Gavur PKK güçlense hepimizi keser
Pkk din düşmanı. Müslüman Kürt çocuklarını öldürüyorlar. Biraz güçlenseler hepimizi keser bunlar. Özerklik isteyenler ahirette bunun hesabını veremezler.
Müslüman Kürt evlatlarımız bu örgüt tarafından kıtır kıtır kesiliyor. En çok Kürtler Müslüman, onların içine de gâvurlar bunları musallat etti. Gariban Müslümanları perişan ediyorlar. 17 yaşında kurban dağıtan çocuğu öldürdü bunlar. Silahla tarıyorlar, ondan sonra tavandan atıyorlar, bıçak saplıyorlar, araba ile eziyorlar. Anne babası ayağındaki benden tanıyabiliyor anca.
Bunlar din düşmanı. Bunlar güçlense hepimizi böyle keserler. Hey gidi sakallı, sarıklı olup da PKK'yı destekleyenler, akıllı olun. Bunlar yönetimi bir ele alsınlar sakalınla birlikte kafanı da kesecekler.
BİR YUDUMDA YERLER
Şu anda elimizde bulunan Türkiye Cumhuriyeti toprakları elimizde kalan son Vatan topraklarıdır.
Bunun üzerinde oyunlar oynanarak elimizden alınmasına, bunun da parçalanmasına dair gayretler hortlamış durumda. Bunu nasıl kabul edeceğiz? Devamlı arkadan hançerleniyoruz. Bazı halkımız da aldatılıyor. Yarın onlar Yahudi’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin aleti olacaklar. Nasıl Türkiye’ye “Açın sınırları” diye yalvarıyorlar, daha büyük olaylarla karşılaşacaklar. Sen özerklik istiyorsun, istediğin yer bir avuç yer. Sen bir avuç yerde özerk olduğun zaman zaten önüne gelen seni bir yudumda yiyecek. Parçala, böl, ye. Sen bunu anlamıyor musun? Ezanlar durursa, vatan toprağı bölünüp de oradaki insanlar mağdur olursa bu vebaldir. Bu kadar insanın kul hakkına girilmiş olur. Vatandaşlar çok uyanık olacak.
HESABINI VEREMEZLER
Zerre kadar vatanın bölünmesine alet olurlarsa ahirette cevabını veremezler. Şehitlerin ailelerinin ve gazilerin terörle mücadelede söz sahibi olması gerekiyor.
Katillerin asla affedilmemesi, serbest bırakılmaması lazım. Çünkü hükümetin, devletin hakkı değil.
Kur’an-ı Kerim’de “Zulme uğramış, şehit düşmüşlerin kan sahiplerine saltanat ve güç verdik” deniyor.
Hak, kan sahibinindir. Kan sahibi ise şehitlerimizin babalarıdır, gazilerimizdir. Kimse şu, bu adına, “İlerleyeceğiz, şöyle olacağız, böyle olacağız” diyerek kan sahiplerinin kanını bağışlama hakkına sahip değildir.
RASULLULLAH' A (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), AİŞE VALİDEMİZE İFTİRA EDİYOR
Ey Mustafa İslamoğlu! Sen Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Âişe validemize hayızlı iken Kâbe’ye girmesi için izin verdiğini, ayrıca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bayramlarda hayızlı kadınların da camiye gelmelerini emrettiğini iddia ediyorsun ve şöyle diyorsun: “Kâbe, mescidlerin anasıdır. Eğer mescidlerin anasında âdetli kadının bulunması caizse, diğer mescidlerde bulunmasında ne gibi bir beis olabilir?
Bu meyanda Allah Rasulü bayramlarda hayızlı kadınların da camiye gelmelerini emretmiş…” (Yahudileşme Temayülü, sh: 210)
Bu görüşlerine delil olarak da: Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, hac yolculuğuna çıktığında yolda âdet gören ve bu nedenle hac yapamayacağı endişesine kapılarak ağlayan Âişe (Radıyallâhu Anhâ)ya söylemiş olduğu:
LEHİNE DEĞİL ALEYHİNE
“Şüphesiz bu (hayız hali), Allâh’ın Âdem’in kızlarına yazdığı bir şeydir (sen bundan mesül değilsin). Artık sen Beytullâh’ı tavaf etme dışında hac yapan bir kişinin yapacağı (Arafat-Müzdelife vakfeleri ve şeytan taşlama gibi vazifelerden) herşeyi yap.” (Buhârî, Hayz:1, no:290, 1/113)hadîs-i şerifini zikrediyorsun.
Halbuki bu hadîs-i şerîf senin lehine değil, aleyhine bir delil teşkil etmektedir. Zira “Beytullâh’ı tavaf etme!” demek, “Mescide girme!” demektir.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hayızlı kadınların bayram namazlarında camiye gelmelerini emrettiğini söylemen ise büyük bir iftira ve cehalet eseridir.
