İntihar edene Cennet haram değil
İntihar eden kişi imanlıysa ebedi cehenneme mahkûm olmayacak. İntiharın haram olduğunu bilmesine rağmen dayanamadığından yaparsa günahkâr olur. Bu kişinin cenaze namazı da kılınır. Allah onu af da edebilir. Cehenneme girse de diğer günahlar gibi cehennemde cezasını çekerek kurtulur. Cennet ona ebedi haram olmaz.
İntihar eden sonsuza kadar cehennemde kalmayacak. İntihar eden kişi haram olduğunu bilerek yapıyorsa günahkârdır. İçki, kumar, zina gibi aynı günahtır. “Cenneti ona haram ettim” şeklindeki hadis-i şerif intiharı helal kabul ederek yapanın kâfir olduğunu söyler. Haramı helal görerek intihar edince kâfir olur, kâfir olunca da cennet ona ebedi haram olur.
HÜSNÜ ZAN EDERİZ
İntiharın haram olduğunu bile bile dayanamadığından yaparsa bu kişi günahkâr olur. Cenaze namazı da kılınır. Bu şekilde ölen birkaç arkadaşımızın cenaze namazını kılmışlığımız oldu. Biz onu şuna da hamlediyoruz: O arada cinnet geçirdi. Bu adam bunu normal akılla yapmazdı. Cinnet geçirince mesuliyetten çıktı. Böyle bir hüsnü zan ettiğimiz için “Nasıl bilirsiniz?” sorusuna “İyi biliriz” diyoruz. Herkes kendi bildiğiyle alakalıdır.
BİR ŞEFAAT YETİŞEBİLİR
Diyelim ki başına gelenlere dayanamadı. O zaman cinnet geçirmese bile dayanamadığından yaptığı için günahkâr olur. Cennet ona ebedi haram olmaz. Mevla onu af da edebilir, bir şefaat de yetişebilir, cehenneme girse de diğer günahkârlar gibi yanıp çıkar. İmanlı ölen mutlaka çıkar, ebedi kalmaz.
ZİNAYA YAKLAŞMAYIN
Allâh-u Te‛âlâ “Zinâya yaklaşmayın, gerçekten o çok çirkin bir iştir” (İsrâ Sûresi:32) buyuruyor.
İnsan kendi hanımına, kendi kızına, kendi anasına, başkasının nikâhsız, akitsiz yaklaşmasından ne kadar rahatsız olacağını düşünmelidir. Kendisi de başkasının ırzına, namusuna dikkat etmelidir. Bu zinâ ile soylar karışıyor, hürmet perdeleri yırtılıyor, yasaklar bozuluyor, daha birçok bozukluklara sebebiyet veriyor.
“HİÇ YAKLAŞMADIM”
Hazret-i Câfer (Radıyallâhu Anh) Hazret-i Ali Efendimizin kardeşidir. Câfer-i Tayyar diyoruz ona.
Ürdün’deki Mûte’de şehit oldu, elhamdülillâh ziyaret etmek nasip oldu, Allâh size de nasibetsin.
Allâh-u Te‛âlâ Hazret-i Câfer’e kesilen iki kolu yerine iki kanat taktı ve cennette uçuyor.
Bu mübârek zat: “Ben câhiliyet zamanında da zinâya hiç yaklaşmadım” buyururdu.
Halbuki câhiliyet döneminde bu gibi yasaklar, haramlar yoktu. İnsanlar alenen (açıkça) zinâ ediyorlardı. Gizlice dost tutup, metres ediniyorlardı.
Bazısı ise “Ben zinâya açığım, isteyen benimle zinâ edebilir” manasında kapılarına bayrak asıyorlardı. Bazıları da gizli yapıyorlardı.
Onun için Rabbimiz: “Fuhşa yanaşmayın! Açık olanına da yanaşmayın, gizli olanına da yanaşmayın” (Enʽâm Sûresi:151) buyuruyor.
Açık olanı, kapıya bayrak asanınkidir. “İsteyen gelsin benimle zinâ etsin” diyeninkidir.
Hepimiz biliyoruz ki, fuhuş yuvalarına izin, vesika veriyorlar, vergi tabelası koyuyorlar. İşte bunlar açık olanlardır.
GÜNAHIN GİZLİSİNİ DE BIRAKIN
Gizlisi ise sırren yapılan, gizlice dost tutmak, metres edinmek dediğimiz şeydir.
Rabbimiz: “Günahın açığını da gizlisini de bırakın” (Enʽâm Sûresi:120) buyuruyor.
