Bir hafta böyle geçti
Karaca, Dumanlı ve arkadaşlarının gözaltına alınması haberi ile hareketli geçen bir haftanın sonuna geldik.. Cuma günü 4 tutuklama kararı çıktı. Dumanlı şartlı tahliye edildi. Bu aklandıkları anlamına gelmiyor. Dumanlı tutuksuz yargılanacak. Diğer 4 sanık tutuklandı. Şimdi Dumanlı için Ahmet Şık’tan özür, Mustafa Kaplan, Mehmet Doğan, Tevhid dergisi ve Selam gazetesi yazarlarından özür vakti..
Haftanın bir başka ilginç ve sürpriz haberi ise Ahmet Özal’ın kurduğu yeni parti.. Partinin adı Ana Parti.. Biraz ANAP biraz Adalet Parti’yi çağrıştırıyor. Tabii ki sağcı, milliyetçi ve muhafazakâr, Atatürkçü bir parti olacak, 4 eğilimi çatısı altında toplayacak. Ambleminde yine arı ve petek var. Türkiye büyümüş dünya olmuş.. Kurucuları kim, onu da öğreneceğiz ama, ne önemi var, genel başkan Ahmet Özal.. Makam arabasının arkasına “Babam sağolsun” diye yazabilir. Ama o önemli ve büyük politikacı artık yaşamıyor..
Ha gayret, yıl sonuna az kaldı ama, “az zamanda çok işler başarmak zorundayız”. Parti sayısı olarak 100’ü bulacağız bu gidişle seçimden önce..
Haftanın diğer önemli olayları, Avrupa Parlamentosu ile yaşanan gerginlik, ABD’nin Küba’yla soğuk savaşa son vermesi, ABD’deki işkence olayları ile ilgili devam eden tartışmalar, Pakistan’daki katliam haberi, Rusya’daki ekonomik kriz, petrol, dolar vs..
CHP cephesinde sular bir türlü durulmak bilmiyor. CHP’nin Cemaatle işbirliği parti içinde yeni bir krize ve tartışmaya sebeb olurken asıl kriz Şişli Belediye çevresinde patladı.. Hayri İnönü, Mustafa Sarıgül arasındaki gerilim genel merkeze yansıdı, tam da konu çözülmüş, uzlaşı sağlanmıştır denilirken Nazlı İnönü’nün konuşması ile gerilen ipler koptu..
Tehdit, şantaj, hakaret, ne ararsan var bu hikayede..
Son dakika haberi Emir Sarıgül istifa etmiş..
Bu kavga burada biter mi! Sanmam.. Şişli’de, Emir’in gitmesi ile bu iş bitmiyor.. Sarıgül’ün kadrosu belediyenin bütün hücrelerine kadar sinmiş.. Paralel yapının Emniyete, yargıya nüfuzu gibi. Ayıklamak kolay olmayacak ve bu süreçte hep sorunlar yaşanacak..
Daha ne yolsuzluk iddiaları ortaya atılacak, eski hesaplar, eski defterler karıştırıldıkça ne usulsüzlükler çıkacak ortaya. Bunlar ortaya çıkmazsa, bütün onların hesabını Hayri İnönü vermek zorunda kalacak..
Yarın Hayri İnönü’yü de istifa ettirebilirler. Bunun adı demokrasi oluyor değil mi?
Sarıgül kendinden ibaret biri değil. Güçlü iç ve dış bağlantıları var.. CHP çatısı altında böyle birçok isim var. Onun içinde herkesi memnun edecek bir çözüm bulmak zor.. Horozu çok olan mahallede sabah geç olurmuş, CHP de öyle.. Horozların hepsi de vakitsiz ötüyor..
CHP’lileri çok uyanık görüyorsanız, bu uyanıklıklarından değil, uykusuzluklarındandır.. CHP’liler yolsuzluk dosyalarını çok seviyorlar da, ya Şişli ile ilgili iddialar ortaya dökülürse ne yapacaklar merak ediyorum.. Yuvacık barajı olayında olduğu gibi başlarını başka yöne mi çevirecekler yine yoksa..
