Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Biz o Babayı anlayamadık

Biz o Babayı anlayamadık

Baba Recep Gökçe’nin yırtık ayakkabıları belleğimize bir zamk gibi kazındı. Yaşlı adam ayaklarını kıvırarak yırtık ayakkabılarını gizlemeye çalışırken boşluğa doğru bakıyordu. Ertesi gün kendisine yeni bir ayakkabı getirildi ama bu onun yaşadığı acı ve mahrumiyeti giderebilir miydi? Yoksulluk ağır bir yükü taşımaktı onun için. Oğulun ölümü ile bu yük iki katına çıkmıştı, yaşlı bedeni bu yükü nasıl taşıyacaktı?

Bir baba için oğulun ayrı bir yeri vardır. Baba oğuldan güç alır ve onu soyunun devamını sağlayacak tek kişi olarak görür. Baba oğulda kendini bulur, umutlarını onunla birlikte büyütür. Recep Gökçe de meşakkatli yaşamında hep ondan yani oğuldan güç almaktaydı. Oğul onun yoksulluğunda yaslandığı bastonu gibiydi ama dayamadı ve kırıldı. 

Yaşlı adam acı ile kıvranırken, insanlar onun yürek ağrısından daha çok yırtık ayakkabılarını konuştular. Cenazede utangaç bir çocuk gibi saklamaya çalıştığı ayakkabılar yaşadığı tüm mahrumiyeti özetler nitelikteydi. Şimdi buna bir de evlat acısı eklenmişti. Etrafındaki insanların kısa sürede dağılıp gideceklerini ve bu mazbut hayatına tek başına devam edeceğini biliyordu. O yüzden olabildiğince güçlü görünmeye çalıştı.

Bir yanda, fahiş fiyatlarla alış veriş yapanlar, lüks ve şatafat içinde sorumsuzca bir hayat sürenler diğer tarafta açlık ve yoksullukla mücadele eden yoksullar. Zenginin malında yoksulun hakkı vardır, lakin yoksulun bu hakkı daima göz ardı edilir. Çünkü zengin için malından vermek canından vermek kadar zordur. Servetlerinin kendilerini ebedi terk etmeyeceğini sananlar yoksulla aralarına set çekerler. Ayrı semtlerde yaşar, ayrı mekânlarda takılır ve kendilerini yoksul halktan ayrıştırarak sıradanlıktan kurtulduklarını sanırlar. 

Kibir ve cimrilik dinimizin kuvvetle yasakladığı davranışlardandır. Fakat ne yazık her iki davranış türü de günümüz insanının yakalandığı ağır birer hastalık. Yoksulun dramı ekranlara yansımadığı sürece harekete geçen yok. Fakat her yoksul ekranda görünme imkânına sahip değil. O yüzden birçoğu ıssız ve yoksul evlerinde hayata veda edip gidiyor.

Oğlunu kaybeden bir babanın acısı kadar konuşulan o ayakkabılar, bir başka soruna işaret ediyordu. Gelir dağılımındaki adaletsizliği, siyasilerin duyarsızlığını, insanlardaki mal sevgisini yeniden gündeme getiriyordu. Fakat konuşulanların hiç biri yaşlı adamın hayatını değiştirmeye yetmedi, o yine buruk bir kalple köyüne ve yoksul evine geri döndü. Hatıralarına tanıklık eden o yırtık ayakkabıları ise ayağından hiç çıkarmadı. Bizler yeniden hüzünlendik fakat onu tam olarak anlamamız mümkün olmadı. Eğer anlamış olsaydık, yaşlı adama çok önceden ulaşır ve derdine derman olurduk.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi