Kadın Doğmak Kadın Olmak
Zordur kadın olmak. Daha küçücükken kız olarak doğduğun için kimin ne kadar çok üzüldüğünü dinleyerek büyürsün. Ya da oğlu olmadığı için karısının üzerine evlenenlerin ya da kız doğurduğu için dayak yiyen kadınların hikayelerini. Farkında olmadan bu pek makbul erkekliğe özenirsin. Ezilen kadınların hikayelerini dinleyerek büyürsün. Hem nefret eder erkeklikten, hem de özenirsin. Erkekler tarafından ezilmemek için güçlü olmaya çalışırsın.
Sonunda erkek gibi kız olursun.
Sonra okursun, bir şekilde evlenirsin. Gerçekten kız olmanın ve kadın olmanın ne demek olduğunu bilmeden. Kimse anlatmamıştır, örnek de olmamıştır. Ev temizleyerek, bulaşık yıkayarak, yemek yaparak, çocuk doğurarak kadın olunacağın zannedersin.
Bunların karşılığı da kocanın sana bolca sevgi vereceğini umarsın. Evet, erkek gibi yetişmişsindir ama içinde sevgiye aç bir kız çocuğu vardır. Anne babanın okşamadığı saçlarını kocanın okşayacağını, göğsüne yatıp saatlerce sohbet edeceğini hayal edersin. Tıpkı filmlerdeki gibi ağacın arkasından birbirine "cee" yapıp sonra sarılıp, çimlerin üzerine uzanıp gökyüzünü seyrederken tatlı tatlı hayaller kurduğun gelir gözünün önüne.
Oysa kocan olacak kişinin hayalleri hiç de seninki ile aynı değildir. Daha ilk gece anlarsın, hırpalanır incitilirsin. Kızarsın ona öfkelenirsin fakat hemen ümidini kaybetmezsin. Yarın her şey daha iyi olacak diye beklersin. Fakat birbirinin tekrarı günler yaşarsın.
Kocandan uğradığın hayal kırıklığın yetmezmiş gibi bir de çocukluğun boyunca dinlediğin hikayelerin cadısı (kaynana) hiç rahat bırakmaz seni. Ona da nasıl davranacağını bilemezsin. Önce iyi davranmaya gayret edersin fakat bakarsın ki sana sevgisini vermeyen kocan onu senden daha çok seviyor. Daha çok değer veriyor. Kıskançlık sarar bütün bedenini. Öfkeden ve kızgınlıktan doğru düzgün düşünemez olursun. Onu kocanın sana göstermesi gereken sevgiyi çalan hırsız gibi görmeye başlarsın. Sen kaynananın arkasından konuştukça kocan iyice senden uzaklaşır; fakat yanlış adım attığını fark etmezsin.
Ve hiç bitmeyen tartışmalar başlar, kırılırsın, incinirsin ve öfke biriktirmeye başlarsın. Artık kocanın her şeyi sana batmaya başlar. Büyük kavgalar edersin, ağır sözler söylersin fakat barışmaları tatlı olsun, sen ağlarken o gelip sana sarılsın, öpsün, saçlarını okşasın, elini tutsun ve her şeyin daha iyi olacağını söylesin diye beklersin. Fakat bir türlü o barışmaları yaşayamazsın.
Etrafında kocasından dert yanan kadınlara hak vermeye başlarsın. Annen, ablan, teyzen, kız arkadaşların... Kim mutlu olmuş ki ben olayım, diye üzülürsün, umutların azalır. "Süslen püslen, kadın gibi ol" diye akıl verenler olur, yaparsın bir işe yaramaz. İçini kadın yapmadan dışın kadın olamaz, sadece öyle görünür ama bilemezsin.
Hep kocanın hatalarını görürsün, kendi hatalarını zerrece görmezsin, gösteren de olmaz.
Bu kadar acıların üstüne hiç boynunu bükmezsin, hiç zayıf görünmezsin. Kocan tarafından ezilmemek için güçlü ve sert kadın olmaya devam edersin.