AK Parti’yi bölecekler, parçalayacaklar, köşeye sıkıştıracaklardı ama evdeki hesap çarşıya uymadı.. Hatta oyun ters tepti.. CHP ve Cemaat köşeye sıkıştı..
Şimdi herkes Paralellere yapılan operasyona odaklanmış durumda..
Toplumda yanlış bir algı var. Bu operasyonun hükümet tarafından başlatılan ana dava olduğu sanılıyor. Hayır bu dava Tahşiye davasının sanıklarının suç duyurusu ile başlayan bir dava ve ana dava bekliyor..
Yine bir diğer yanlış algı, basına karşı operasyon yapıldığı algısı. Hayır, basını da kullanarak birtakım basın-yayın kuruluşlarına karşı yapılan bir operasyona karşı mağdurların karşı atağı bu.
Tahşiye davasında 100’den fazla kişi gözaltına alındı ve bazıları 1,5 yıla yakın tutuklu kaldı. Asıl basını susturma operasyonu o operasyondu. Tahşiye ve Rahle yayınlarının bütün yazar ve yayıncılarına operasyon yapılmış, ev ve işyerlerine patlayıcılar konularak susturulmaya çalışılmıştı.
Karaca ve Dumanlı talimatları Pensilvanya’daki adamdan almıyorlarmış.. Tanımıyorlardır bile belki de! Öyle ya adam münzevi bir hayat yaşıyor, dikili bir ağacı bile yok.. Ama nasıl oluyorsa, o kendi ağzı ile “Tahşiye isimli bir örgüt kurdururlar” filan diyor. Zaman yazarları hemen o konuda yazılar yazıyorlar. Bu iddia Samanyolu’nda yayınlanan bir diziye konu oluyor ve arkasından operasyon hazırlıklarına başlanıyor. Bu arada imzasız bir ihbar mektubu geliyor ve olan oluyor. Adamlar hem İbda-C’ci, hem Hizbullahçı, hem Hizbuttahrirci oluyor.. Bu kişilerin ev ve işyerlerinde el bombaları bulunuyor ama, üzerinde sadece operasyona katılan polislerin parmak izleri var..
Ve bütün bunlar birbirinden habersiz ve bağımsız bir şekilde oluyor..
Mustafa Kaplan sanık olabiliyorsa Karaca ve Dumanlı niçin olamıyormuş! Gazeteci-yazarMustafa Kaplan’a operasyon çekilince; bu basını susturma girişimi olmuyor da, Tahşiye’ye, Rahle yayınevlerine, Selam gazetesi, Tevhid dergisine operasyon yapılınca; bu basın suçu olmuyor da, Zaman’a, Samanyolu’na yapılınca mı suç oluyor.. Onlar Gülen’le görüşünce suç olmuyor da, ben Nevzat Çiçek’le, Mehmet Doğan ve Mustafa Kaplan’la görüşünce mi suç oluyor.. Paralelci polisler arama yaptıkları yere bomba koyunca suç olmuyor değil mi? Matbaa sahibi, çalışanı tutuklanınca bu suç olmuyor, Zaman çalışanı ifadeye çağırılınca suç oluyor! Ya da bugün Gülen’in avukatının savcılığa bir suç duyurusu tebligatı ulaştı bana.. 10 sayfa dilekçe.. “Basın özgürlüğünden yararlanabilmek, yayında YÖNLENDİRME, KARALAMA VE HÜKMETME OLAMAZ. BİREYLERİN MAĞDURİYETLERİNE SEBEBİYET VERİLEMEZ” diyor, Gülen’in avukatı dava dilekçesinde.. “Paralel yapı” demişim, “himmetlerin zorunlu bağışa döndürüldüğünü” yazmışım. Bunun “Gasp” anlamına geldiğini söylemişim filan! Hakaret, iftira ve nefret suçlarından cezalandırılmam isteniyor..
Onlar başbakana, cumhurbaşkanına her şey diyebilir, ama kimse kendilerini eleştiremez öyle mi! Neyse, bir hafta da böyle geçti. Gelecek günlerin neleri getireceğini birlikte göreceğiz..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.