Üçüncü dünya savaşı
Her ânı canlı olarak yayınlanan Paris’teki operasyon üzerine yapılmadık yorum, söylenmedik söz kaldı mı bilmiyorum? Küresel medya ve bizdeki ulusal uzantıları Charlie Hebdo dergisine yönelik terör saldırıları ve sonrasındaki gelişmeleri tepe tepe ve iştahla kullanmaya devam ediyor… Polisiye bir filmin birkaç bölümünü andıran görüntüler son 96 saatte defalarca izlettirildi dünyaya. Oyuncuların profilleri ezberletildi ve uluslararası kamuoyuna ‘gerekli’ mesajlar verildi. ‘Akut travma’ yaşayan Fransa’da psiko-sosyal gerilim yeteri kadar tırmandırıldıktan sonra filmin devamını da göreceğiz şüphesiz… Senaristlerin ‘bizim dünya’ için mutlu bir son öngörmediklerini söylememe gerek yok sanırım...
Sırasıyla Arnold Toynbee, Bernard Lewis ve Samuel Huntington tarafından birbirinden beslenerek ortaya atılan ve en son “Medeniyetler Çatışması” diye formüle edilen ‘yeni savaş’, yani adı konmamış Üçüncü Dünya Savaşı karşılıklı ve âdil bir harpten çok bir tarafın hegomonya inşâsı için ilan ettiği ve farklı yoğunluklarda ve cephelerde devam eden, asimetrik, muhatabı İslam Dünyası olan, tek taraflı ve oldukça sofistike bir taarruz aslında…
SAVAŞIN CEPHELERİ
Bu savaşın devam etmesi için her tedbir ‘ustaca’ alınıyor; Soğuk Savaş’tan sonraki Bosna Savaşı, Cezayir darbesi, Körfez Savaşı, Afganistan ve Irak’ın işgali, İsrail’in Gazze’ye ve diğer Filistin topraklarına yönelik operasyonları ve niyahet Mısır darbesi, Libya ve Yemen’deki kaosdan Suriye’deki bitmeyen krize kadar Arap Baharı sürecindeki gelişmeler ‘şiddet sarmalı’nı besliyor. Bu listeye Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmü, Arakan’daki dram, Keşmir’deki bitmeyen işgal ve zulüm, Tayland’ın Patani’deki zorbalığı, Somali, Mali ve Orta Afrika’daki kanlı krizleri de eklemek mümkün.
Hatta Türkiye’de 28 Şubat başta olmak üzere tüm darbe teşebbüslerini, PKK’nın manevralarını, en son Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerini, Bangladeş’teki laik hükümetin hukuk cinayetlerini ve Pakistan’ın istikrarsızlaştırılmasına yönelik terör saldırılarını da bu minvalde okumak gerek.
Bu ‘cepheler’deki saldırılar gözardı edilmezse El-Kaide, DEAŞ, Eş-Şebab, Boko Haram gibi örgütlerin çıkış sebeplerine ulaşılabilir.
Tüm gizli servis operasyonlarından ve komplolardan sarf-ı nazar olan biteni radikalizme savrulan ‘Müslüman gençler’ meselesine indirgemek bu savaşın aktörlerinin bir başka oyunu!
“SEÇİLMİŞ ACILAR, SEÇİLMİŞ ZAFERLER”
‘Müslüman gençler’in terör örgütlerine katılma meselesi belki de son dört günün en çok konuşulan meselesi idi. Batı yine parçalı düşünmeye ve hata yapmaya devam ediyor: İslam’ı terörle etiketleyip sorunu ‘çözeceğini’ zannediyor. Hiçbir kutsal tanımayan Charlie Hebdo dergisini kutsallaştırıp buradan psikanalist Vamık Volkan’ın ifadesiyle bir ‘seçilmiş acı’ devşirerek ‘seçilmiş zafer’ için sefer hazırlığı yapıyor. Olayın hiç bilemediğimiz esas fâilleri ise Avrupa kamuoyunun ‘savaş kıvamına’ gelmesinden ve Fransa’nın cepheye dönecek olmasından oldukça memnun...
Avrupa’daki Müslümanlar ve İslam Dünyası’nda ise çoktan hendekler kazılmaya başlandı bile… Savunmadayız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.