Bedelli askerlik caiz mi, kul hakkına girer mi?
Bazen orduya asker lazım olur, bazen para lazım olur. Burada devlet yönetimi ihtiyaç neye göreyse, gerekli olanı en mühimden başlayarak ona göre davranıyor.
Bu siyasi bir meseledir. Siyasi derken politikayı kastetmiyoruz. Siyaset Arapça, politika gâvurca bir kelimedir. Siyaset yönetim demektir.
Politika da her türlü alavere dalavere olabilir. İslam’ın da bir düzeni, sistemi, yönetim şekli vardır.
İHTİYAÇ NEYDİ BİLMİYORUM
Şu andaki yapı laik bir düzen olduğu için caiz mi değil mi ilgilenmez. Zaten baksa çok şey değişmesi lazım.
İslami bir hükümet dahi olsa bazen orduya asker lazım olur, bazen para lazım olur. Burada devlet yönetimi ihtiyaç neye göreyse, gerekli olanı en mühimden başlayarak ara sıra böyle şeyler yapıyorlar. İhtiyaç neydi de ne yapıldığını bilmediğim için uygun mudur değil midir cevap veremiyorum.
İkinci kısım ise, devlet böyle bir uygulama yapmışsa insanların bu imkândan yararlanması caizdir.
Öbürünün parası yok gitmek zorunda ama bu kul hakkına girmez.
DEVLET SORUMLULUĞUNU BİLİR
Çünkü devletin nizamı ve sistemini alakadar eden bir konu var burada. Kanun çıkarıcılar bundan mesul müdür? “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sürüden mesulsünüz.” hadîs-i şerîfini unutmamak lazım.
Onlar da bunun sorumluluğunu biliyorlardır. Biz onlara yol gösterecek konumda değiliz. Para verip askerden muaf olan adama “Sen haram işledin, kul hakkında girdin” demeye de fıkhen ve dinen bir hak yoktur şu ortam için.
BiR DiRHEME CENNETi ALMAK
İmam Ebu Davud Tarsus’a cihada gitmek için yola çıkmış. Dicle’ye varmış, gemiye binmiş. Gemi biraz açıldıktan sonra Dicle’nin kenarında bir adam hapşırmış.
Ebu Davud geminin sahibine demiş ki “Ben buradan bu adama ‘Yerhamükellâh’ diyeceğim ama adam duymayacak.
Duasını alamayacağım. İzin ver çıkayım kıyıya ‘Yerhamükellâh’ deyip adamın duasını alayım.”
Gemici demiş ki: “Ya biz yola vurduk. Sen ne diyorsun, ben yoldan dönemem.”
KAYIKÇIYA BİR DİRHEM
Ebu Davud bu sefer kenardaki kayıkçılardan birine seslenmiş. “Kaç para vereyim sana gidip şu adama ‘Yerhamükellâh’ deyip geleceğim. Beni gemiye geri getireceksin.” Kayıkçı 1 dirheme yapacağını söylemiş.
KAZ GELECEK YERDEN TAVUK ESiRGENMEZ
Ebu Davud binmiş kayığa gitmiş hapşıran adamın yanına. “Hapşıran adam sen miydin?” diye sormuş.
Adam evet deyince “Elhamdülillah dedin mi” diye sormuş. Adam dedim deyince o zaman “Yerhamükellâh” demiş Ebu Davud.
Adam da ona “Ve ente rahimekellah (Allah sana da rahmetiyle muamele etsin)” demiş. “Ve gafere leke zenbeke (günahını da mağfiret etsin)” diye eklemiş. Demek ki adamına göre böyle ilave de yapılabiliyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Duayı katmerli yap. Ebu Davud duayı aldıktan sonra kayıkçı onu gemiye yetiştirmiş. Gemici demiş ki: “Yaptığın akıl işi değil. Gittin adama ‘Yerhamükellâh’ demek için 1 dirhem para verdin. Aklına şaşayım.”
EBU DAVUD’U MÜJDELEYİN
Ebu Davud Hazretleri cevap vermiş: “Belki bu adam duası makbul bir zattır. Ben ondan dua alayım diye gittim. Kimin duasının makbul olduğu gizlidir. Hayatımda bir dua ile belki âbât olurum. Allah’ın rahmetine mazhar olmak için 1 dirhem nedir ki?!” Gemidekiler o akşam uyudukları vakit karanlıktan bir ses işitmişler: “Ey gemi ahalisi Ebu Davud’u müjdeleyin, hiç şüphe yok ki Ebu Davûd, Allah’tan cenneti bir dirheme satın aldı.” Adam ki koca Ebu Davud kitabını yazmış. 600 bin hadisten seçmiş. Fıkıhla ilgili, ahkâmla ilgili hadisleri cem eden bir sahih kitap yazmış.
Bu kadar kitap yazmış ama oradaki adama gidip de bir “Yerhamükellâh” deyip, bir dua almaya 1 dirhem vererek affedildi. Onun için hasenatı, sevapları hiçbirini hakir görmeyin.
AHMET SEN YATICISIN
Hasbiyallah. “Allah bana yeter.” Bazı insan bunu derken evliyaullah gibi bir makam sahibi ise hakikaten hiçbir şeye güvenmez ancak Allah’a güvenir, o sâdıktır.
Bizim gibiler “Ancak Allah’a güvendim” der ama ondan sonra da bir avukat geldiği zaman “Nerde kaldın ya beni attılar nezarethaneye” falan der. Beni hapishaneye attıkları zaman “Hasbiyallah” diyorum ama içimden de “Bu kadar cemaatimiz var, bu kadar sevenimiz var, bu kadar tanıyanımız, çevremiz var. Biri gelir çıkarır herhalde” diye geçiriyorum.
KARAR DERİNLERDEN
Gelen yok… Giden yok…
Kimseyi sokmuyorlar ki.
O zaman büyük bir Ordinaryüs Profesör var. İsmi bende kalsın, vefat etti. Ona dediler: “Sana 10 bin dolar verelim, bilirkişi raporu ver hoca zaten bir şey yapmamış ki vaaz etmiş.” Adam da dedi ki: “Bunun kararı çok derin yerlerden verilmiş, buna bilirkişi raporu para etmez. Alın parayı geri.”
Şimdi bu haberler bana geldi. Ne anladım? “Ahmet sen yatıcısın. Kıpırdanma. Çevre falan sökmez. Allah karar vermiş yatacaksın.”
Bu sefer biz Hasbiyallah’ı nasıl okumaya başladık. “Ya Rabbi! Bir sen kaldın.” diyerek.
Mesele nedir? Hasbiyallah.
“3 ay sonra, 5 ay sonra avukat beni çıkarır, ne yapmışım ki.” demeyeceksin.
TERFi ETMEK iÇiN OKUNACAK iSM-i ŞERiF
“Ey çok şefkat sahibi olan Zat! Rahmetiyle ve ilmiyle her şeyi kaplamış olan ancak Sensin. Yâ Hannân!”
Her kim bu ism-i şerîfi her gün bin (1000) kere okursa Allâh-u Teâlâ onu yükseltir, dînî ve dünyevî hususlarda işleri kolaylaşır.
(Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Ayasofya, no:377, verak:112; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:136)
KARI-KOCA ARASINI BULMAK iÇiN iSM-i ŞERiF
“Ey Kendisinin hiçbir benzeri bulunmayan, herkes Kendisine muhtaç olup, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan ve hiçbir şey Kendisine benzemeyen! Yâ Samed!”
Karı-koca arasında husûmet vâki olup biri diğerini sevmez olsa ve bunun da sebebi bilinmez olsa bu ism-i şerîf porselen bir fincan üzerine (misk ve safran ile) yazılıp, yazıldıktan sonra bir menbâ (kaynak) suyuyla bozulup bu su o karı-kocaya içirilecek olsa biiznillâhi Te‛âlâ aralarında ülfet ve muhabbet vâki olur.
(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:112; Ayasofya, no:3358, verak:144; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:4; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:12; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:87)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.