Mehmed Âkif’in izinde Berlin’de...
Safahat’ın 5. Kitabı Hâtıralar Bakara sûresinin 286. âyetinin bir bölümünün tefsiri mahiyetindeki şiirle başlar: “Takat getiremeyeceğimiz yükü bize yükleme Allah’ım...”
Şiir baştan sona serzeniş dolu bir yakarıştır...
Balkan Harbi’nden beri Osmanlı ülkesinin, İslâm âleminin maruz kaldığı belâlar, yıkımlar, bitmez tükenmez husran... Şairi bunaltmıştır, sitem doludur, ama ne o yılmıştır bunlardan, ne de Allah’ın namını i’lâya azmetmiş müslümanlar.
Yüz yıl önce, “Cihan Harbi” denilen büyük şavaşın içindeyiz. Savaş muhtelif cephelerde devam ediyor. Âkif de bu vesile ile dâvet edildiği Berlin’dedir. Şiir onun Almanya’da olduğu günlerde yayınlanmıştır. Muhtemelen yine Berlin’de yazılmış ve sıcağı sıcağına dergiye gönderilmiştir. Kitabın ikinci şiiri “Uyan” Allah’a yakarıştan sonra müslümana ikaz mahiyetindedir: “Baksana kim boynu bükük ağlayan/Hakk-ı hayatın senin ey müslüman!”
Müslümanın hayat hakkı boynu bükük ağlamaktadır...Ölüm uykularından uyanıp Allah için onu, yani kendini kurtarması gerekir...
Mehmed Âkif’in Berlin’de yazıldığından şüphe edilmemesi gereken şiiri “Berlin hâtıraları”dır. Şair, Berlin intibalarını bu şiirle bize yansıtır. Bir taraftan doğu-batı kıyaslamaları ve yorumları, diğer taraftan devam eden bir savaşın zaferle sonuçlanacağına dair kuvvetli inanç...
Mehmed Âkif bizim için şair olmaktan öte bir anlam taşıyor. O hayatın içinde bir şahsiyet, hayatını Hakka ve halka adamış büyük bir ruh. Bütün varını dini, milleti ve devleti için sarfetti. O büyük adamlara mahsus şeyler yaptı: Milletine mücadele azmi aşıladı, hayat verdi, halkının vicdanı oldu...Millet de o yüzden onu unutmadı.
İstiklâl Marşı şairi sırf bu eserinden ötürü unutulmazlarımız arasında yer alabilirdi. Fakat Âkif bizim için büyük değer taşıyan o muhteşem şiiri de içine alan büyük eserin ve şahsiyetin sahibidir. Hem büyük şair, hem büyük insan, her bakımdan örnek bir şahsiyet...
Hayatın içinden bir kişi olarak Âkif, tarihimizin de bir parçasıdır. Balkan Savaşı’nı bize hatırlatan o. Birinci Dünya Savaşı’nı o yorumladı ve yazdı. İşte Büyük Savaş devam ederken, 100 yıl önce tam da bu günlerde O Berlin’de idi. Almanlara esir düşen müslüman askerleri aydınlatmak için. Müttefikimiz olan Almanlar İngiltere ve Fransa ile savaşırken cephenin önlerinde sömürgelerden devşirdikleri müslümanlar vardı. Rusya da Tatarları, Başkırtları, Türkmenleri öne sürmüştü...
İşte bu esirler Berlin yakınlarında bir kampta tutuluyordu. Osmanlı Devleti’nden bu esirleri aydınlatacak, savaşın mahiyetini anlatacak isimler istendi. Mehmed Âkif de bu vesileyle Berlin’e geldi, vazifesini hakkıyla yaptı, üstüne üstlük bizim için büyük değer taşıyan bazı şiirlerini burada yazdı.
Bunların başında “Berlin Hatıraları” şiiri gelir. Mehmed Akif’in bu şiirdeki insanî yaklaşımı bilhassa dikkate değerdir. Savaşta oğlunu kaybetmiş olan Alman anneye hitabı, şehid anneler ile duygudaşlık bağı kurma daveti, insanlık temelinde bir ortak kaderi vurgulamaktadır.
Değil mi bir anasın sen? Değil mi bir Almansın?
O halde fikr ile vicdana sahib insansın
O halde, Asyalı ve başka ırktan diya senin gibi kadın olan anaları incitecek tavırlar sana yakışmaz. Onların acısına katıl, üzüntülerini paylaşarak azalmasına yardım et. Mehmed Âkif’in Alman annelerin Osmanlı kadınları, doğu kadınları ile anlaşmak için teklif ettiği ortak dil “gözyaşı”dır.
Berlin Hatıraları şiiri 18 Mart 1915’te tamamlanmıştır. Bu tarih dikkat çekicidir. Düşman deniz gücünün Çanakkale sularına karıştığı gün! Deniz zaferinin kazanıldığı tarih! Âkif bu zaferdan o günün şartlarında hemen haberdar olmuş olabilir mi? Bu ihtimal zayıf görünüyor. Fakat onun üstün sezişiyle şiirini bugün noktalama ihtimali kuvvetli. Eğer şiirin sonunu hatırlarsak, Âkif’in zafer ümidini nasıl güçlü bir dille haykırdığını görürüz:
-Korkma!
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.