Zindan yerine muhalefeti yeğlemek
Tunus deneyiminin ‘başarı hikayesi’ olup olmadığı noktasında kafalar karışık.
Tunus deneyimi üzerinden bir algı operasyonu yürütüldüğünden şüphe edilemez. Bin Ali dönemi de kimilerine göre çölde bir vaha, bir ‘mucize’ idi. Gannuşi de Cezayir basınına yaptığı değerlendirmede iktidar olamasalar bile ortaklıklar üzerinden ülke olarak korkulan badireleri atlattıklarını, sahili selamete çıktıklarını ifade ediyor. Nida Tunus hareketiyle koalisyona kapıyı kapatmıyor. Bununla birlikte Nida Tunus hareketinin ikinci adamı Tayyip Bekkuş’un başbakan olmasına karşı çıkıyor. Tayyip Bekkuş, Nida Tunus hareketinde radikal ve dışlamacı kanadını temsil ediyor. Esasında Nida Tunus hareketi eğilimlerin bir koalisyonu. Gannuşi yeni hükümete katılma konusunda esneklik gösterse de bu hem Nida Tunus hareketini hem de Nahda Hareketini içeriden çatlatabilir. Nida Tunus hareketinin ileri gelenlerinden Tevfik Bu Aşebe partisinin ortaklık için Nahda hareketine elini uzatacağını sanmadığını söylemiştir.
Tayyip Bekkuş ve Bu Aşebe gibilerinin yaklaşımını Nahda karşısında bir istiskal olarak yorumlamak mümkün. Bununla birlikte Gannuşi, Amerikan basını üzerinden böyle bir ortaklığa hazır olduğunun sinyalini gönderiyor. Bu da Gannuşi’nin esnek olmanın ötesinde pragmatik bir lider olduğunu gösteriyor. Pragmatik lider deyince de akla hemen Demirel veya Rafsancani gibi tipler geliyor. İslami camia iktidarla tanışalı beri Demirelleşme sendromuna geçiriyor. Demirel darbeler olduğunda şapkasını alır giderdi. Şimdi bazı İslami kesimler veya liderler daha asker postalını görmeden veya düdük çalmadan minderi veya ringi terk ediyorlar.
Gannuşi siyasi temkinliliğini başka deneyimlerden ders çıkarmak olarak takdim ediyor. Elbette Cezayir ve Mısır’ı kastediyor. Burada Mısır ile Tunus modelleri karşılaştırıldığında darbe sürecine yuvarlanmayan Tunus’un en azından daha şanslı olduğu teslim ediliyor. Mısır Müslüman Kardeşler kolu da başlarda temkinli ve ihtilatlı idi. Lakin sürece yuvarlandılar. Başlarda ‘bir cemaat bir devleti yönetemez’ diyorlardı. Topyekün iktidara asılmak istemiyorlardı. Bu mantıklı ve makul bir yaklaşım olsa da bir ordu bir devleti mütemadiyen 60 yıldır yönetiyor. Bülent Yıldırım, Genç Öncüler dergisine yaptığı bir değerlendirmede Mısır'da İhvan’ın seçimlere Türkiye'nin zoruyla girdiğine değiniyor. Türkiye’nin telkinleri cesaretlendirmiş olabilir. Lakin bu tek başına bir faktör değil. Muhaliflerince devrime sonradan katıldığı ısrarla ileri sürülen Müslüman Kardeşler sonraki süreçte devrimi çalmakla ve devleti ve organlarını İhvanlaştırmakla, devletin mafsallarını ele geçirmekle suçlanmıştır. Bu da bühtandır. Hareketin kendi dinamikleri ve iç faktörleri de cumhurbaşkanı adayı çıkarmalarında etkili olmuştur. Sonuçta bir yıl içinde beş seçim kazanmışlardır. Varsayalım ki, Türkiye telkinlerinde yanlış yapmıştır bununla birlikte sürecin her aşamasında yanlışlık bulacaklar vardır. Sözgelimi hem Bediüzzaman hem de Ebu’l Hasan en Nedevi gibi zevata göre siyaseti merkeze alan veya sonuç yerine sebep dairesinde bu alana tevessül eden yaklaşımlar hatalıdır. Siyaset bir üst yapı hareketidir altyapı çalışmaları tekemmül ettiğinde zorlama olmadan üstyapıya intikal eder. Altyapı çalışmaları üst yapıyı şekillendirir. Mesele, din ile medeniyet ilişkisi gibidir. Medeniyet kurulmaz, gelişir. Siyaseti altyapı çalışmaları belirler. Lakin artık şu aşamada eskiye takılıp kalmak, neyin doğru veya yanlış olduğunu tartışmak beyhude ve hastalıklı bir tutum olacaktır.
Bu deneyimle birlikte yeni bir merhaleye geçmiş olduk. Tunus üzerinden Mısır deneyimine kara çalanlar hata ediyorlar. Gannuşi ile Mürsi karşılaştırmasında her iki tarafın hataları olduğu gibi Mürsi’nin daha fazla artısından da söz edilebilir. Elbette Tunus’un şartları Mısır’ın şartları karşısında daha ehvendi. Bununla birlikte Mısır deneyimi başarılı olsaydı bu Tunus modeline olumlu etki ederdi.
Gannuşi cumhunbaşkanlığı seçimlerinden sonra yaptığı değerlendirmede Sibsi ile dost olduklarını ve ondan bir diktatör haline gelmesini beklemediğini söylemiştir. Gannuşi pragmatik bir siyasetçidir ve bu anlamda Cezayir Devlet Başkanı Buteflika ile de iyi ilişkiler geliştirmiştir. Cezayir, Mısır deneyimlerinden ders çıkardıklarını ( es saidu men vuize bigayrihi) ve darbe sürecinde ve kaygan zeminde frene bastıklarını ifade ediyor. Tırmanma şeridinde seyretmeleri halinde dört seçenekle karşılaşacaklarının altını çiziyor: Darbe, terör, suikastlar ve kaos. Bunların bir kısmıyla karşılaştıkları için frene bastılar. Bu ülkede Şükrü Bel’id ve Muhammed Brahimi suikastları siyasi mühendisliğin aracı haline geldi. 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bahar ülkelerinde basın çok olumsuz bir rol oynamıştır.
Basına ilaveten ‘harbu’l işaat’ denilen fısıltı veya söylenti savaşları da hükümeti, Nahda hareketini yıpratmıştır. Adeta Uludere vakasını hatırlatmaktadır. Güvenliği ve ekonomiyi kırılgan hale getirmiştir. Bir de Arap Baharının kabuğuna çekilmesi ve darbeler sürecine sürüklenmesi Tunus’u çevre desteğinden mahrum bırakmıştır. Gannuşi’ye göre güç dengeleri aleyhlerine geçmiştir. Bu, doğrudur. Bu doğru olmakla birlikte bunda kendilerinin de payı, kabahati var. ‘Tunus’un selameti ve demokrasisi Nahda hareketinden daha önemlidir’ demesine bir şey denilemez ise de beni en çok yaralayan ifadesi şu olmuştur: Zindan ve hapishane yerine muhalefeti yeğlerim. Demek ki bu yaşta siyaset ideallere değil pragmatizme dönüşüyor. Herhalde bu ihtiyar kuşak gençlere rehberlik yapacak bilgi ve tecrübeye haiz olsa da dinamizme ve ruha sahip değildir. Bu nedenle Hammadi Cibali yerine siyasete Moro ve Gannuşi ikilisi veda etmeliydi. Yakışanı buydu. İfrat veya tefrit makamında İslam adına yapılan siyaset İslam’ın kendisi değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.