Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

İnsanlar ihtişama kapılıyor

İnsanlar ihtişama kapılıyor

Saray tartışmaları gündemde. Sahabelerden örnekler veriliyor ama meseleleri tek yönlü ele almamak lazım. Müçtehitlerin çıkardığı yorumları bilmek gerekir.

Efendim “O saray yapmış, o köşk yapmış, öbürü araba alıp satmış…” bunlar bizi alakadar etmiyor. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Dünya işlerini siz daha iyi bilirsiniz.” buyuruyor. (Müslim, Fedâil:38, no:6277, 7/95)

YAYIK GİBİ ÇALKALARIM

Ebu Zerr örneği veriliyor. Hazreti Muaviye (Radıyallâhu Anh) Efendimiz’e “Bu saray niye böyle oldu?” diye karşı çıkmış. Şimdi burada ben yayık gibi çalkaladıkça çok acayip şeyler çıkarabilirim. 
Şimdi Ebu Zerr Efendimiz zamanın halifesine gitmiş. Hazreti Muaviye’ye. Saraya girmiş. Konuşmalarıyla tehditleriyle sarayı sallamış adeta. Buradan ben şunu anlıyorum. Hazreti Muaviye ne kadar acayip bir insanmış. Bugün hangi yöneticinin karşısına çıkılıp böyle bir ikaz yapılabilir. Ebu Zerr büyük adam tamam. Ama Muaviye (Radıyallâhu Anh) da farklı bir zat. Neden? 

HZ. ÖMER ÖRNEĞİ

Ebu Zerr (Radıyallâhu Anh)ı karşısına muhatap alıp dinlemiş. Neyse Hazreti Muvaiye Ebu Zerr (Radıyallâhu Anh)ı dinlemiş, ikna etmeye çalışmış, kapıya kadar çıkıp yolcu etmiş. Hiç bir hakaret edilmemiş.

Ebu Zerr ör­ne­ği­ne kar­şı­lık ben de Haz­re­ti Ömer ör­ne­ği ve­re­yim. Haz­re­ti Öme­r’­in sa­ra­yı yok­tu doğ­ru. Yok­tu ama Haz­re­ti Ömer Haz­re­ti Mu­avi­ye­’yi tef­ti­şe git­ti. Ni­te­kim İb­ni Ab­dil­berr ve Ze­he­bî (Ra­hi­me­hu­mel­lâh) gi­bi bü­yük zat­la­rın nak­li­ne gö­re; Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) Şa­m’­a gi­rip Mu­âvi­ye­’yi gör­dü­ğün­de: “Bu Ara­b’­ın Kis­râ­sı ol­muş.” de­di. 

KOR­KUT­MA­MIZ GE­RE­Kİ­YOR

Çün­kü Mu­avi­ye (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) onu çok şâ­şa­alı bir ka­fi­ley­le kar­şı­la­mış­tı. Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) ona: “Ba­na ge­len ha­ber­le­re gö­re ih­ti­yaç sa­hip­le­ri se­nin ya­nı­na di­rek gi­re­mi­yor, ka­pın­da bek­li­-yor­lar­mış, bu­na rağ­men sen böy­le deb­de­be­li ka­fi­le­ler na­sıl dü­zen­le­ye­bi­li­yor­sun, bu­nu ni­çin ya­pı­yor­sun?!” de­yin­ce o: “Biz düş­man ca­sus­la­rı­nın çok­ça bu­lun­du­ğu bir mem­le­ket­te bu­lu­nu­yo­ruz, bu yüz­den sul­ta­nın (dev­le­tin) gü­cü­nü gös­te­rip on­la­rı kor­kut­ma­mız ge­re­ki­yor, ba­na böy­le yap­ma­ma­mı em­re­der­sen vaz­ge­çe­rim.” di­ye ce­vap ver­di.  

