Jiletle sakal tıraşı haramdır
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında jilet yoktu, mecburen sakallıydılar demek ne saçma bir şey...
Devlet memurlarında sakal bırakmak inşallah serbest olur. Buna bir el atılması lazım.
4 mezhebin fıkhında erkeğin sakalını jiletle tıraş etmesi haramdır. Ancak çalıştığı işten dolayı tıraşa mecbursa burada zaruret hâsıl olur. Kişi harama girmeyeceği bir iş bulana kadar orada çalışabilir. Ancak o süre zarfında iş aramak zorundadır.
Jiletle sakal tıraşı haramdır. Ancak tam kazımayıp da 1 numara, 2 numara gibi dibi kalıyorsa haramdan kurtarır. Ama sevap kazanamaz. Sakal bırakmış olmaz. Sünnet sevabı alamaz. Çünkü sünnet sevabı almak için bir tutam olması gerekmektedir. Zaten bir tutamdan yukarı doğru kısaltmayı hiçbir fıkıh âlimi mubah görmemiştir. Sakalı bırakmaktan bahsetmiyorum. Kısaltmaktan bahsediyorum. Mubah denilmemişse caiz değil demektir. Caiz değil demek de günah demektir. Bunları anlayalım.
Ancak haram ayrı bir şey. 4 mezhebin fıkhında erkeğin sakalını tıraş etmesi haramdır.
Tıraş tabiriyle jiletle olan dibini kazıma kastedilir. Rasulullah (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) zamanında da ustura vardı. Çünkü zaten “Halk” tabirini kullanıyor. Bir de “Taksir” tabiri var.
“NE BU VAZİYETİNİZ?”
“O zaman jilet, ustura yoktu da mecburen sakallıydılar.” demek ne saçma sapan bir iştir. O zaman jilet olmaz olur mu?! Mecusiler jiletle sakallarını tıraş ediyorlardı. Mecusilerin elçisi, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in huzuruna jiletle tıraşlı halde geldi. Ona “Ne bu vaziyetiniz sizin?” buyurdu. Dediler ki “Bizim Rabbimiz bize böyle emretti.” Yani Kisra’ya rab diyorlar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de “Benim Rabbim de bana sakalları uzatıp bıyıkları kısaltmamı emretti.” buyurdu. Dolayısıyla jilet var yani. Beyan edilmiştir ki sakal tıraşı erkekler için haramdır. Tabi kadının birinde tüy falan çıksa o keser tabi, kadındır o. Hatta erkeğe benzememek için kesmek zorunda. O ayrı bir şey. Erkekler için sakal tıraşı haramdır.
GÜNAHI EMREDİYORSUN
İşlerde, devlet memurluklarında sakal bırakmak yasak. İnşallah serbest olur. Buna da bir el atmaları lazım. Milleti niye günaha sokuyorlar? Bir düzen getirsinler bunu serbest etsinler. İsteyen bıraksın. Bunun yasak olması meşru değildir. İslam’a göre gayri meşrudur. Milleti günaha sevk ediyor bu. Allah-u Teala “Günahta yardımlaşmayın.” (Mâide Sûresi:2) buyuruyor.
Yardımlaşmayı bırak bir de günaha zorluyorsun.
Günah işleyene yardım bile etmeyin. Sen yardım değil emrediyorsun adama günaha girmeyi.
HÜKÜMET DÜŞÜNMELİ
Bunu bir defa hükümet düşünsün. Hükümetin çok şeyleri düşünmesi lazım. Madem hükümet olmuş düşünecek bunları. Bu kadar insanın günahına sebep olmasın. Sakalı serbest etsinler. Sakallı Bakan, Milletvekili oluyor. Sakallı Başbakan, Cumhurbaşkanı bile oluyor. Ama memur olamıyor. Ne saçma bir şey. Burada tenakuz var. Büyük bir çelişki var. Bu çelişkiyi düzeltmeleri lazım. Bu ilgililere yönelik bir konuşma.
O İŞİ HEMEN BIRAKACAK
Peki, memur ne yapsın? Harama girmiş oluyor mu? Harama girmiş oluyor tabi ama zaruret kabul edilir mi? Çünkü adamın geçimi yok. Ancak oradan aldığı parayla geçinebilecek. Keyfi memurluk yapanlar da var. Hobi gibi, bilmem ne gibi… Parası var, geçinebilir, zarureti yok. Bir de gidip sakal tıraşına da mecbur oluyor. Buna şimdi zaruret diyemeyiz. Sen zaten bu memurluğu bıraksan da geçinebiliyorsan biz sana nasıl diyelim “Git her gün harama gir, günaha gir.” diye. Biz buna fetva veremeyiz. Çünkü sen zorda kalmamışsın ki. Geçimin var. O memurlara zaruret yok. Onlar memuriyeti bırakmalı. 1 vakit namaza bile mani olunan noktada zaten rızık da harama girer. Farz namazı olduğu için o sakala da benzemez yani. Zarureti yok. Başka türlü geçinebiliyor. O işi hemen bırakacak.
KEYFİ OLMAMALI
Peki, zarureti var ise? Zarureti varsa şu demek; geçinemiyor, aç kalacak, açık kalacak, çoluğu çocuğu var. Bakmakla mükellef olduğu ailesi veya ana-babası var. Kimisi evli değil ama ana-babası onun eline bakıyor. Akrabasından eline bakanlar var. 4 mezhep müftüsü Ali Haydar Efendi Hazretleri buyururdu ki “Memur olanlar mecbur olduklarından ben mazur diyorum. Ama bakalım Allah-u Teâlâ mazur der mi?” Bunu derken burada dikkat çekiyor. Yani keyfi olmamalı. Zaruretsiz olmamalı.