“Günah kazananlar, işledikleri suçlar nedeniyle çok yakında büyük belâlara uğrayacaklar” (Enʽâm Sûresi: 120) buyuruyor.
Hazret-i Câfer (Radıyallâhu Anh): “Bir kimse benim harem-i ismetime el uzatsın, göz diksin, namusuma taarruz etsin istemediğimden dolayı ben de kimse hakkında bu şekilde düşünmedim” derdi.
İşte bu kişiler tâ İslam gelmeden evvel korunmuş ve seçilmiş insanlardı. Allâh-u Te‛âlâ şefaatlerine nâil eylesin. Âmîn!
İslam geldikten ve bu kadar hakîkat zuhur ettikten sonra, insanın harama teşebbüs ve tevessül etmesi ne büyük fenâlıktır. Rabbimiz: “Ne çirkin iştir, ne kötü yoldur” (İsrâ Sûresi:32) buyuruyor.
Sen neden zinâ etmek istiyorsun? “Bende şehvet var, büyük bir istek var, ben bunları teskin ve tatmin etmek istiyorum” diyorsun.
DÖRDE KADAR EŞ HELAL
Rabbimiz bizlere helal bir yol tayin etmedi mi?! Bak bizlere nikâhı helal etti, dörde kadar eş edinmeye müsâade buyurdu. Pek tabî ki bir kişiyle durmak daha iyi bir şeydir.
Hattâ adâlet yapılamayacağından korkulduğunda bir hanımla kalmak zarûrî olur. Allâh-u Te‛âlâ: “Adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız bir taneyle durun” (Nisâ Sûresi:3) buyuruyor.
Bu zamanda adâlet yapmak da hemen hemen imkân hârici oldu ya neyse!
KOLAY BİR MUAMELE
Allâh-u Te‛âlâ evlenecek olanlara evlenmeden önce bakmayı ve beğenmeyi helal etti, beğenmezsen almazsın.
İki erkek şâhit bulundurursunuz, birbirinize “Ben seninle evlenmeyi kabul ettim” dersiniz, bir de mehir koyarsınız. Şart koşulan bu mehirle beraber birbirinize helal olursunuz. Bu kadar kolay bir muâmele.
Rabbimiz bütün bunlara uyduktan sonra bizlere nelerin olacağını buyuruyor? “Hanımına gülerek baksan buna sevap yazarım, hanımın sana muhabbet ve sevgiyle baksa ona sevap yazarım, aranızdaki birleşme sebebiyle sadaka sevabı yazarım” buyuruyor.
SADAKA SEVABI VAR
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Sizin birinizin cimâ etmesinde sadaka sevabı vardır” buyurunca: “Yâ Rasûlallah! Hem adam isteğini yerine getirecek, şehvetini tatmin edecek, hem de onun için ecir olacak, peki bu nasıl olur?” dediler. Buyurdu ki: “Peki ya içinizden biri, o suyu helale değil de harama dökseydi, zinâ etseydi, günah olacak mıydı?! Cehennemi hak edecek miydi?!
Edecekti. Madem ki harama dökseydi cehennemlik olacaktı, helaliyle münâsebet kurduğunda da sevap olur.”
Bu hadîs-i şerîfi Müslim rivâyet ediyor.
İşte durum bu. Ters ilişki olmasın, hayız ve nifas halinde olmasın, yeter ki helalinden olsun.
Meşru yoldan olduğu vakit birleşmen cennette köşklere dönüşür.
iŞTE BAŞARILI OLMAK iÇiN OKUNACAK iSM-i ŞERÎF
“Ey tüm eşsiz varlıkları, mahlûkatından hiçbir yardım istemeden yaratan! Yâ Mübdi!”
Sanat erbâbı olan bir kimse bu ism-i şerîfi her gün kırk (40) kere okursa işinde ve mesleğinde çok maharet kazanır.
(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:114; Ayasofya, no:3358, verak:146; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:9; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:18; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i Ýdrîsiyye, sh:161)
NEREDE ALLAH ORADA YA RASULULLAH
Evliyaullahtan biri çölde giderken devesinin ayağı tökezlemiş. Deve sendeleyince ‘Allah’ demiş âlim zat. Bazi rivayetler de ise ‘Cellallah’ dediği belirtilir. Evliya ‘Allah’ deyince deve de “Allah ve sallallahu ala muhammed” diyerek konuşmuş. Deve peygamberi Allah’tan ayırma diye hatırlatmış. Allah konuşturursa deve de konuşur. Hiç unutmamak lazım nerede Allah orada Ya Rasulullah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.