Türkiye’de solun serencâmı (1)
Sahi Türkiye’de ne kadar solcu var? Bu sorunun seçim sonuçları üzerinden cevabı çok basittir: CHP-DSP ikilisinin oylarına ÖDP, İP, TKP, EP’nin aldığı küsuratı ve bir miktar bağımsız oyu eklerseniz ortaya yüzde 21,5’lik bir oran çıkar. Yani, 22 Temmuz seçimlerinde, seçmenin ancak beşte biri sol partilere oy vermiştir.
Lâkin, Türk Solu’nun ağababalarından Prof. İdris Küçükömer’e bakarsanız, son seçimlerde yüzde 18-19 civarında oy alan CHP, aslında ‘sol’ değil ‘sağ’ partidir. Zira, tepeden inmeci, burjuva devletçisi ve halktan kopuk olan parti odur.
Türkiye’deki marjinal sosyalist partiler dışındaki sol partileri incelediğinizde, oy tabanlarının önemli bir çoğunluğunun ideolojik tercih yerine ‘mezhep tercihi’ içinde olduğunu görürsünüz. 1960 sonrasından itibaren Alevî oylarının büyük çoğunluğu sol partilere ve özellikle CHP’ye akmaktadır. Ancak bu tercihte sol ideolojinin sınıf bilincinden eser yoktur.
CHP, kuruluşundan 1960’lı yıllara kadar,
tek partili bir rejimin, soldan çok sağ dikta rejimlerini andıran zorba uygulamalarının
sembolü olmuştur. Hele ‘Millî Şef Dönemi’nin faşist CHP’si ile solun hiçbir ilgisi yoktur. Esasen 14 Mayıs 1950’de DP’nin iktidara gelişi, CHP faşizmine karşı, her sosyal sınıftan halkın gerçekleştirdiği bir devrimdir.
60’lı yıllarda, ‘Ortanın Solu’ sloganıyla ilk defa ‘sol’ terminolojiyi kullanan CHP, dönemin bir hayli başarılı sosyalist partisi TİP yanında pek yavan kalmıştır. Ancak gene de Ecevit’in karizmasıyla birlikte bazı sol sloganların CHP’de yer ettiği ve seçmen kitlesi üzerinde tesirli olmaya başladığı görülmüştür.
***
Aslına bakarsanız, Türkiye’de, Batı’daki gibi ideolojik ortamı besleyen 19. ve 20. asırlardaki sanayi devrimi ve kapitalist istismar yaşanmamış; bir ‘sınıf mücadelesi’ ve ‘sınıf
bilinci’ ortaya çıkmamıştır. Üstelik, işçilerin de dahil olduğu orta ve dar gelirli insanımız, genellikle millî ve manevî değerlerine bağlı ve bu bakımdan muhafazakâr tabiatta bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, işçi sınıfı da dahil olmak üzere dar ve sabit gelirli sosyal sınıflar, Türkiye’de solun hazır kaynakları değildir.
Türkiye’de sol olarak gösterilen CHP ve DSP, sosyalist bir temelden gelmemektedirler. Biraz önce ifade ettiğimiz gibi, bilâkis devletçi, bürokratik ve elitist bir geçmişe sahiplerdir.
Esasen gerçek solcular, Marksistler, 19. asrın sonundan beri hep istismar edilip kullanılmışlardır. Nasıl İştirakçı Hilmi’yi Jöntürkler kullanmışlarsa, sonraki dönemlerde de Türkiye Marksistleri, hep birileri tarafından kullanılmışlardır. Tabiî en başta da Moskova tarafından...
1991’de SSCB’nin tasfiyesiyle kıblelerini kaybeden Marksistler, ya fildişi kulelerinde teori üretmeye devam etmiş ya da sosyal demokrat ve liberal siyasî ekiplerde yerlerini almışlardır.
***
Türkiye’de ‘sağcı’ ve ‘solcu’ olmak, kimliğin başta gelen özelliği değildir. ‘Sağcı mısın, solcu mu?’ şeklinde tercihe zorlayan sorular haricinde, sokaktaki adam kendisini sağcı ya da solcu diye vasıflandırmaz. Solcular alınmasınlar ama toplumumuzda özellikle ‘solcu olmak’, pek de iftihar vesilesi sayılmaz. Zira, toplumdaki geleneksel değer yargıları buna uygun değildir.
Bu çerçeveden meseleyi incelersek, kendisini ‘solcu’ olarak tanımlayan kişi sayısı birkaç binin üzerinde değildir.
Üstelik son dönemde CHP, merhum Ecevit’in 1970’lerdeki sol sayılabilecek eğilimlerini de tamamen terketmiş; ulusalcı, militarist, devletçi ve dayatmacı bir siyasî parti hüviyetine bürünmüştür.
Yarınki yazımızda bu konuya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.