İŞ BULMAYA ÇALIŞ
Farz namazı için konuşuyorum. Öğlenin farzı 4 rekât ise 4 rekât için konuşuyorum. Adam “4 rekâtına izin veriyorum, sünnetlere izin vermiyorum.” derse o başka. Çünkü sünnetleri kılmasa harama, günaha girmez. İş sahibinin dakika bakımından hakkıdır bu. Sen abdestinden, taharetinden, farzından mesulsün. Farzına izin verdikten sonra da adama bir şey diyemeyiz. Bir insanın çalıştığı iş yerinde namazına mani çıkartılıyorsa veya sakal tıraşına mecbur ediliyorsa, geçimi darsa ve oradan aldığı paraya muhtaç ise biz diyoruz ki “Sen bir an evvel geçimini temin edecek ve senin namazına, sakalına müdahale etmeyecek bir iş bulmaya çalış. Ama o arada da bu işten çıkma.”
CİDDİ MANADA ARAYACAKSIN
Çünkü çıkarsan belki aylar geçer iş bulamazsın çoluk çocuk aç kalır. Ama ciddi manada İslam’ı serbestçe yaşayabileceğin, haramlardan uzak durabileceğin, farz namazlarını kazaya bırakmadan vaktinde eda edebileceğin bir iş araman da şarttır.
HARAMDAN UZAK BİR İŞ BULDUĞUNDA GEÇECEKSİN
Şayet namaz farz ise bu da farz. Farzı terk ettiren şey haram olur. Sen farz namazları kılabileceğin ve sakal tıraşı gibi haramlardan uzak durabileceğin bir iş aramak zorundasın. Ciddi manada arayacaksın yani. Bulduğunda da oradan çıkıp diğerine geçeceksin. Fetva budur. Ama “Şimdilik iş bulamıyorum, arıyorum.” dersen tabi o arada da maaşını al, memuriyetine devam et. Biz yine mazur diyelim. Çünkü geçimin dar, oradan aldığınla geçindiğin için burada bir mazeret var.
BANKADA CALISMAK HARAM
Mesela faizli bankada çalışıyorsun. Faizli bankadaki memuriyet bütün işler faizle döndüğü için haramdır.
Örnekleri çoğaltabiliriz. İçki satılan lokantada çalışıyorsun.
İçki sunumu, servisi yapıyorsun. "Allah şarabı içene de, içirene de, taşıyana da lanet etti.” (Ebû Dâvûd, Eşribe:2, no:3676, 3/366) diyor hadîs-i şerîf.
YİYENE DE YEDİRENE DE
Yine aynı şekilde hadîs-i şerifte “Allah faizi yiyene de, yedirene de, kâtibine de, yazana da, şahidine de lanet etti.” (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:3809, 6/358) buyruluyor.
KURTULAMAZSIN
Sen şimdi ben kâtibim, yazıcıyım, mübaşirim demekle kurtulamazsın. “Ben içki içmiyorum.” Tamam, içmiyorsun ama garsonluk yapıp, içkiyi taşıyorsun. Taşıyana da direk lanet var. Taşımayıp da orada başka bir iş yapıyorsa çöpçülük gibi mesela, o taşıyan gibi lanete girmiyor. Ama zımnen içkili bir müessese. Yani haram olan bir müessesede çalıştığı için onun da rızkı tayyib olmuyor. Tertemiz olmuyor.
RIZKIMIZA ALLAH KEFiLDiR
Rabbimiz : “Kim Allah’ın haramlarından sakınırsa, ben ona her dardan çıkış kapısı açacağım. Ummadığı, beklemediği yerden rızıklandıracağım.” (Talâk Sûresi:2-3) buyurmaktadır. Bizi yaratan Allah bunu söylüyor. Allah’a da güvenmiyorsan kime güveneceksin?! Yani aç kalırım diye endişelenme, rızık ecel gibi senin peşine düşmektedir.
FİZAN’DA OLSAN BULUR
Nasıl ki son lokmanı yemeden, son nefesini veremezsin. Fizan’da olsan da o lokma seni bulacak. Üzerine yazılmış “Falan oğlu falanın rızkıdır.” diye. Sen kaçsan da sana gelip yapışacaktır. Bazı kere zorla da adamı yedirirler. Dolayısıyla senin rızkından endişeli olman itikat bozukluğundan ve zafiyetinden ileri gelir.
ŞÜPHEYE DÜŞMEYELİM
Mevla “Yeryüzünde gezen her canlının debelleşen karıncanın bile rızkı Allah’a aittir.” (Hûd Sûresi:6) buyuruyor. Bütün dükkânlara yazmışsınız “Rızık Allah’a aittir.” diye. Niye asıyorsun o tabelayı. Rızkı müşteri, patron vermiyor. Onlar sebeptir. Rızkı gönderen, veren Allah’tır. Öyleyse sen Allah’ın haramlarını yaparken yediriyor, içiriyor da sen haramlardan sakınırsan seni aç mı bırakacak?! Onun için haramlardan sakınalım. Rızkımıza Allah kefildir, bundan hiç şüphe etmeyelim.
SOHBETE DAVET
Bu akşam saat 20.00’da
Ahmet Yesevi Derneği’nde
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.