MİL­LE­Tİ AL­DA­TI­YOR­LAR

Bu­nun üze­ri­ne Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh): “Sa­na bir şey em­ret­mi­yo­rum, ay­nı za­man­da se­ni böy­le yap­mak­tan neh­yet­mi­yo­rum.” di­ye ce­vap ver­di. (İb­ni Ab­di­’l-Berr, el-İs­tî­‘âb, 1/445; Ze­he­bî, Si­ye­ru e‘­lâ­mi­’n-nü­be­lâ, Mu­‘â­vi­ye ib­ni Ebî Süf­yân mad­de­si, 3/133)

Ya­ni Mu­avi­ye (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh): “Biz Rum di­ya­rın­da­yız, bun­lar gö­rü­nü­şe, gös­te­ri­şe çok iti­bar edi­yor. Adam­la­rın sa­ray­la­rı ki­li­se­le­ri çok şâ­şa­alı. Mil­le­ti al­da­tı­yor­lar. İn­san­lar ih­ti­şa­mı gö­rün­ce ka­pı­lıp gi­di­yor, bun­la­ra tâ­bi olu­yor. Biz de ken­di­mi­ze böy­le bir yer-yurt yap­tık. Dev­le­tin yö­ne­ti­mi­nin hey­bet­li gö­rün­me­si, güç­lü gö­rün­me­si bu Rum di­ya­rın­da da­ha mü­na­sip.” di­yor. 

HİK­MET­Lİ SÖZ

Haz­re­ti Ömer Efen­di­miz de: “Bu iş­le­ri de­ğiş­ti­r” bu­yur­mu­yor. Ak­si­ne “Sen çok akıl­lı bir adam­sın. Bu iş­ler­de­ki has­sa­si­ye­ti­mi bi­li­yor­sun. Ama de­di­ğin ko­nu­da be­ni du­rak­la­tan hik­met­li bir şey söy­le­miş ol­dun. Bun­dan do­la­yı ben sa­na bir şey di­ye­mi­yo­rum. 

İS­LA­M’­IN MEN­FA­ATi İÇİN

Bu­ra­da va­li­sin, İs­la­m’­ın men­fa­ati­ne gör­dü­ğün şey­le­ri te­sis et.” de­mek is­ti­yor. Bu­ra­da Haz­re­ti Ömer za­hi­ren ve­ya ale­nen “Böy­le de­vam et.” de­mi­yor ama bu­ra­da bir ha­ram, bir gü­nah söz ko­nu­su ol­say­dı Haz­re­ti Öme­r’­in onu az­let­me­si la­zım­dı. O hal­de me­se­le­le­ri ele alır­ken tek yön­lü ele al­ma­mak, sa­ha­bî­le­rin tü­mü­nün gö­rüş­le­ri­ni bil­mek, müc­te­hid­le­rin on­lar­dan ne yo­rum çı­kart­tı­ğı­nı bil­mek ge­re­kir.

saray.jpg

 

iBLiS OLMAK iSTEYEN ADAM

Bir adam bir zaman Şeytan’a “Ben senin gibi İblis olmak istiyorum.” dedi. İblis adama “Bugüne kadar benim gibi olmayı kimse istemedi. Bir tek seni gördüm.” dedi.

seytan.jpg

‘NAMAZI GEVŞEKTEN AL’

Adam “Ben istiyorum varsa bir çaresi söyle.” dedi İblis’e. İblis: “Sana bir yol göstereyim benden beter olursun. Namazı gevşekten al” diyerek yol gösterdi adama. “Kılma.” demedi ha! “Namazı gevşekten al.” dedi. İkinci olarak: “Yalan doğru olduğuna hiç aldırış etmeden Allah’ın adına yemin et.” dedi.

Adam: “Madem öyle ahdim olsun; namazı ebedi bırakmayacağım, daha sağlama alacağım. Yalan yere yemin etmemeye de söz veriyorum Allah’a.” dedi.  İblis ise: “Ben de Allah’a ahdim olsun, hiçbir insana doğruyu söylemeyeceğim. Benim gibi olacaksın diye heves ettim. Senden başkasına da böyle bir şey yapmadım.” dedi. Adam kazık attı iblise. Ama büyük ilim öğrendi.

