Tunus’ta İslamcılar Yenildi
TUNUSTAKİ Arap baharı balonu söndü. Hilesiz serbest seçimleri laikler kazandı. İslamcılar, İslam aktivistleri, muhafazakârlar, Selefîler yenildi. Bu yenilgi İslamın yenilgisi değil, onlarınkidir.
Herkes takkesini önün koyup derin derin düşünmelidir?
Siyasal İslam yakın tarihimizde yenilgi üzerine yenilgi yaşamıştır. Pakistanda, Mısırda, Suriyede her yerde.
Bu yenilgileri İslama mal etmek, bunlardan İslamı sorumlu tutmak adaletsizlik, haksızlık, insafsızlık olur.
Yenilgilerin en büyük sebebi, İslam aleminin hem İslamı, hem çağı yakalamış üstün insanlar yetiştirememesi, bunlardan oluşan güçlü kadrolar kuramaması, işlerini böyle insanlarla yürütememesidir.
İslam dünyası artık Selahaddin’ler, Şâmil’ler, Abdülkadir’ler, Abdülkerim’ler yetiştiremiyor.
Pakistan bir İslam cumhuriyeti… Pakistan anayasasında, Şeriata aykırı kanun yapılamaz deniliyor.
Mevdudî orada aktivist bir İslam partisi kurdu, defalarca seçime girdi, bir ara bütün islamî partiler ittifak yaptılar da ne oldu? Yenildiler yenildiler yine yenildiler…
İslamın hakimiyeti öyle parti kurmakla, serbest demokratik seçimlere girmekle, bu seçimleri kazanmakla olmuyor.
Bu hakimiyet ancak üstün ve güçlü Müslümanlarla kurulabilir.
Bütün İslam dünyasının böyle üstün ve güçlü adamlar yetiştirecek okulları, medreseleri yok.
Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Mescid-i Saadeti mecazî mânada bir tür üniversite idi ve onun gölgesinde dünyanın en kahraman, en güçlü, en vasıflı insanları yetişmişti.
Onlar, karada yayan, atla, deveyle, denizde yelkenli gemilerle çok kısa bir zamanda Çin hudutlarından, Atlantik sahillerine kadar muazzam bir coğrafyada Tevhid sancağını dalgalandırmıştı.
Müslümanlar İspanyayı feth etmişler, o çağın en parlak medeniyetini orada sergilemişlerdi.
Bu fütuhat İslamcılık, siyasal İslam bayraklarıyla, sekter ideolojilerle değil, Kur’an ve Sünnet bayraklarıyla gerçekleştirilmişti.
Bir de bugünkü İslam dünyasına bakınız: Müslümanlar ırkçılık çukurlarına düşmüşler, birkaç düzine ülkeye ayrılmışlar, birlik yok, beraberlik yok, Ümmet yok, Halife yok, uhuvvet-i imaniyye berhava olmuş… Sonra da zafer ümid ediyoruz. Bu hal ile, bu kafa ile zafer mi olurmuş!.. Bu gidişin sonu müzmin mağlubiyettir, hezimettir, rezillik ve zillettir.
Müslümanlar kurtulmak istiyorsa öncelikle birleşecekler, tek bir Ümmet olacaklar, bir İmam-ı Kebire biat ve itaat edecekler, bedevilik statüsünden medenî Müslüman seviyesine yükseleceklerdir.
Bu inkılap önce kalplerde ve yenilerde yapılacaktır.
Kuyruklarına lüks otomobiller, lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks mobilyalar, lüks elbiseler bağlı kimseler nal toplamaya mahkumdur.
Tarih bize, Osmanlının, kuruluş ve yükseliş asırlarında nasıl olduğunu, neler yaptığını gösteriyor.
Dünyaperest çağdaş Müslümanlar bir vadide, i’lâ-i Kelimetullah yapan, ya şehid ya gazi olan Osmanlılar bambaşka bir vadidedir.
Ya birleşip tek bir Ümmet olacağız, başımıza râşid ve muktedir bir İmam seçip ona biat ve itaat edeceğiz, güçlü ve vasıflı Müslümanlar yetiştirip Ümmetin işlerine onlara vereceğiz, onlar da işleri ehliyle istişare edip görecekler, yahut da sürünmeye, zillete, yenilgiye razı olacağız.
Tunusta emperyalistler, siyonistler İslamcıları iktidardan düşürmüş… Bırakın bu kuruntuları yahu…
Asıl içimizdeki bid’at ve cahiliyet ifritlerine bakalım…