten bağımsız bir politika izliyorlar. Fransa stratejik çıkarları peşinde iken Almanya iktisadi çıkarlarını kovalıyor. Bizim de özellikle ticaret, ekonomi ve onun ötesinde savunma sanayi konusunda Rusya ile işbirliği ufkumuz açık. Artık Batı’nın peşinde sürüklenme dönemi veya Soğuk Savaş politikaları bitti. Blok politikaları ve peşin destek anlayışı zedelendi. Herkes kendi ayağından asılıyor. Dost satma sanatını en iyi beceren Batılılar. Türkiye’nin çıkarları Rusya’nın yayılmasında olmasa bile Batı’nın geriletilmesindedir. Şimdilik Putin ile temkinli bir ilişki türü mümkün. Elbette bu geçici bir durum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.