EN CAHİL MÜSLÜMAN BİLİR
Zira Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) döneminde bayram namazları zaten kalabalıktan dolayı camide değil, musallâ denilen boş alanda kılınırdı ki siyerle ilgili en ufak bir malumatı olan bile bunu bilir. Nitekim birçok rivayetlerde (Ebû Dâvûd, Salât:256, no:1158) Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bayram namazından dönerken, gittiği yoldan değil de başka bir yoldan döndüğü zikredilmektedir ki bu da bayram namazını mescidde kılmadığına delalet etmektedir. Çünkü mescidle evi arasında yol olmadığını en cahil Müslüman bile bilmektedir.
NAMAZGAHTAN UZAK
Zaten Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hayızlı kadınların bayram namazına iştiraklerini namaz camide kılınmadığı için uygun görmüş ama Ümmü Atıyye (Radıyallâhu Anhâ)dan rivayet edildiğine göre buna rağmen: “Perdeler arkasında duran bakire kızlar da, hayızlılar da (bayram namazına) çıkar, onlar da o hayırlı işe ve müminlerin duasına şahit olsunlar, fakat hayızlılar namazgahdan uzak dursunlar” (Buhârî, Hayız:23, no: 318, 1/123) buyurarak cami dışında bile olsa hayızlı kadınların namaz kılınan sahadan ayrı bir yerde durmalarını emretmiştir.
Bu hadîs-i şerifin şerhinde muhaddislerin emiri kabul edilen İbni Hacer (Rahimehullâh):
“İşte bu hadîs-i şerifte geçen: ‘Hayızlılar namazgahdan uzak dursun’ emri hayızlının Beytullâh’ı tavaf edememesiyle tamamen münasip düşmektedir. Zira Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hayızlı bir kadının sahrada bayram namazı kılınan bir yerden dahi uzak durmasını emretmesi, onun mescitlerden, özellikle Mescid-i Haram’dan ve bahusus Kâbe’den uzak durmasını evleviyetle emretmiş olduğunu ifade etmektedir. (Fethu’l-Bârî, 3/505)
İLMİ EMANETE TERS
Kitaplarının dipnotlarını “İbni Hacer, İbni Hacer” diye doldurmuşken işine gelmediği zaman İbni Hacer (Rahimehullâh)ın bu isabetli tespitini Müslümanlardan niçin gizliyorsun, senin bu yaptığın ilmî emanetle bağdaşacak bir davranış mıdır?!
Bir de “Hayız konusundaki Nebevî yaklaşımın böyle algılanmayıp da, dua, zikir, ilim gibi ibadetlerden uzaklaştırılarak” laflarında Ehl-i Sünnet fıkıhçılarına büyük bir iftira ediyorsun.
Zira hiçbir fıkıh kitabında hayızlının ve cünübün dua ve zikir yapamayacağı, ilim gibi ibadetlerden uzak duracağı hükmü yer almamaktadır.
Buna dair bir kaynak dahi gösteremezsen–ki asla gösteremeyeceksin-bu durumda müfterîliğin tescillenmiş olacaktır.
YAHUDİLERDEN FAZLA ZARAR VERİYORSUN
Aslında sen: “Bu konuyu toparlarken, İslâm ümmetinin klasik çağlarındaki kadına bakışaçısıyla, Yahudi bakış açısının çakıştığı bariz bir biçimde görülmekte.
TAHRİFE YELTENİYORSUN
Yahudiler adet halini bahane ederek kadını aşağıladılar. Sonraki asırlarda yer eden erkeksi fıkıh da, konuyu aynı bakışaçısıyla ele aldı.
Asıl Yahudileşme temayülü dediğimiz olgu işte böyle tezahür ediyordu” şeklinde sarfettiğin hezeyanlarında, Allâh’ın dînini, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in sünnetini ve müctehidlerin fıkhını erkeksi, kadını aşağılayıcı ve Yahudilere meyledici olmakla nitelerken, bizzat kendin Yahudileşme temayülü göstererek tahrife yelteniyorsun.
BİRBİRİNE KATIP KARIŞTIRMA
Zira âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde, bunlara dayanan fıkhî ictihadlarda hayızlının ve cünübün mescide giremeyeceği, Kur’ân-ı Kerîm okuyamayacağı ve Mushaf’a dokunamayacağı açıkça beyan edilmişse de bunların hiç birinde zikir ve dua yapamayacağı, ilim meclislerinde bulunamayacağı ifadesi mevcut değilken, sen bunları birbirine katıp karıştırarak bu dîne Yahudilerin dahi veremeyeceği zararları veriyorsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.