Hiç kimse göstermez sana aslında bütün problemin güçlü ve sert olmaktan kaynaklandığını. "Kocana karşı sert olduğun kadar çok kırılırsın, güçlü olduğun kadar çok ezilirsin." diyen de olmaz. "Güçlü olmak erkeğin rolüdür, rol çalarsan seni sevmez." diyen de olmamıştır. Kadın doğmanın kadın olmaya yetmediğini anlayamazsın. Erkek doğmanın da erkek olmaya yetmediğini...
Bilseydin eğer,
Sana kimsenin kadın olmanın ne demek olduğunu öğretmediği gibi ona da kimsenin erkek olmanın, koca olmanın ne demek olduğunu öğretmediğini... İlk gece sana nasıl davranması gerektiğini anlatan şefkatli bir annenin öğüdü ile gelseydi yanına, daha başka dokunacağını...
Fark edebilseydin eğer,
Onun da çocukluktan çok dertleri olduğunu, erkek olmanın ağırlığını taşımak
için ne çok çaba sarf ettiğini... Sen yarıştıkça seninle yarışmak zorunda kalmaktan nefret ettiğini...
Görebilseydin eğer,
Erkek gibi bir kadınla yaşamanın onun için ne kadar zor olduğunu,
Sen ondan sevgi, şefkat beklerken onun ise senden erkekliğini hissetmek için yumuşaklık, nezaket beklediğini... Senin de onun hayallerindeki kadın olmadığını, fakat idare ettiğini...
Duyabilseydin eğer,
Sende bir kadın bulamamanın çığlıklarını,
Onun kalbinin sesini, söyleyemediği sözlerini,
Sevgisini nasıl göstereceğini bilememesinin sıkıntısını...
Yapabilseydin eğer,
Eleştirmeseydin, yargılamasaydın, değiştirmeye uğraşmasaydın, olduğu gibi kabul edebilseydin, hayallerindeki adam olamayacağını baştan kabul etseydin...
Hükmetmeye çalışıp onu aciz hissettirmeseydin. "Kocalıkta başarısızsın" mesajı vermeseydin...
Hak verebilseydin eğer,
Ona hocalık ya da annelik etmenden hoşlanmamasına. Bunların hepsinin zaten dışarıda var olduğuna, sende görmek istediğinin öncelikle bir kadın olduğuna...
Affedebilseydin eğer,
İçinde o kadar öfke biriktirmeseydin, gözlerinden nefret sızmasaydı, gururunun, kibrinin yerine anlayışı koyabilseydin...
İtiraf edebilseydin eğer,
Aslında kadın olmanın ne demek olduğunu bilmediğini, onun yardımına ihtiyacın olduğunu...
Fırsat verseydin eğer,
Senin kahramanın olmaktan mutluluk duyacak bu adama,
Saygı duysaydın eğer,
Kendini erkek hissedebilecekti. Takdir ve teşekkürünle destekleseydin sana sevgisini daha çabuk verecekti.
Bilseydin eğer,
Kadının gerçek gücünün; narinliğinde, yumuşaklığında olduğunu,
Onun sertliğinin senin nezaketinle yumuşayacağını, onun şefkatinin senin teslimiyetinde olduğunu... Onun senin güler yüzüne, neşene, çocuksuluğuna ihtiyacı olduğunu... Onun ağırlığının senin naifliğinle hafifleyeceğini...
İnansaydın eğer,
Yaradan'ın seni emanet ettiği, aileyi ve vatanı korumak ve kollamak üzere yarattığı bu adamın, merhametli olduğuna...
Güvenebilseydin eğer,
Önce Rabbine, sonra da ona. Mücadeleden yorulmuş ruhunu onun kalbinde dinlendirebilseydin...
Ne özgürlükçü, ne gelenekçi... Teslim olabilseydin, önce kadın olmayı seçseydin.
Ve diyebilseydin eğer,
Beni affet. Bilemedim. Bilseydim daha iyi bir eş olmak isterdim sana. Sensiz ayaklarımın üzerinde duruyorum fakat kalbimin ağırlığına taşıyamıyorum, sana ihtiyacım var, tut ellerimden, bırakma beni...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.