Halı saha maçı caiz mi?
Halı saha maçında iki noktaya dikkat etmek gerekiyor. İslami kurallara göre top oynayan kişilerin avret yeri kapalı mı? Maçın içinde bir iddia var mı?
Halı sahada maç yapıyorsan ben iki şeye bakarım. Birincisi bacağın açık mı, kapalı mı? Dizle göbek arası avrettir. Senin bacağını başkası görüyorsa bu caiz değil. Ama neden? Futbol oynamaktan değil, senin bacağın açık olduğu için.
İDDİA KUMARA GİRER
İkinci mesele ise kumara girme tehlikesi. Kaybedenler kazananlara pasta alacaksa, içki olmayıp pasta da olsa kumara girer. Veya kaybeden sahanın parasını ödeyecekse kumara girer. Bunlara dikkat etmek lazım!
CEMEVi iBADETHANE OLAMAZ
Cemevi ile camiyi eş tutmak mümkün değil. Camilerde sadece Allah’a ibadet edilir ancak cemevlerinde saz çalınıp, şarkılar, şiirler söyleniyor.
“Mescitler ancak Allah’a aittir, Allah ile birlikte hiç kimseye ibadet etmeyin.” (Cin Sûresi:18)
Onun için mescitte dünya kelamı konuşmak yasak, alışveriş yapmak yasak, kayıp ilanı vermek yasak. Mescitte zikir yapılır, vaaz edilir, dini ders okutulur. Bu ibadethane statüsü mescitle alakalıdır. Cemevine abdestsiz girilebilir. Semah ayini yapılıyor. Saz çalınıyor. Bunlar camide yapılabilir mi? Yapılamaz. O zaman fark var. O yüzden “Cemevi ibadethanedir” denemez. Çünkü sen bunu dediğin zaman geri kalan detaylar ne olacak? Abdestsiz, gusülsüz girmemesi lazım. Dünya kelamı konuşmaması lazım. Saz falan çalınmaması lazım. İbadette böyle şeyler yok ki! İbadet Allah’a kulluk demektir. Mabet de o kelimenin ismi mekanıdır. Çalgıyla, şiir söyleyerek Allah’a kulluk yapılmaz. Allah’a kulluk namazla, zikirle, Kur’an’la yapılır. Peki, Alevilerin cemevinde yaptıkları yasak mı? Ben öyle bir şey demedim. Bunlar tarikat ve tasavvufun Bektaşi, Mevlevi, Nakşi kültürüdür.
DEDELERE MAAŞ VERİLEBİLİR
Cemevleri açık olsun. Bunda bir sorun yok. Ama senin, oraya abdestsiz bir şekilde girip çıkabilmenden, adetli kadınların girip çıkabilmesinden dolayı mescit gibi değerlendiremeyiz. Cemevi ibadet yeri değil ama arada zikir ediyorsan ibadet olur. Ama cami sırf ibadet yeridir.
Alevilerin vergi verdikleri için cemevlerinde dedelerine maaş, cemevlerine de ücretsiz elektrik ve su isteme talebi ise uygundur. Bu ayrı bir şey ama fıkha göre mescit dediğin zaman helal-haram konusuna girer. İdari olarak dedelerin maaşları verilsin, elektrik su faturasından muaf tutulsun bunda sıkıntı yok.
ASIL SORUN TEKKE VE ZAVİYELER KANUNU
Burada esas sorun Tekke ve Zaviyeler Kanunu’dur. Burada Nakşilik yasaklanmış, Kadirilik, Mevlevilik vs. yasaklanmış. Bu kanunun kaldırılıp, buraların açılmasının serbest edilmesi lazım. Ancak tabi ki milletin parasını soyan, affedersiniz milletin ırzına namusuna kasteden, hasta okuyorum bahanesiyle şeriatsızlık yapanlara fırsat vermemek şartıyla.
CEMAATi TERK EDENiN AKIBETi
4050 sene itikadın düzgün gider sonra sapıtabilirsin. Bundan çok zaman önce 7080 yaşına gelmiş bir adam sohbetlere gitmeyi bırakıyor. Damadı hadi gidelim dediğinde “Ben çok gittim benim ihtiyacım yok artık” diyor. Bir süre sonra da “Bu kadar zamandır namaz kılıyorum hiçbir faydasını da görmedim.” demeye başlıyor. Damadı bana gelip danıştı ne yapacağız diye. Yaşlı adam, dua etmekten, anlatmaktan başka yapacak bir şey yok dedim. 3 katlı bir evde oturuyorlardı bir gün evde bulamadılar onu. Biraz aradıktan sonra bir de baktılar ki terasta asmış kendini. Cemaatten ayrılınca bu ilim meclislerinden ayrılınca buradaki kudretten, birlikten mahrum kalıyorsun tabi. Buralardaki feyz insandan uzaklaşınca da soğukluk başlıyor.
ŞERiATA UYMAYAN TARiKAT OLMAZ
Osmanlı’da da tekkeler denetimdeydi. Yavuz Sultan Selim tebdili kıyafet yapıp bazı şeyhlerin sapık olduğunu görüp kafalarını uçurmuştur. O yüzden buna bir kontrol lazım. Çünkü milletin ırzı namusu var. Hoca diye, şeyh diye gider. O da ona: “Elimi değeceğim, şuranı okuyacağım” der. Kadın da hastayım diye ellettirir falan, bunlar caiz olmayan şeyler. Şeriata uymayan tarikat olmaz. Bundan dolayı İslam’ın genel kaidelerine uygun olmak kaydıyla farklılıklar olmasında bir sakınca yok.
ERKEK ÇOCUK SAHiBi OLMAK iÇiN…
“Ey kuvvetli yakalayış ve ezici güç sahibi! Sen intikamına dayanılamayacak kahır sahibisin. Yâ Kāhir!”
Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin 58. risalesi olan Erba‘în-i İdrîsiyye -İdrîs (Aleyhisselâm)a İndirilen Kırk İsm-i Şerîf- isimli risalesinin 187. sayfasında ifade edildiği vechile; evlenen kişi eşinin yanına girdiğinde bu ism-i şerîfi kırk (40) kere okursa, bu aile Allâh-u Teâlâ’nın izniyle birçok bereketlere kavuşur ve hayırlı çocuklara sahip olurlar. Her kim cimâa (eşiyle münâsebete) başlamadan önce bu ism-i şerîfi çokça okursa Allâh-u Teâlâ ona salih bir erkek çocuk nasip eder. Okuyanlar, bu hususta çok dikkatli olmalıdırlar.
(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:114; Ayasofya, no:3358, verak:148; Yazma Bağışlar, no: 2773, verak: 11-12; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:19-20)
PEYGAMBERiMiZi RÜYADA GÖRMEK iÇiN…
“Ey büyük Zat! Akılların, büyüklüğünü vasfetmeye yol bulamadığı Zat ancak Sensin. Yâ Kebîr!”
Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin 58. risalesi olan Erba‘în-i İdrîsiyye -İdrîs (Aleyhisselâm)a İndirilen Kırk İsm-i Şerîf- isimli risalesinin 102. sayfasında ifade edildiği vechile; bu ism-i şerîfi her gece kırk bir defa okuyan Hızır (Aleyhisselâm) ile görüşür ama bunu Tîn (Vettîni) Sûresi’nin peşine okursa Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i rüyâsında görür. (Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:112-113; Ayasofya, no:3358, verak:144; Yazma
Bağışlar, no:2773, verak:4; Beyazıd
Devlet, no:1256, verak:12-13)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.