İslam Yazısını Sevelim Benimseyelim Öğrenelim
BÜTÜN Müslüman kavimler lisanlarını Kur’an-İslam yazısıyla okuyup yazmalıdır.
Bu yazı Arap yazısı olmaktan önce, İslam yazısıdır.
Kalbinde iman olup da bu yazıyı sevmeyen, benimsemeyen, savunmayan bir Müslüman düşünemiyorum.
Allah gani gani rahmet eylesin, dostlarımdan Alman mühtedisi merhum Ahmed Schmiede beyi, bir gün Arap yazısıyla bir kâğıda bir şeyler karalarken görmüş, bir göz atmış, fakat okuyamamıştım. Hangi lisanla yazdığını sorduğumda “Almanca yazıyorum…” demişti.
İslam-Kur’an yazısı bütün lisanlara uyar. Onunla mükemmel Türkçe de yazılır, Çince de, İngilizce de…
Latin yazısı, bizim dinimize, medeniyetimize kültürümüze, tarihî devamlılığımıza yabancı bir yazıdır.
Latin yazısına Türk yazısı diyenler, İslam-Kur’an yazısı Arap yazısı diyor, bu ne yaman çelişkidir.
Ana dili Türkçe olan okumuş bir kimse, inancı olmasa bile Osmanlıcayı öğrenmelidir. Bilgi bilgidir.
Osmanlıca bilmeyen, Osmanlıca öğrenmek istemeyen Türkiyeli bir Müslüman nasıl bir Müslümandır?
Şirin Türkçemiz tarih boyunca 10’dan fazla alfabe ile yazılıp okunmuştur.
Türklerin kendilerine mahsus millî alfabeleri de olmuştur.
Gayr-i Müslimlerin, egemen azınlıkların, vesayetçilerin, faşistlerin; Müslüman çoğunluğun alfabesine, lisanına karışmamaları, hele bu konuda baskı ve terör yapmamaları gerekir.
Şu hezeyana bakınız: Arap harfleri zormuş, ilerlememize engel olmuş… Evet hezeyandır bu iddia.
Bir kere, zor bir alfabe geriletmez, aksine ilerletir.
Çinliler, Japonlar o kargacık burgacık binlerce şekilli yazılarıyla geri mi kaldılar?
Latin/Frenk alfabesi ilerletiyor, kalkındırıyorsa bizim Türkiye’miz niçin bir Japonya, bir Çin, bir Güney Kore olamadı?
Yakın tarihimizdeki en büyük zorlamalardan ve hatâlardan biri, belki de birincisi alfabe devrimi olmuştur.
Kemalistler, ateistler, İslam düşmanları, ne halleri varsa görsünler… Lakin Müslümanlar, hiç vakit kaybetmeden, başta MEB’in açtıkları olmak üzere hemen Osmanlıca kurslarına yazılsınlar ve bin yıllık yazımızı, edebiyatımızı, kültürümüzü öğrensinler.
İslam-Kur’an yazısı, Osmanlıca konusunda tebrik ve teşekküre şayan hizmetler veren Yazıcı Nur Cemaatine çok hayır dualar ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun.
İhmal etmeyin… Cahillik karanlıklarında kalmayın… Kur’an ve İslam yazısı nurdur, berekettir, feyizdir…
Yazımızı sevelim… Yazımızı savunalım… Yazımızı öğrenelim… Öğretelim…
Evimizi sanat ve estetik değeri olan İslam-Kur’an yazılarıyla süsleyelim.
Çocuklarımıza bu mübarek yazıyı öğretelim, öğrettirelim.
Bu yazı gelecekte, Avrupa’nın Müslümanlaşan kavimlerinin de yazısı olacaktır. Evet iddia ediyorum: İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer Avrupa lisanları İslam ve Kur’an yazısıyla yazılacaktır.
Bu yazıyı sevmek ve benimsemek inşallah sebeb-i necatımız olur.
Bu yazı Arap yazısı olmaktan önce, İslam yazısıdır.
Kalbinde iman olup da bu yazıyı sevmeyen, benimsemeyen, savunmayan bir Müslüman düşünemiyorum.
Allah gani gani rahmet eylesin, dostlarımdan Alman mühtedisi merhum Ahmed Schmiede beyi, bir gün Arap yazısıyla bir kâğıda bir şeyler karalarken görmüş, bir göz atmış, fakat okuyamamıştım. Hangi lisanla yazdığını sorduğumda “Almanca yazıyorum…” demişti.
İslam-Kur’an yazısı bütün lisanlara uyar. Onunla mükemmel Türkçe de yazılır, Çince de, İngilizce de…
Latin yazısı, bizim dinimize, medeniyetimize kültürümüze, tarihî devamlılığımıza yabancı bir yazıdır.
