Mizahta bile ayrım yapıyorlar!
Fransa’da İslam’a ve Müslümanlara ilişkin en yoğun tartışmaların Charles Pasqua’nın içişleri bakanlığı dönemine rastladığını bugün gibi hatırlarım. Pegida’nın ayak seslerini ta o günlerde duyuluyordu. Pasqua, Pegida’yı erken dönemde temsil ettiğini ve alarmcı bir yaklaşımı benimsediğini söyleyebiliriz. Onun döneminde başörtüsüne, cami ve imamlara ilişkin kısıtlamalar artmaya başlamış ve Müslümanların şikayetleri ve avazları ayyuka çıkmıştı. Başörtüsüne dini bir mesele olmaktan ziyade bir sembol ve onun ötesinde Müslümanlarca keşfedilmiş kadını bir baskılama aracı olarak görüyorlardı. Yasak üzerinden İslam düşmanlığını körüklüyorlardı. Başörtüsü serbestisinin ‘İslami aşırılığı’ körükleyeceğini varsayıyorlardı. Bundan dolayı da onların nazarında Müslümanlar Fransız değerleri tarafından kurtarılmayı bekleyen kitleleri temsil ediyorlardı. Charles Pasqua’nın ve benzerlerinin başlatmış olduğu laik haçlı çığrını Yahudi kökenden Sarkozy sürdürdü. Müslümanların amansız bir düşmanı kesildi. Lise ve seviyesi okullarda başörtüsü yasağını kanunlaştırdı ve genelleştirdi. Charles Pasqua içişleri bakanlığı döneminde ılımlı ve Müslüman Kardeşler eğilimi taşıyan Larbi Kechat gibi imamları göz hapsine aldırmıştı. Haleflerinden olan Sarkozy ise içişleri bakanlığı döneminde Hasan el Benna’nın torunu Tarık Ramazan ile ekranlarda başörtüsünü tartışırken fikirleri nedeniyle Fransa’ya girmesine yasak getiriyordu. Fransa’da yasaklar Yahudileri korumak, Müslümanları ise cezalandırmak için vardır. Sözgelimi Siyon Liderlerinin Protokolleri gibi kitapların Arapça çevrilerin tedavülü yasaklanırken Müslüman çevreler veya kitap evleri tarafından satışları da engellenmiştir.
Yahudiler namına işgüzarlık yapmışlardır. Mesele bu sınırda kalsa yine de anlaşılabilir. Tüy dikecekler ya! Fransa, katıksız dini kitaplar zümresinden olan Yusuf Karadavi’nin İslam’da Haram ve Helal gibi teknik kitapları bile yasaklanmıştır. Fransa en geniş kapsamlı yasak kitap listesine haiz tek özgürlükler ülkesi olma vasfını taşımaktadır. Dünya garip bir yer. Yemen’de Husiler devleti ele geçirirken kimsenin kılı kıpırdamıyor lakin yöntemini benimsemesek, zararlı bulsak da mesele IŞİD olunca dünya seferber olmaktadır. Aynı şekilde Yahudiler i korumak içi seferber olan dünya hep birlikte Müslümanları cezalandırıyor! Meseleye Fransa’dan iki çarpıcı örnek verelim ki, meramımız daha iyi anlaşılsın. Bunlardan birisi Dieudonné M'bala M'bala isimli Müslüman komedyenin Yahudi aleyhtarı olduğu gerekçesiyle şovlarının hem hükümet düzeyinde hem de yargı düzeyinde iptal edilmesi ve engellenmesidir. Yahudi lehtarı ve Müslüman aleyhtarı olan Fransız yargısı bununla da kalmamış "M'Bala M'Bala" ismiyle anılan komedyeni “halk arasında nefreti körüklemek suçundan” 7 kez mahkum etmiştir. Charlie Hebdo ‘nun yaklaşımıyla ve hükümetin onu ifade hürriyeti yaftası altında sınırsız biçimde koruması karşılaştırıldığında fark insana şaka gibi geliyor. Müslüman komedyen veya şakacı şu an başbakan olan Manuel Valls tarafından 2014 yılında susturuldu. Yargı da bu idari karara eşlik etti.
Bordeaux, Marsilya ve Tours kentlerinin ardından Nantes kentinin bağlı olduğu Loire Atlantique bölge valiliği de yaptığı şovlarda “nefret mesajı” yaydığı ve “kamu güvenliğine” tehdit oluşturduğu gerekçesiyle ünlü komedyenin gösterisine yasak getirmişti. Komedyenin avukatı ise “ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı” olduğu gerekçesiyle yasak kararına itiraz için mahkemeye başvurmuştu. Başvuru yerel mahkeme düzeyde kabul görse de Danıştay tarafından bozulmuştur. Komedyenin avukatı, müvekkilinin “Musevi karşıtı olmadığını, sadece Filistin yanlısı olduğunu” söylemesi de hafifletici bir neden olamamıştır. İşte Charlie Hebdo saldırısından sonra Kamu güvenliğini kimin ihlal veya tehdit ettiği tamamen aydınlanmıştır. Masum Müslüman komedyen susturulurken ve tuluatları engellenirken Fransız devleti Charlie Hebdo dergisinin hakaretlerine siper olmuş; kol kanat germiş ve bu suretle bir katliamın altyapısını hazırlamıştır. Charlie Hebdo dergisinin yaptığı sakil olsa da mizah olarak görüldüğü halde neden öteki aynı muameleyi görmüyor, ayrımcılığa çarptırılıyor! Öteki şaka niye bu kadar ciddiye alınmaktadır? Fransız Başbakanı Manuel Valls olayda istihbarat açığı olduğunu söylemiştir. Hayır, katılmıyorum. Olayda vicdan açığı ve adalet açığı bulunmaktadır. Bundan dolayı derin yaralara neden olmuştur. Bu vicdan ve adalet açığını istihbarat faaliyetleriyle kapatmaya çalışıyorlar.
Müslümanların değerlerini alenen ayaklar altına alarak fikir hürriyetini ve düşünce hürriyetini veya ifade hürriyetini koruyorlar! Ama ifade hürriyetini yasaklayarak öbür yandan da Yahudilerin hak ve hukuklarını koruyor ve kolluyorlar. Anlayacağınız Fransa sağ olsun mizahta bile ayrım yapıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.