Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

İşte Emre Kongar’ın gerçek yüzü

İşte Emre Kongar’ın gerçek yüzü

Haber, birtakım internet sitelerine, ‘İşte Emre Kongar’ın gerçek yüzü’ başlığıyla yansıdı.

Ne yapmış Emre hocam?

Kendisini arayan ve Anayasa Mahkemesi’ndeki dava için ‘Şimdiye kadar rejimi kurtarmak için kim müdahale etti? Asker değil mi? İşte ilk kez Anayasa Mahkemesi müdahale edecek’ diyen İlhan Selçuk’u onaylamış.

Onaylamakla kalsa iyi...

Bir de tashih etmiş, ‘İlk kez değil, ikinci kez. Çünkü aynısından bir tane de Refah’ta yaptılar.’

Konuşma İlhan Selçuk’un ‘saptamaları’, Emre Kongar’ın usturuplu onaylamalarıyla devam ediyor.

Mesela İlhan Selçuk konuşmanın bir yerinde şunları söylüyor: ‘Şimdi ordu geride kalıyor ama bu adamlar (AK Parti’den söz ediyor) ne yaparlarsa yapsınlar, bunlar hakkında bir iddianame tanzim edilmiştir. Bu ne demektir? Senin benim yazdığım yazılar başsavcının iddianamesinde artık bir hukuk değeri kazandı.’

Peki, yazdıkları Başsavcı’nın iddianamesinde ‘hukuk değeri’ kazanan Emre Kongar ne diyor?

Ne diyecek?

Hiç düşünmeden ‘doğru’ cevabını yapıştırıveriyor.

Diyeceksiniz ki ‘Bu konuşma da nerden çıktı?’

Nerden çıkacak?

Ergenekon davası iddianamesinin ‘ek klasörleri’ arasından.

Emre Kongar hocamın gerçek yüzüne geçmeden önce, şu ‘ek klasörler’ konusunda bir çift laf etmek istiyorum.

İddianameye bir şey demiyorum. İlgili savcı ‘suç’ saydığı fiilleri yazdığı metne dercetmiştir. İyi de etmiştir.

Fakat, iki kişi arasında geçen ‘ahbap-çavuş muhabbeti’ni ve özel telefon konuşmalarını kamuoyuna faş etmek de ne oluyor?

Birincisi, bu yapılan suçtur.

İkincisi, ayıptır.

Üçüncüsü, gereksizdir.

Ergenekon örgütlenmesini deşifre etmek için İlhan Selçuk’un her dost meclisinde söylenebilecek klasik laf kesmelerine, Emre Kongar’ın ‘onay’ makamındaki ünlemlerine gerek yok ki.

Her şey ayan beyan ortada...

Hem, ‘Emre Kongar’ın gerçek yüzü’ olarak sunulan bu konuşmada ne var ki?

Herkes aynı durumda, ‘evet’, ‘hayır’ ya da ‘doğru’ cevaplarını yapıştırır.

Kaldı ki, Emre hocam kendini gizleyen biri de değil.

Sosyologdur ama, sosyolojiyi bilmez.

Tarih kitapları yazar, ama tarihten hiç çakmaz.

Mesela, ‘Tarihimizle Yüzleşmek’ diye kitap yazmıştır.

Kötü ve önyargılı bir kitaptır.

Kitabında, Türklerin nasıl Müslüman ‘yapıldığına’ ilişkin kendince mikro ayrıntılar sunuyor, Cumhuriyet’in kuruluşu ve ‘Türk devrimleri’ bahsinde en ince detaya kadar iniyor ama, onsuz Cumhuriyeti ve Türk devrimlerini anlayamayacağımız mevzulara, mesela Mustafa Suphi olayına, ‘Birinci Meclis-İkinci Meclis’ zıtlaşmasına ve dolayısıyla Ali Şükrü Bey cinayetine hiç değinmiyor.

Halit Paşa olayı da yok. İstiklal Mahkemeleri bahsi de yok. ‘61 Devrimi’nin hazırlık çalışmaları hiç yok. Dolayısıyla, ‘61 Konvansiyonu’nun karıştırdığı haltlar da yok.

Ne anladım şimdi ben!

Haa, Emre hocam ‘demokrasi’den de pek hoşlanmaz.

Bazı darbeleri sever, bazı darbeleri sevmez.

Kendisine benzemeyenin hukuku konusunda ise olabildiğince duyarsızdır.

Bazen, gaza gelip, ‘sevgili mağdur yavrularımız’ gibilerden laflar eder ama, bu sadece görüntüyü kurtarmaya dönük ‘yumuşak bilek hareketi’dir.

Hulasa, Emre Kongar budur.

Bundan öte bir ‘performans’ ondan beklenmemelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi