Faruk Köse

Faruk Köse

“Toplumsal Aptallaştırma”nın mekanizması

“Toplumsal Aptallaştırma”nın mekanizması

Evvela şunu ifade edeyim: “Rejim/Sistem”i “toplumun inanç, kimlik/kişilik değerleri” üzerine kurulu devletler “toplumun devleti”dir; bunun tam aksi devletler ise toplumu, “devletin toplumu” haline getirir. Eğer toplum devletin toplumu ise, “rejim/sistem”in ana işlevi, “toplumsal aptallaştırma”dan başka bir şey olamaz.

“Rejim/Sistem”in “toplumsal aptallaştırma”ya başvurmasının esas nedeni, toplum ile rejim/sistem arasında, “rejimin/sistemin hayatiyetini tehdit edecek nitelikte uyuşmazlık” bulunmasıdır. Devletin rejimi/sistemi ile bireyler ve toplumsal bütünlük arasında uyuşmazlık varsa, rejim/sistem benimsenmez. Bu durumda tabiî eğilim, toplumun inanç ve kimlik/kişilik değerlerine uygun bir rejim/sistem kurulmasıdır. Ancak vaziyet böyle değilse, tabansız bir zeminde beyhude yere tutunmaya çalışan rejim/sistem, varlığını dayandıracağı kitlenin teşkili için kendi toplumunu üretme yolunu tutar; “rejime uygun bireyler ve toplum” yetiştirmeye çalışır. Ancak bu o kadar da kolay değildir. O nedenle toplumu mal edinen devletlerde rejim/sistem, bireyleri ve toplumu kimlik değerlerinden uzaklaştırmak için “toplumsal aptallaştırma” yolunu kullanır. Amaç açıktır: Aptallaşan toplum, “rejimin/sistemin toplumu” haline gelecektir.

Rejimi/Sistemi itibariyle toplumuyla çatışan devletler, “toplumsal aptallaştırma” için topluma şöyle bir nitelik kazandırmaya çalışır:

İnanmayacak: Birşeylere inanıyorsa, neye ve nasıl inanacağını, inancına göre yaşayıp yaşamayacağını ya da inancına uygun olarak nasıl yaşayacağını sistem belirleyecek. Sadece kendisi için izin verilene, belirlenen hudutlar dahilinde inanacak.

Düşünmeyecek: Fikir üretmeyecek, soru sormayacak, olanları sorgulamayacak, araştırmayacak; sistemin belirlediği “düşünce ufukları”nı aşmayacak.

Konuşmayacak: Esas olarak konuşulanları dinleyip tasdik edecek, sadece izin verildiği zaman, izin verildiği hususlarda ve izin verildiği kadarıyla konuşacak; “söz sahibi” olmayacak.

İstemeyecek: Verilenlerle yetinecek, istendiğinde istenilen şeyi verecek; ihtiyaçlarını da, taleplerini de, istek ve arzularını da rejimin belirleyeceğini kabullenecek.

Reddetmeyecek: Kendisi için lâyık görülen hiçbir eylemi, işlemi, icraatı, tasarrufu, yönlendirmeyi, biçimlendirmeyi... reddetmeyip benimseyecek; rejime köle olup, ölü gibi itaat edecek.

Duymayacak/Görmeyecek: Olanları duymayacak, işlenenleri görmeyecek; gördüklerini de, duyduklarını da en doğrusu olarak kabullenecek; sistem neyi “gör” ve “duy” derse onu görüp duyacak.

Bilmeyecek: Bilgi sahibi olmayacağı gibi, bilgi edinmek için de çabalamayacak; bilgi edinme yollarına yönelmeyecek, bilgi edinme araçlarını kullanmayacak; bildirilenle yetinecek.

Örgütlenmeyecek: Bireysel yalnızlık içinde kalacak, toplumsallaşmayacak, sosyal organizasyon kurmaya veya böyle bir örgütlenme içinde yer almaya kalkışmayacak; ayrışmacı olacak.

Rahatlamayacak: İçtimai, siyasi, idari, hukuki, adli, iktisadi, vb. hususlar bakımından hiçbir zaman rahatlık içinde olmayacak; sürekli sıkıntı çekecek; sorunlarıyla boğuşmaktan başını alamayacak.

“Toplumsal aptallaştırmanın yöntemi”ne gelince; bunun için “sistemin himayecileri” iki ana vasıta/yol kullanır:

1- En başta “enformasyon araçları” kullanılır. Enformasyon araçları ya tümüyle “sistem”in tekelindedir, ya da özel kişi veya kurumların mülkiyetindeki enformasyon araçları da “sistem”in belirlediği ilke, esas, düstur, prensip, kural ve kaidelere uygun olarak ve yine “sistem”in çizdiği hudutlar dahilinde kullanılabilir. Yani tüm enformasyon araçları “sistem”in kontrol, gözetim ve denetiminde bulunur. “Enformasyon tekeli”ne sahip olan sistem/rejim, bu sayede bireysel kişiliği ve toplumsal bütünlüğü istediği gibi yönlendirir, bilgilendirir; toplumun bildikleri unutturulmaya çalışılır, bilmesi gerekenlere ulaşmasının önüne geçilir, bilmesi gerekmeyenler zorla öğretilir; böylece “sistem”, toplumu dilediği konuda, dilediği gibi “bilgilendirme”ye ve aslında “biçimlendirme”ye çalışır. Bunun getirdiği sonuç gerçekten korkunçtur: Fertler ve toplum, gelişmeler karşısında duyarsız, hiçbir önemli üretkenliği haiz olmamacasına ve hiçbir önemli gelişmeye temel teşkil edememecesine fikirsiz/düşüncesiz, benliğinin, varlığının gücünü ihmal edercesine şahsiyetsiz, bir “sürü” haline gelmiş; kısaca “Sistem’in Mamül Aptalları” oluvermişlerdir. Bu, en çok da “eğitim ve öğretim araçları”yla yapılır. Bireysel ve toplumsal varlığın “Sistem”in istediği yönde “değiştirilmesi/dönüştürülmesi”ni sağlamak ve kültür ve kimlik köklerinden habersiz, “Devletin Toplumu”na malzeme olacak şekilde programlanmış yeni bir nesil yetiştirmek için bu araç kullanılır. “Basın-yayın araçları”yla da “Sistem/Rejim”in çirkeflikleri, zulümleri, kirli iş ve ilişkileri, vb. durum ve hususlar insanlara hoş gösterilir. Böylece önce bireysel ve toplumsal şahsiyet silinir; ardından bireye ve topluma yeni bir benlik, yeni bir kişilik kazandırılır.

2- “Toplumsal aptallaştırma” için kullanılan ikinci tür vasıta ise “hukuki/adli sistem”dir. Yani, “enformasyon araçları”yla “Sistem’in Mamül Aptalları” haline getirilemeyenler varsa, bir türlü “yol”a gelmeyen böylelerinin susturulması, etkisizleştirilmesi için yasalar ve infaz sistemi devreye girer.

Yani anlıyoruz ki, “gücünü toplumdan almayan Devletler, rejimlerini/sistemlerini yaşatma heyecanını, üzerinde hükmettikleri toplumsal bünye ve onun inanç, kimlik ve kişilik değerleriyle mücadele etmekte ararlar.”

“Sistemin aptallaştırma plânları”nı tanımak ve “aptallaştırma operasyonu”na karşı direnmek, en önemli insani hak ve ödevdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi