Gülen direnme mesajları veriyor da!
Avrupa Parlamentosu basına operasyon bahanesi ile Türkiye’yi kınamış..
Önce Sisi’yi kınayın. Fehriye’ye sahip çıkın siz..
Tabi Paralel yapıya sahip çıkacaksınız. Çünkü sizin eseriniz.. Sizin projeniz.. Sizin “iyi çocuklar” onlar. İçimize soktuğunuz Truva atları..
Basın özgürlüğü diyorsunuz da, son operasyon, basın özgürlüğünü yokeden, belli bir medya grubuna yönelik, teknik, tedip operasyonu mağdurlarının suç duyurusu ile başlamış bir operasyon değil mi idi.. Tahşiye ve Rahle yayınlarının yazar ve yöneticilerine karşı o operasyon neyin nesi idi. Bu gazeteci kılıklı adamlar, bir zamanlar “dönemin başbakanı” dedikleri, bu günün Cumhurbaşkanının eline kelepçe takıp sokaklarda dolaştıracaklarını ulu orta konuşmuyorlar mı idi..
Dumanlı “dağ başını duman alınca” şimdi Ahmet Şık’tan “helallik” dileyeceğini söylüyor da, Selam ve Tevhid, Kudüs Platformu, Tahşiye ve Rahle yayınevlerinin yazar ve yöneticilerinden ne zaman helallik dileyecek! Şık’tan “helallik” değil, özür dilemeniz gerekiyor..
Son bir kaç gündür sosyal medyada bir haber dolaşıyor. A. Karslı’nın bir tv kanalı ve özel sohbetlerindeki açıklamalarının basına yansıyan şekli ile, “AK Parti’nin ABD tarafından kurdurulduğu” şeklinde bana atfen bir iddia dolaşıyor.. İşin aslı, her zaman yazdığım söylediğim gibi, Paralel yapının AK Parti’yi desteklemesi ve AK Parti’ye dayatılan BOP projesi ile ilgili. AK Parti’yi projenin siyasi ayağını oluşturması için destekleyeceklerdi.. Bunun da maksadı İsrail’in varlık ve güvenliği açısından sorun teşkil etmeyen, Batı değerler sistemi ve siyasası için risk oluşturmayan, alameti farikaları yok edilmiş bir din icat etmek ve ABD’nin, NATO’nun askeri ve stratejik hedefleri ile uyumlu bir siyaset ve din algısı üretmekti.. Bu maksatla bunların abileri 90’ların başında benim de kapımı çaldılar. Ben bunu 91’de, 93’de açıkladım ama insanlar komplo olarak gördüler.. Bu irade Erdoğan’ı başından beri istemedi, Erdoğan’a şiir okudu diye siyaset yasağı getirenler de bunlardı.. Gül, tezkereyi geçirmeyince ve bugün adına paralel yapı dediğimiz ılımlı İslamcıların derin devlete entegre ve enjekte edilmesine karşı çıkan derin devlet içindekiUlusalcı - Kemalist kadroları tasfiye edemeyince, risk alması açısından Erdoğan’ın siyaset yasağını kaldırdılar. Yine de Erdoğan’a güvenmedikleri için Baykal’ı Cumhurbaşkanı yapacaklardı akıllarına göre. O günlerde Zaman’ın yazarları bu projeye destek veriyorlardı.. MİT, emniyet, medya ve finans öncelikle paralel yapının kontrolüne geçecekti.. Zaten ordu da bu plana göre paralelin paraleline girecekti.. Erdoğan, Gül’ü Çankaya’ya gönderince plan çöktü. Baykal, rolünü iyi oynayamadığı için bilinen senaryo ile tasfiye edildi. Yerine geçici olarak Kılıçdaroğlu getirildi.. Ve bugünkü süreç başladı. Erdoğan’a karşı suikastlar dönemi başladı.. Özal ya da Ecevit gibi Erdoğan’ın tasfiyesi gerekiyordu. Ya öldürecekler, ya kaçıracaklar ya da hapse tıkacaklardı.. Olmadı işte.. Şimdi panik başladı.. Ergenekon ve Balyoz davasının öteki yüzü deşifre olmaya başladı.. Avrupa Parlamentosu, basın özgürlüğü maskesinin arkasına saklanarak böyle bir çeteyi savunuyor sanki..
Paralel yapının hedefinde iktidar da vardı, İHH da. Yeni Akit de, diğer dini gruplar da.. Zaten Tahşiye operasyonu “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden bir operasyondu..
Paralel yapının kripto elemanlarına söylüyorum, o size gönderdikleri psikolojik destek programlarından, yaşam koçlarından, NLP seanslarından kurtarın kendinizi..
Ergenekon, Balyoz, Paralel ya da başka isimler altındaki dini, mezhebi, ideolojik, politik çetelerle ilişki kuran adamların bir kısmı sürekli ipnoz etkisi altında biyonik robota döndürüldü.. Hakan Yüksekdağ için 17 Aralık’tan sonra “intihar etti” dendi. Araştırın bakalım intihar mı, cinayet mi? Paralel yapının dinleme sistemini kuran biri idi. Yurt dışına da gidip geliyordu. Çok şey biliyordu. Paniklemişti.. Sonunda kim vurduya gitti. Şimdilik dosyası intihar etti dendi kapatıldı.
Şu Behçet Oktay’ın intihar olayını da soruşturmak gerek yeniden.. İddia o ki, intihar etmedi, infaz edildi.. Kayıp silahlar, patlayıcılar onun envanterinde idi iddiaya göre. Son zamanlarda kimle beraber yaşıyordu ve kimler tarafından tehdit ediliyordu acaba..
Ha! Sahi Gülen, Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi mi? İş buraya geldi.. Daha konuşulacak o kadar çok konu var ki!
Sahi, aynı kafileden, sıra numaraları birbirini izleyen bombalar, farklı yerlerde, farklı dava dosyalarında ve farklı sanıkların evlerinde işyerlerinde bulunuyor? Bunun bir açıklaması var mı?
O evraklardaki imzaları nasıl uydurdunuz öyle.. Kim yedi bu haltları!.. Yoksa bütün bunlar “göklerden gelen bir karar”la mı olmuştu (haşa)!
CHP Manisa milletvekili Özgür Özel’in meclisteki konuşmasındaki ayrıntıya dikkat ettiniz mi? Farklı kişilerle ilgili, farklı soruşturmalara konu, farklı mekanlarda ele geçirilen, birbirini tanımayan kişilerin ev ve işyerlerindeki bilgisayarlarda ele geçirildiği iddia edilen harddisklerin hepsi aynı marka ve seri numaraları birbirini takip ediyor. Hepsi de İstanbul’da aynı mağazadan alınmış. Türkiye’ye aynı “lock” ile ithal edilmiş.
Özel’in sözünü ettiği, kendi çektikleri video kaydında görülen o girerken elinde siyah poşet bulunan, çıkışta poşet olmayan o polis kimdi ve o poşette ne vardı! O polis de “intihar etmeden” bulun bu adamları.. Erdoğan’ın sözünü ettiği faili meçhuller bu olaylarla ilgili olmasın sakın..
Kendini “din ve devlete adamış hizmet erbabı” diye dolduruşa getiren arkadaşlar, işinizi bitince sizi de harcarlar sonra, başkalarını harcadıkları gibi. Dikkat edin. Bunların o kadar büyük davaları var ki, sizin gibi basit sıradan insanların gözünün yaşına bakmazlar..
CHP Milletvekili Ayman Güler, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Paralel yapı ile işbirliği itirafı CHP’nin ilk yanılgısı, ilk çelişkisi değil. Dün Ergenekonun avukatlığına soyunmuşlardı, bugün Paralelcilerin işbirlikçisi..
Birilerinin birileri ile, sen, ben, o, herkesle bir takım planları, projeleri vardır.. Şeytanın ve dostlarının da planları vardır, Allah’ın ise bir hükmü vardır ve galib olacak olan onun hükmüdür.. Şeytan bizleri Allah’la aldatmasın!. Din büyüklerini İlah ve Rab edinmeyelim. Aklımızı kiraya vermeyelim.. Tek sorun “The Cemaat” de değil, bunu da bilelim.
Anlamayan varsa bu hikâyeyi tekrar anlatabilir.. Hikâyenin öncesi de var aslında, sonrası da. Satır araları da.. Bugünlük bu kadar. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.