EŞCiNSELLiKTEN KURTULMAK iÇiN iSM-i ŞERÎF

“Ey Ken­di­si­nin hiç­bir ben­ze­ri bu­lun­ma­yan, her­kes Ken­di­si­ne muh­taç olup, Ken­di­si hiç­bir şe­ye muh­taç ol­ma­yan ve hiç­bir şey Ken­di­si­ne ben­ze­me­yen! Ya Sa­med!” 

ALLAH HİDAYET EDER

Cüb­be­li Ah­met Ho­ca Efen­di­’nin 58. ri­sa­le­si olan Er­ba­‘în-i İd­rî­siy­ye -İd­rîs (Aley­his­se­lâm)a in­di­ri­len Kırk İsm-i Şe­rîf- isim­li ri­sa­le­si­nin 85. ve 86. say­fa­la­rın­da ifa­de edil­di­ği vec­hi­le; her kim zi­na, li­va­ta (eş­cin­sel­lik) ve iç­ki gi­bi kö­tü iş­le­re müb­te­la olup tev­be et­mek is­ter de Per­şem­be gü­nün­den baş­la­ya­rak üç gün oruç tu­tup, bu gün­ler içe­ri­sin­de ha­ram ve şüp­he­li yi­ye­cek­ler­den, yağ­lı yi­ye­cek­ler­den, et ye­mek­ten ve tüm hay­va­ni gı­da­lar­dan sa­kı­na­rak her gün bu ism-i şe­ri­fi, Per­şem­be gü­nü im­sak­tan son­ra­ki ilk sa­at­te, Cu­ma gü­nü im­sak­tan son­ra­ki be­şin­ci sa­at­te, Cu­mar­te­si gü­nü im­sak­tan son­ra­ki ikin­ci sa­at­te, bu sa­at­le­ri kol­la­ya­ma­yan ise herhan­gi bir sa­at­te bin (1000) ke­re zik­re­der­se Al­lah-u Teâ­la ona hi­da­yet edip, doğ­ru yo­la ka­vuş­tu­rur. 

GÜNAHLARDAN NEFRET

Böy­le­ce in­şâ­al­lâh ha­ram­lar­dan sa­kı­nan tak­va sa­hi­bi bi­ri­si olur, gü­nah­lar­dan ner­fret eder. Al­lah-u Teâ­la lütf-u ke­re­miy­le ona na­suh tev­be­si na­sip eder ve onu şe­ri­ata mu­ha­lif olan her tür­lü fi­il­den 
mu­ha­fa­za eder.

(Şi­hâ­büd­dîn es-Süh­re­ver­dî, Şer­hu­’l-es­mâ­i’l-er­ba­ʽîn, Yaz­ma Nüs­ha, Aya­sof­ya, no:377, ve­rak:112; Aya­sof­ya, no:3358, ve­rak:144; Yaz­ma Ba­ğış­lar, no:2773, ve­rak:4; Be­ya­zıd Dev­let, no:1256, ve­rak:12)

FAKiRLiKTEN KURTULMAK iÇiN iSM-i ŞERÎF

“Ey hiçbir diri mevcut değilken mülkünün ve bekâsının devamlılığı içerisinde diri olan! Yâ Hayy!” 
Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin 58. risalesi olan Erba‘în-i İdrîsiyye -İdrîs (Aleyhisselâm)a indirilen Kırk İsm-i Şerîf- isimli risalesinin 68. sayfasında belirtildiği vechile; bu ism-i şerîf cemâlî olup, isteklerin yerine gelmesi, ölü kalbin dirilmesi ve hastalıkların iyileşmesi gibi bir takım faydalar temin eder. 

ÖMRÜ de UZATIR

Kalbin sadâkatıyla bu ism-i şerîfi okumaya devam eden kişi ebedî fakir olmaz, eli daralmaz, biiznillâhi Teâlâ ömrü de uzun olur. 

(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:112; Ayasofya, no: 3358, verak:142; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:3; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:10-11)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
26 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi