Evlâd-ı fâtihana sözlük hediye etmek!
Başbakanımız Üsküp’te, hani şu “Şar dağında Bursa’nın devamı” olan şehirde... Bu Osmanlı bakiyesi şehirde ve bütün Makedonya’da hâlâ Türkçe konuşan kardeşlerimiz var. Bunlar kendilerini “Evlâd-ı fâtihan” olarak nitelerler. Zaten onların hemşehrisi olan büyük şairimiz Yahya Kemal de:
Üsküp ki Yıldırım Bayezid Han diyarıdır,
Evlâd-ı Fâtihan'a onun yâdigarıdır demiştir.
Davudoğlu Hoca, kültür üzerinden, medeniyet üzerinden konuşuyor. Aidiyet zaten bunlar üzerinden ifade edilir. Üsküp’te konuşurken Türkçe ile ilişkisi devam eden her aileye bir bayrak, bir Kur’an-ı Kerim (Türkçe mealli) ve bir de sözlük hediye edileceğini söylemiş…
Anlamlı hediyeler, Türkiye’den gelen hoş bağışlar…
Tabiî hangi sözlüğün hediye edileceği de bellidir. Çünkü Türkiye’de “devlet sözlüğü” var. Devletin bir kurumuna talimat verilir ve işlem tamamlanır. Yani Başbakan’ın vaadini yerine getirmesinde teknik olarak bir zorluk yok.
“Devlet sözlüğü” dedik ya, vaktiyle bu sözlüğün macerasını ve muhtevasını Devlet Sözlük Yazar mı? isimli kitabımızda bir nebze gözler önüne sermiştik.
İçinde 1983’e kadar “Kemalizm (daha sonraları atatürkçülük) Türk’ün dinidir” ibaresi bulunan bu Sözlük, elbette sonraları epeyce hâle yola kondu. Buna rağmen Osmanlıca tartışmalarının yoğunlaştığı bu günlerde bu sözlüğün son halinin dahi üzerinde dikkatle durmak gerekiyor.
Bir gazete yazısında ayrıntılara fazla girilemez elbette. Kestirmeden söyleyelim: Bu Sözlük’te Üsküplü bir kardeşimiz İstiklâl Marşı’nın kelimelerininin doğru dürüst anlamını bulamaz. Sözlük’ün ilk baskılarında Millî Marş’ın birçok kelimesi yer almıyordu. Son yıllarda, bizim yazılarımızın da tesiriyle, İstiklâl Marşı’nın kelimeleri sözlüğe alındı. Fakat açıklamaları ne âlemde? Mesela ruhumücerred (ruh-ı mücerred) “katışık ve karışık olmayan ruh” olarak açıklanmış.
İşte mısra: Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden naaşım!
Hadi bakalım açıklayın!
Ruh-ı mücerred, “bedenden ayrılmış ruh, cisimsiz ruh demek.” Bu durumda, artık ruhtan ibaret olan şehid naaşının arşa yükseldiğini anlayabiliriz. Mehmed Âkif’in İstiklâl Marşı’ndan sonra en çok okunan ve ezberlenin şiiri Çanakkale Şehidlerine diye bilinen Âsım’ın o muhteşem bölümünü anlamak, bu Sözlük’le mümkün değil. Çünkü bu Sözlük cihad ile cihat’ı ayıramıyor!
Mesela “müvekkel”, mesela “a’mak” veya sun’ kelimesi de sözlükde yok. “Sun’-ı beşer”, “sun’-ı bediî” gibi tamlamalar da var ki, işi daha da güçleştiriyor. “İstiab”, sertleştirilerek, “istiap”a alındığı, atıf da yapılmadığı için hemen bulunamıyor. Şiirin devamındaki, lebriz, iclâl, ecram… gibi kelimeler de sözlük dışı.
Ya “Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat” mısrasını nasıl anlayacağız? Sözlük’de cihad “cihat” yapılmış.
Üsküplü kardeşlerimiz, hemşehrisi Yahya Kemal’in şiirlerini okumaya kalkışsa, bu sözlük ona yeterince yardımcı olabilir mi? Mesela, Yahya Kemal meşhur “Ezan-ı Muhammedî” şiiri var.
Sözlük’te “Ezan-ı Muhammedî” yok! Aynı şiirde geçen şehbâl yok, tuhfe yok, bülend yok! “Ruh-ı revan” yok.
“Kaybolan şehir” malûm Yahya Kemal’in doğduğu şehir Üsküb’ü anlatan şiiri. Şair bu şiirde “Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o” diyor. Kurum sözlüğünde firuze “mavi renkli değerli mineral” olarak tarif ediliyor. Firuze bir renktir, hem de bizim rengimiz; yabancılar turkuaz derler. Yahya Kemal’in de kastetiği o!
Başbakanımızın ikramı evlâd-ı fâtihana eziyete dönüşmez inşaallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.