Latin yazısına Türk yazısı diyenler, İslam-Kur’an yazısı Arap yazısı diyor, bu ne yaman çelişkidir.
Ana dili Türkçe olan okumuş bir kimse, inancı olmasa bile Osmanlıcayı öğrenmelidir. Bilgi bilgidir.
Osmanlıca bilmeyen, Osmanlıca öğrenmek istemeyen Türkiyeli bir Müslüman nasıl bir Müslümandır?
Şirin Türkçemiz tarih boyunca 10’dan fazla alfabe ile yazılıp okunmuştur.
Türklerin kendilerine mahsus millî alfabeleri de olmuştur.
Gayr-i Müslimlerin, egemen azınlıkların, vesayetçilerin, faşistlerin; Müslüman çoğunluğun alfabesine, lisanına karışmamaları, hele bu konuda baskı ve terör yapmamaları gerekir.
Şu hezeyana bakınız: Arap harfleri zormuş, ilerlememize engel olmuş… Evet hezeyandır bu iddia.
Bir kere, zor bir alfabe geriletmez, aksine ilerletir.
Çinliler, Japonlar o kargacık burgacık binlerce şekilli yazılarıyla geri mi kaldılar?
Latin/Frenk alfabesi ilerletiyor, kalkındırıyorsa bizim Türkiye’miz niçin bir Japonya, bir Çin, bir Güney Kore olamadı?
Yakın tarihimizdeki en büyük zorlamalardan ve hatâlardan biri, belki de birincisi alfabe devrimi olmuştur.
Kemalistler, ateistler, İslam düşmanları, ne halleri varsa görsünler… Lakin Müslümanlar, hiç vakit kaybetmeden, başta MEB’in açtıkları olmak üzere hemen Osmanlıca kurslarına yazılsınlar ve bin yıllık yazımızı, edebiyatımızı, kültürümüzü öğrensinler.
İslam-Kur’an yazısı, Osmanlıca konusunda tebrik ve teşekküre şayan hizmetler veren Yazıcı Nur Cemaatine çok hayır dualar ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun.
İhmal etmeyin… Cahillik karanlıklarında kalmayın… Kur’an ve İslam yazısı nurdur, berekettir, feyizdir…
Yazımızı sevelim… Yazımızı savunalım… Yazımızı öğrenelim… Öğretelim…
Evimizi sanat ve estetik değeri olan İslam-Kur’an yazılarıyla süsleyelim.
Çocuklarımıza bu mübarek yazıyı öğretelim, öğrettirelim.
Bu yazı gelecekte, Avrupa’nın Müslümanlaşan kavimlerinin de yazısı olacaktır. Evet iddia ediyorum: İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer Avrupa lisanları İslam ve Kur’an yazısıyla yazılacaktır.
Bu yazıyı sevmek ve benimsemek inşallah sebeb-i necatımız olur.
(İkinci Yazı)
Gemiye Koşun Gemiye!
İSLAM’IN, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarından kaçınmayan; âsi, fâsık, fâcir bir toplumun maddeten zenginleşmesi, lüks, konfor ve israf içinde yaşaması, azması kudurması onun için bir keramet değil, ancak bir istidractır.
Birtakım gafiller sakın yedi yıldızlı lüks ve ihtişamlı oteller, lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks dabbeler (binitler), lüks giysiler, lüks yemekler, lüks rezidanslar, lüks gökdelenler ile övünüp fahr etmesinler. Bunlar onların sebeb-i necatı ve felahı değildir. Aksine felaketlerinin, başlarına inecek azabların, yiyecekleri tokat ve sillelerin habercisidir.
Rahman’ın emirlerini yerine getirmeyen ve yasaklarını işlemekten çekinmeyen; aksine Tağutun peşine düşüp isyan eden bir toplum, tevbe edip doğru yola dönmezse başına gelecek bela ve musibetlere hazır olsun.
Kimse ben bilmiyordum demesin. İslam önümüzde, Kur’an önümüzde, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) Sünneti önümüzde, Şeriat önümüzdedir. Emirler yasaklar, farzlar haramlar, öğütler uyarmalar, sınırlar besbellidir.
Allah, Müslümanların birbirleriyle riba muamelesi yapmasını kesin olarak yasak kılmıştır.
Allah zinayı haram kılmış, yasaklamıştır.
Allah hırsızlığı yasak kılmış, yapanların ellerinin kesilmesini emir buyurmuştur.
Şeriata ve İslam ahlakına göre haram olan kazançlar bellidir.
İsraf Kur’an ve Sünnetle haramdır.
Bütün azgınlıklar yasaklanmıştır.
