Yalan
Birinci yalan: Türkiye’de basın hürriyeti kısıtlanıyor… YALAN… Ülkemizde 1924’ten bu yana görülmemiş bir basın ve ifade hürriyeti vardır. Muhalif gazeteler istediklerini yazıyor, yine muhalif TV’ler istediklerini söylüyor.
İkinci yalan: Sistem diktatörlüğe gidiyor… YALAN… Diktatörlük falan yoktur, otoriter bir zihniyet vardır. Gerçekten diktatörlük olsa böyle şiddetli, yıkıcı, amansız, radikal muhalefet yapılamaz. Diktatörlükle suçlanan devlet başkanı dava açıyor ve bazen bu davaları kaybediyor. Siz hiç böyle diktatörlük gördünüz mü? Evet diktatörlük kesinlikle yoktur, sadece otoriter bir zihniyet vardır.
Üçüncü yalan: Geçtiğimiz yıllarda sivil darbe teşebbüsleri yapıldığı iddiası doğru değildir…
Bu da yalandır, çünkü Gezi hadisesi ve 17 Aralıkta’ki tutuklamalar, birer başarısız sivil darbe hareketidir.
Dördüncü yalan: Charlie gazetesinin İslam Peygamberi’ni tahkir edici karikatürler yayınlaması fikir ve ifade hürriyeti içinde mütalaa edilmelidir. HAYIR!.. Charlie’nin yaptığı ahlaksızlıktır, suçtur, ayıptır, seviyesizliktir, fikir vandallığı ve barbarlıktır, sorumsuzluktur, nihilizmdir, anarşidir, provokasyondur. İsrail’de Hz. Musa’yı, Hz İsa’yı ve Hz. Muhammed’i tahkir etmek suçtur; İsrailsever Gizli Yahudiler bundan niçin ibret almıyor?
Beşinci yalan: Okullara mecburî Osmanlıca dersleri koymak gericiliktir… YALAN… Aksine ilericiliktir. Çünkü bu coğrafyada bin yıldan fazla İslam Kur’an yazısı hakim olmuştur. Bin yıllık tarihî, kültürel, sosyal hafızamız bu yazıyla kayıt altına alınmıştır. Bu bin yıllık millî yazıyı, lisanı öğretmekte, öğrenmekte hiçbir sakınca ve zarar yoktur.
Altıncı yalan: Bugünkü yazımız Türk yazısıdır. YALAN… Adı üstünde Latin yazısıdır. İslam Kur’an yazısı ise, bin yıldan fazla kullandığımız, geliştirdiğimiz için millî yazımız olmuştur.
Yedinci yalan: Kolay yazılar ilerletir, medenî yapar, kalkındırır. Büyük bir YALAN… Bu iddia doğru olsaydı, yazıları son derece zor ve çetrefil olan Çin ve Japonya geri kalırdı. Kolay bir alfabe, ilerletmek yerine geriletir. Çünkü kolay olduğu için zekayı köreltir. Kolay Latince yazıyla Türkiye niçin Ortadoğu’nun Japonyası olamadı?
Sekizinci yalan: Kadınların açılması, çıplaklık, dekolte seksî kıyafetler uygarlıktır, tesettür ise geriliktir. YALAN… Medeniyetten uzak kalmış taşdevir kültürlü Aborjinler çıplak geziyor. Çıplaklık medeniyet değil, bedeviyet ve vahşettir. Örtünmek kadını hürleştirir, ona haysiyet ve şeref kazandırır. Seksî kıyafetli çıplak kadınlar mânen köledir.
Dokuzuncu yalan: M. Kemal’in ölümünden sonra Sabataycılar, Kriptolar tarafından fabrika edilmiş Kemalizm ideolojisi haktır. Yalanların en büyüğü… Bu ideoloji, Türkiyenin önündeki en büyük engel ve bukağıdır. Dünyanın hiçbir hür, medenî, demokrat, insan haklarına bağlı, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ülkesinde, millî kimlik ve kültüre aykırı böyle totaliter bir ideoloji yoktur.
Onuncu yalan: 1930’lar Türkiye’nin altın çağıdır. YALAN… O devirde tek parti diktatörlüğü vardı ve insan haklarına aykırı bir yığın zulüm yapılmıştır. Halk sefalet, hastalık, yolsuzluk, susuzluk, baskı, açlık altında inliyordu. Fikir, basın, din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti yoktu.