Işid eşkiya bir örgüttür
Işid’in uygulamalarından dolayı “İnsanların kafalarını keserek öldürmenin İslam’da yeri var mı?” diye sorulmuş. IŞİD eşkıya konumundadır ve İslamiyet’e zarar veriyor. Dolayısıyla bunların cihadı meşru değil. Yaptıkları hiçbir şey de İslam hukukuna uygun değil.
Işid’in yaptığı meşru bir cihat değildir. Meşru bir cihat için meşru bir İslam devleti olması lazım. Meşru bir İslam devleti olması için Müslümanların biat etmesi, halife tayin etmesi lazımdır. Dünyada İslam âlemi 2 milyara yaklaşmış durumda. Hiçbirinin kabul etmediği 20-30 bin kişiyi toplayan her çete başı, aşiret reisi, eşkıya başı devlet reisi olamaz. Dolayısıyla böyle bir cihat meşru olmaz.
İSLAM’DA KISAS VARDIR
İkinci olarak İslam’da ceza kanunu vardır. Ceza kanununda idam vardır. Bakın şimdi Fransa bile idamı geri getirelim demeye başladı. İdam çünkü kısastır. “Kısasta sizin için hayat vardır.” (Bakara:179) buyruluyor. Çünkü öbür türlü kan davaları uzar gider. Millet birbirini öldürmeye başlar. Onun için katil öldürülmelidir. Ancak kan sahipleri helal eder, bağışlarsa o ayrı bir şey. Yoksa hakkını istiyorsa katili devlet öldürmelidir. Ama devlet öldürmelidir. Öbür türlü kan davası devam eder. İslam devlete yönelik bu hükümleri tertip etmiştir. Kısas İslam’da var. İdam cezası İslam’da var.
FERTLER KISAS YAPAMAZ
Tabi idamın çeşitleri var. Eşkıyalar, PKK’lı teröristler gibi kişiler fesat çıkarıyorlar, yol kesiyorlar, milleti kaçırıyorlar, PKK’sı, PYD’si her gün görüyoruz gazetelerde haberleri. Bunlar yeryüzünde fesat çıkaran gruplardır. Bunlara ceza tekdir ediyor Maide Suresi. “Öldürülecekler” diyor. Öldürülmenin şeklini söylemiyor tabi. O devletin düzenine bakar. Devlet zehirli iğne kullanır, kafa keser veya ipe asar sallandırır. “En yukattelü” “Öldürülmeli” buna mesela kılıçla kafasını uçurmak girebilir. “En yusallebü” “Asılmak.” Bu, işte darağacında sallandırmak demektir. Veya elleri ayakları çapraz kesilir. Sağ el, sol ayak gibi. Ya da sürgüne gönderilirler vesaire. Rabbimizin İslam ceza kanununda bunlar vardır. Kafa kesmek de bu yöntemlerden bir yöntemdir. Ama bunu devlet yapar. Fertler asla kısas da yapamaz. “Benim babamı öldürdü. Bu katili ben öldürebilir miyim?” diye fetva sorulsa, fetvaya göre senin bunu öldürmen caiz değil. Kısas hakkı var ama bu devlet yöneticilerine emirdir. Fertlere emir değildir. Çünkü fert onu öldüreyim derken kaç tane daha karışık iş yapabilir. Yanında biri daha gider. Suçsuz insana bulaşır. O bir senden, o iki benden, o üç senden… “Benim bu adamım değerli. Sizden 10 kişiye bedel.” der. Öbürü “Bu adam benim aşiretimin lideri sizden 1000 kişiye bedel.” der. O yüzden bunu devlet yapmalıdır. Şeri mahkemeden İslam’ın hükümleri doğrultusunda buna karar çıkar. O karar muvacehesinde uygulanır. Yoksa bir örgüt çıkmış bilmem ne olmuş. Bu meşru bir cihat değil.
MÜSLÜMANIN KAFASINI KESİYOR
Meşru olmayan bir cihat da kafa kesmek var mı?! Zaten Ehl-i Sünnet adamın, Müslümanın kafasını kesiyor. Müslümanın kafasına sıkıyor. Sen şimdi bunu ne hakla öldürüyorsun? Adam "Ya Muhammed" demiş. Kabir ziyaret etmiş, türbeye gitmiş. Bu Vahhabilik, Selefi akımı zaten gâvurla uğraşmıyor ki. Geliyor Müslümanı kesiyor. Dolayısıyla bunların cihadı da meşru değil. Kafa kesmesi de, hapishanesi de, hiçbir şeyi de İslam hukukuna uygun değil.
Ama İslam’da kısas dolayısıyla idam vardır. Sadece kısas da değil. İşte yeryüzünde fesat çıkaranlar hakkında da ayet-i kerimede idam vardır. Kafa kesmek özellikle şurada geçerli olabilir. Ne diyor “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş. Bütün uzuvlar kısas.”
(Mâide Sûresi:45)
Burada benim anladığım en belirgin şey şudur ki; adam birini kafasını keserek öldürdüyse, İslam’da ona kısas uygularken kafasını kesmek suretiyle aynı sistemi yapabilir. Bu devletin, kadıların, mahkemelerin, devlet yönetiminin alacağı kararla uygulayacağı cezalardır. İslam devletinden bahsediyorum burada. Madem katili öldürmek var. Bu öldürmenin zımnında da bunun çeşitler var.