Mevla’ya itaat ve ibadet eden, onun emirlerini yerine getiren, yasaklarından uzak duran kullar ebedî saadete kavuşur.
Rahman’ı dinlemeyip de Tağuta itaat edenler belalarını bulur.
Mevlasını arayan Mevlasını, belasını arayan belasını bulur.
Beş vakit namazı dosdoğru eda eden aziz olur, namazı yitiren veya hafife alan zelil olur.
Mütecahir fasıklar sille yer, tokat yer.
Allah bir kısım zalimleri, başka zalimlerle te’dib ve tecziye eder.
Hazret-i Nuh aleyhisselamın âsi çocuğu, Tufandan kurtulmak için gemiye binmemiş, biz dağların tepelerine çıkar kurtuluruz demişti. Zamane âsileri, gafilleri ve azgınları, gökdelenlerin tepelerine çıkarak mı âhir zaman Tufanlarından kurtulacaklarını sanıyorlar.
Zehi gaflet, zehi vehm, zehi dalalet!..
Bugünün Keşti-i Nuh’u Kur’an’dır, Sünnettir, Şeriattır, İslam ahlakıdır, sahih itikattır, dosdoğru eda edilen namazdır, öteki salih amellerdir, ahlakî faziletlerdir. Başka kurtuluş gemisi yoktur.
Nemrudî lüks otomobiller Cehenneme doğru hızla yol alıyor.
Haram servetler… Gurur kibir… Lüks israf ihtişam… Gaflet dalalet… Fuhuş zina ve azgınlığın her türlüsü… Zulüm zulüm zulüm… Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyenler...
Deccalîler… Tağutîler… Ehl-i nifak ve şikak… Süfyanîler Kahtanîler… Şeytanın boynuzu Necd’den doğar… Yedi mideyle yiyen sahte Müslümanlar… Firavunlar Hamanlar…
Herkes Nuh aleyhisselamın gemisine binsin.
İman gemisine… Namaz gemisine… Şeriat gemisine… Ahlak ve fazilet gemisine… Tevazu ve kanaat gemisine… Doğruluk ve dürüstlük gemisine…
Bu gemide yedi yıldızlı süitler yoktur… A nâbekâr, o yıldızlar şeytanın allayıp pulladığı tuzaklardır!..
İman edenler sabır ve salatla yardım istesinler.
Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamın gemisinde lüks yok ama necat, felah, izzet ve saadet-i hakikiye vardır.
Ey erbab-ı zina, ey erbab-ı riba, ey erbab-ı lüks ve israf, ey sarhoşân, ey gafilân, ey câhilân, ey mürteşiler ve râşiler, ey fâsıkan, ey fâciran, ey ussat beni duyuyor musunuz? Cılız sesimle sizi uyarmaya çalıyorum.
Uyanın, siz kerametler içinde yüzmüyor, istidrac dalgaları içinde içinde boğuluyorsunuz.
Gemiye binin, gemiye binin, gemiye gemiye…
İman, salat, salah, ahlak-ı hamide, hikmet-i islamiye, Şeriat, Sünnet, tevazu, kanaat, uhuvvet-i islamiye, ittihad, vifak, tesanüd, Ümmet ve İmamet gemisine.
Tufan yaklaşıyor… Kasırganın dehşetli çığlık ve ıslıklarını duymuyor musunuz?
Henüz ayağınız yere basıyorken acele edin girin gemiye.
Gemi bazı malları kabul etmez. Fısk fücur israf fuhuş zina rüşvet azgınlık gurur kibir tafra mü’minlere düşmanlık mallarınızı terk edin.
Çok geç kalmayın…
Büyük tufanda, dehşetli zelzelede nemrudî gökdelenin tepesinde selamette olacağınızı sanıyorsanız siz gerçekten beyinsizsiniz.
Zehi gaflet, zehi gaflet…
13.12.2014
Gemiye Koşun Gemiye!
İSLAM’IN, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarından kaçınmayan; âsi, fâsık, fâcir bir toplumun maddeten zenginleşmesi, lüks, konfor ve israf içinde yaşaması, azması kudurması onun için bir keramet değil, ancak bir istidractır.
Birtakım gafiller sakın yedi yıldızlı lüks ve ihtişamlı oteller, lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks dabbeler (binitler), lüks giysiler, lüks yemekler, lüks rezidanslar, lüks gökdelenler ile övünüp fahr etmesinler. Bunlar onların sebeb-i necatı ve felahı değildir. Aksine felaketlerinin, başlarına inecek azabların, yiyecekleri tokat ve sillelerin habercisidir.
Rahman’ın emirlerini yerine getirmeyen ve yasaklarını işlemekten çekinmeyen; aksine Tağutun peşine düşüp isyan eden bir toplum, tevbe edip doğru yola dönmezse başına gelecek bela ve musibetlere hazır olsun.
