Derin siyaset: "Osmanlıca"yı konuşmak
Basınımız günlük siyasetle uğraşmaktan derin siyaseti neredeyse tamamen unutmuştu. Osmanlıca tartışmaları ufak bir kıpırdanma meydana getirdi.
Cumhurbaşkanımızın osmanlıca çıkışı konunun ne kadar az bilindiğini de gözler önünü serdi. Kimine göre osmanlıca bir dildi; terk edilmesi gereken karma ve sun’i bir dil. Kimine göre ise eski ve öğrenmesi zor bir alfabe...
Aslında osmanlıca hem dil ve hem de alfabe. Osmanlıların dili ve alfabesi! “Osmanlılar kim?” sorusunun cevabını buradan çıkarabiliriz. Arap veya İslâm alfabesi, Osmanlı’nın da kullandığı elifba idi. Fakat, bu alfabeyi Osmanlı’ya münhasır sanmamak lâzım. Ta Karahanlılardan beri bu elifbayı kullanıyoruz. (Biz terk etsek bile Karahanlı sahasında, yani Uygur özerk bölgesinde halen kullanılıyor) Türklerin müslüman olduktan sonra geçirdiği medeniyet değişimi, böyle bir alfabe ile ifade edilmiştir. Kutadgubilig’den bu yana sayısız eser, vesika bu harflerle kayda geçirilmiştir. Osmanlı bu anlamda tabiî bir devamdır.
Devam, temadî kavramı önemli. Hani ne diyor Ahmet Hamdi Tanpınar: “Devam ederek değişmek, değişerek devam etmek...” Sağlıklı olan bu.
Cumhuriyet’ten sonra değişmek, “inkılap-devrim” kavramı ile baş tacı edilmiştir ama, devam yok sayılmıştır. Devam yoksa köksüzlük vardır. Osmanlıca tartışmaları devamdan yoksun değişmeyi savunanlar tarafından hâlâ bildik okur-yazarlık rakamlarıyla inandırıcı kılınmaya çalışılıyor. 1912’den beri savaşan bir ülkede savaş sonrasının hangi rakamları inandırıcıdır?
Osmanlının dili ne idi? Elbette türkçe! Osman Bey’in konuştuğu, Fatih’in Kanunî’nin, Sultan Reşad’ın şiir yazdığı dile “osmanlıca” demek modern zamanların işidir. İngiliz William Redhouse, 1890’da yayınlanan Türkçe İngilizce sözlüğüne “Turkish and Engilish Lexicon” adını vermişti. 1950’de bu kitap esas alınarak hazırlanan sözlük ise Redhouse Türkçe/Osmanlıca-İngilizce sözlük adını taşımaktadır!
Redhouse’nin 1890’da yayınladığı sözlük 93 bin madde başı, 30 bin madde içi söz unsuru ile hâlâ en zengin sözlüğümüzdür. Bunun ne anlama geldiğini, ondan 55 yıl sonra, Dil Kurumu’nun yayınladığı Türkçe Sözlük’ün 15 bin kelimeden ibaret olduğu yeterince açıklar her halde!
Cumhuriyet döneminde bütün istatistik rakamlarında iyileşme olmadı mı? Okulların ve okuyanların sayısı arttı da neden kelimelerin sayısı azaldı?
İşte bu isyan edilmesi gereken bir sonuçtur! Çünkü harf inkılâbı ve dil devrimi bir kültürel zenginleşme sağlamadı. Aksine, kütüphaneler dolusu eserleri okunmaz hâle getirdi, onbinlerce kelimenin sözlüğümüzden tasfiyesine yol açtı. 19. Yüzyılda batı ilimleri ve edebiyatı ile temas sonucu yeni kavramlarla zenginleşen dilimiz tam bir medeniyet dili olarak her türlü ihtiyacı karşılayabiliyordu. Öztürkçecilik akımı türkçeyi ilim dili olmaktan uzaklaştırdı.
Seksen sene önce tam da bu günlerde bu konular gündemdeydi. Peş peşe iki cep kılavuzu çıkarıldı. Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu ve Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu. Bunlar 8 bin civarında kelime ihtiva eden kitapçıklardı. Artık yazarken, konuşurken bu kılavuzlar esas alınacaktı. Daha sonra buna bazı ilim terimleri de eklendiyse de, çok fazla başarılı olunamadı.
Osmanlıcadan kaçarken latinceye yöneleceğimizi o zamanın devrimcileri görmüş olabilir miydi? Onlar görmese de birileri, “üst akıl” mutlaka görmüştür! Dilin istikrarı bozulunca, yabancı dil istilası kaçınılmaz olur. 20. Yüzyılda dil devriminin böyle bir sonuç verdiğini bugün daha kolay anlayabiliyoruz.
Osmanlıcadan murad, zengin türkçedir!
Cumhuriyet’ten sonra -tam tabiriyle- Osmanlı’nın dili kesildi. Sadece sözünü ettiğimiz dil değil, onun zengin bir mûsıkî dili de vardı, o da yasaklanarak ortadan kaldırılmak istendi. Türkiye 80 sene önce “mûsıkî inkılâbı”nı konuşuyordu. Radyo yayınlarından Türk/Osmanlı mûsıkîsi çıkarılmış, eğitim ve öğretimi de yasaklanmıştı. O günlerde tartışılan kahvelerde, gazinolarda, düğünlerde icrasının yasaklanması idi!
Geçen haftalarda iki klasik mûsıkî ziyafetinin içinde bulunduk. Mehmed Âkif’in Âsım kitabının yayınlanışının 90. yılı dolayısıyla düzenlenen bilgi şöleninde Münip Utandı konseri ve yine Mehmed Âkif’in vefat yıldönümünle adanmış Diyanet Televizyonundaki Mehmet Kemiksiz yönetimindeki Enderun topluluğu konseri. Her iki konserle, daha doğrusu Osmanlının kesilen müzik dili ile ilgili ayrı bir yazı yazmak borcumuz olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.