İSLAM’DA YAKMAK YOK
İslam’da olmayan bir şey sorarsanız; yakmak yok. Çünkü “Ateş Allah’ın azabıdır. Azap etmeyin.” buyruluyor. İslam devleti de olsa fıkıhta yakarak adam öldürme şekli yoktur. Kılıçla kellesinin uçurulması, darağacında sallandırılması gibi idam şekilleri vardır. Ama şuan ki örgütler terör örgütü kapsamındadır.
Cihat kapsamında değerlendirilmemelidir.
Çünkü bunların meşru bir devleti yok. Hadis-i şerifte “Bunlar devlet ashabıyım diye geçinirler, hak kelamı konuşurlar ama hak ehlinden değildirler." buyruluyor. Hak ehlinden olmayanların yaptıkları uygulamalar İslam’a nasıl mal edilebilir?!
Şeriat ve sünnet ile nasıl bağdaştırılabilir?! Bunlar meşru değiller zaten. Bunlar eşkıya konumundadırlar ve İslamiyet’e zarar vermektedirler. Allah şerlerinden muhafaza eylesin.
MİDYE YEMEK TAHRİMEN MEKRUHTUR
Hanefi mezhebinde balık şeklinde olmayan deniz ürünlerini yemek harama yakın derecede mekruhtur. Şafi mezhebinde ise denizden ne çıkarsa yemek caiz olarak görülüyor. Midye, yengeç, istiridye, ıstakoz gibi şeyleri ben hayatta yemedim. Ağzıma da sürmedim. Biz Hanefi mezhebindeyiz. Bunlar Hanefi mezhebinde tahrimen mekruhtur. Tahrimen harama yakın demektir. Harama yakın derecede mekruhtur. İmam Şafi Hazretleri ise denizden ne çıksa caiz görüyor. Hanefi mezhebinde ölçü şudur. Her balığı tek tek söylemeye gerek yok. Hanefi mezhebinde balık şeklinde olanları yemek caizdir. Yengeç, midye gibi balık suretinde olmayanların yenilmesi tahrimen mekruhtur.
HEP AÇ KALDIK
Bir keresinde Cidde’de bizi yemeğe götürdüler. Efendi Hazretleri ve birçok hocamız hep beraber gittik. Seyyid Maliki Hazretleri de vardı. Onlar Maliki mezhebindeydiler tabi. Bir sofra düzmüşler ki şimdiki Türk parasıyla kaç bin lira eder. O kadar da pahalı şeyler almışlar ki yengeç falan pahalıymış bayağı. Ama hep aç kaldık. Çünkü biz ekmek, çorba arıyoruz. Yok! Ama onlar bize çok büyük iyilik ettiklerini düşünüyorlar. Velakin hep aç kaldık. Balık cinsinden bir şey vardı ama o da o kadar adama yetmedi. Tabi onlar Maliki oldukları için onlarda mekruh bile değil.
SAKAL BIRAKILDIĞINDA DUA YAPILMASI
Genellikle Türkiye’mizde sakal bırakırken yapılan bir takım yanlışlıklar vardır.
Sakal bırakan kimse sakalının etrafını iyice çevirmekte, yüzünün üst kısmından aşağı doğru, alt kısmından da yukarı doğru epeyce bir kısmını kazımakta ve orta yerde şerit veya çembere benzer bir sakal kalmaktadır ki bu asla caiz değildir.
Sakal olduğu gibi salınır ve sadece çok çirkin bir görünüm arz eden ve bir tutamdan fazla uzayan kıllar birazcık üstten alınır.Diğer bir husus, sakal bırakan kimse sakal duası yaptırmaktadır, geride beri ortaya koyduğumuz delillere bakıldığında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabının böyle bir şey yapmadığı açıktır. Dolayısıyla sakal duası diye bir şey yoktur ve bid’attır.
Peki, o hâlde sakal bırakmak isteyen kişi ne yapacak? Sakalını uzatmaya karar veren bir Müslüman, o güne kadar yüzlerce defa haram işlediğinin farkına varıp bundan vazgeçtiğinin ifadesi olarak tövbe edecektir.
Sanki yapması mecburi olmadığı hâlde sırf kendi iyiliğinden dolayı bir şey yapıyormuş havasına bürünmek doğru değildir.
TÖVBE YA RABBİ!
Demek ki sakalını bırakırken yapacağı şey; “Ya Rabbi! Şimdiye kadar senin emrine muhalif (aykırı) hareket ettim ve senin verdiğin şekli beğenmeyerek değiştirmeye ve senin yarattığın hilkati bozmağa çalıştım, şimdi buna son vererek senin beni görmek istediğin şekle bürünüyorum, asıl şeklime ve fıtratıma dönüyorum.
Tövbe Ya Rabbi!” gibi duygularla Allah-u Teâlâ’nın affına sığınmalı ve bunca yılını sakalsız geçirdiğine üzülmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.