Kimse ben bilmiyordum demesin. İslam önümüzde, Kur’an önümüzde, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) Sünneti önümüzde, Şeriat önümüzdedir. Emirler yasaklar, farzlar haramlar, öğütler uyarmalar, sınırlar besbellidir.
Allah, Müslümanların birbirleriyle riba muamelesi yapmasını kesin olarak yasak kılmıştır.
Allah zinayı haram kılmış, yasaklamıştır.
Allah hırsızlığı yasak kılmış, yapanların ellerinin kesilmesini emir buyurmuştur.
Şeriata ve İslam ahlakına göre haram olan kazançlar bellidir.
İsraf Kur’an ve Sünnetle haramdır.
Bütün azgınlıklar yasaklanmıştır.
Mevla’ya itaat ve ibadet eden, onun emirlerini yerine getiren, yasaklarından uzak duran kullar ebedî saadete kavuşur.
Rahman’ı dinlemeyip de Tağuta itaat edenler belalarını bulur.
Mevlasını arayan Mevlasını, belasını arayan belasını bulur.
Beş vakit namazı dosdoğru eda eden aziz olur, namazı yitiren veya hafife alan zelil olur.
Mütecahir fasıklar sille yer, tokat yer.
Allah bir kısım zalimleri, başka zalimlerle te’dib ve tecziye eder.
Hazret-i Nuh aleyhisselamın âsi çocuğu, Tufandan kurtulmak için gemiye binmemiş, biz dağların tepelerine çıkar kurtuluruz demişti. Zamane âsileri, gafilleri ve azgınları, gökdelenlerin tepelerine çıkarak mı âhir zaman Tufanlarından kurtulacaklarını sanıyorlar.
Zehi gaflet, zehi vehm, zehi dalalet!..
Bugünün Keşti-i Nuh’u Kur’an’dır, Sünnettir, Şeriattır, İslam ahlakıdır, sahih itikattır, dosdoğru eda edilen namazdır, öteki salih amellerdir, ahlakî faziletlerdir. Başka kurtuluş gemisi yoktur.
Nemrudî lüks otomobiller Cehenneme doğru hızla yol alıyor.
Haram servetler… Gurur kibir… Lüks israf ihtişam… Gaflet dalalet… Fuhuş zina ve azgınlığın her türlüsü… Zulüm zulüm zulüm… Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyenler...
Deccalîler… Tağutîler… Ehl-i nifak ve şikak… Süfyanîler Kahtanîler… Şeytanın boynuzu Necd’den doğar… Yedi mideyle yiyen sahte Müslümanlar… Firavunlar Hamanlar…
Herkes Nuh aleyhisselamın gemisine binsin.
İman gemisine… Namaz gemisine… Şeriat gemisine… Ahlak ve fazilet gemisine… Tevazu ve kanaat gemisine… Doğruluk ve dürüstlük gemisine…
Bu gemide yedi yıldızlı süitler yoktur… A nâbekâr, o yıldızlar şeytanın allayıp pulladığı tuzaklardır!..
İman edenler sabır ve salatla yardım istesinler.
Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamın gemisinde lüks yok ama necat, felah, izzet ve saadet-i hakikiye vardır.
Ey erbab-ı zina, ey erbab-ı riba, ey erbab-ı lüks ve israf, ey sarhoşân, ey gafilân, ey câhilân, ey mürteşiler ve râşiler, ey fâsıkan, ey fâciran, ey ussat beni duyuyor musunuz? Cılız sesimle sizi uyarmaya çalıyorum.
Uyanın, siz kerametler içinde yüzmüyor, istidrac dalgaları içinde içinde boğuluyorsunuz.
Gemiye binin, gemiye binin, gemiye gemiye…
İman, salat, salah, ahlak-ı hamide, hikmet-i islamiye, Şeriat, Sünnet, tevazu, kanaat, uhuvvet-i islamiye, ittihad, vifak, tesanüd, Ümmet ve İmamet gemisine.
Tufan yaklaşıyor… Kasırganın dehşetli çığlık ve ıslıklarını duymuyor musunuz?
Henüz ayağınız yere basıyorken acele edin girin gemiye.
Gemi bazı malları kabul etmez. Fısk fücur israf fuhuş zina rüşvet azgınlık gurur kibir tafra mü’minlere düşmanlık mallarınızı terk edin.
Çok geç kalmayın…
Büyük tufanda, dehşetli zelzelede nemrudî gökdelenin tepesinde selamette olacağınızı sanıyorsanız siz gerçekten beyinsizsiniz.
Zehi gaflet, zehi gaflet…
13.12.2014