“İyi çocuklar”a “insani” bir ziyaret!
Bana göre “çoğu kimse bilgi vermek, itirafta bulunmak için hükümetten bir açıklama bekliyor. Erdoğan susuyor, onların da cesareti kırılıyor, susmak zorunda kalıyorlar.”
Ziyareti gerçekleştiren Korgeneral Galip Mendi, 2004’de İzmir’de Tolon’la birlikte olmuş.. 1996’da KKTC’de işlenen Kutlu Adalı cinayetinde ise Lefkoşa’da bir AİHM heyeti tarafından sorgulanmış.
Korgeneral Galip Mendi, özel Kuvvetler’de uzun yıllar görev yapmış bir isim.. 1983’te Kurmay Subay olan Mendi, 1992’de özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesine atandı. 1992-1994’de özel Kuvvetler Okul Komutanlığı yaptıktan sonra 1996’da KKTC’de Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na atandı. Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, 23 Mart 1996’da yazdığı bir yazıda "St. Barnabas baskınını gerçekleştirenlerin kullandığı beyaz Renault Toros’un Sivil Savunma Teşkilatı’na ait olduğu doğru mudur?" sorusunu yöneltti. Sivil Savunma Teşkilatı’na eleştirilerini sürdüren Adalı, 6 Temmuz 1996’da Lefkoşa’da evinin önünde öldürüldü.
Korgeneral Galip Mendi 1951 yılında Ankara'da doğdu.. 1983-1985 yılları arasında Kara Harp Akademisi’nde öğrenim gören Mendi, 30 Ağustos 1998 tarihinde Tuğgeneral'liğe terfi etmişti.
Ziyarete giderken Mendi (Bazıları Mehdi diye yazdı. Mendi’nin anlamı bilinmiyor.. Farsçada kelimelerin sonuna geldiğinde ‘o şeye sahib’ anlamına geliyor) sivil araç ve sivil kıyafet kullanmış ama, ziyaret saatlerinde Genelkurmay’ın internet sitesinde “TSK’ya uzun süre hizmet veren iki emekli komutana yapılan bu ziyaret TSK adına gerçekleşti” açıklaması yapılmış..
Adalet Bakanlığı geçen hafta yayınladığı bir genelge ile Emekli Orgeneraller Tolon ve Eruygur’un cezaevinde ziyaretine kısıtlama getirmişti. Sadece aile bireyleri ve avukatları ile görüşme olanağı tanınıyordu. Kandıra Cezaevi’ne giden CHP milletvekili Nur Serter de bu genelgeye takılmıştı. Ama sözkonusu askerler olunca, bu genelge “teferruat”ta kaldı..
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi'nin, Ergenekon davası kapsamında Kandıra Cezaevi'nde tutuklu Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur ile Birinci Ordu eski Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'a yaptığı ziyareti 'çifte standart' olarak nitelendirdi. Bir süre önce CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter'in paşaları ziyaret talebinin kabul edilmediğini hatırlatan Okay, "TSK mensupları gelince kabul ama milletvekili bir kişiye ‘Hayır’ demek çifte standarttır" dedi.
“Cezaevinde TSK adına zanlı ziyareti”nin ağırlığı, bu işi planlayanların altında kalacağı bir iştir..
Bu iş ne TSK’ya ve ne de sanıklara itibar kazandırır.. Ne de bu ziyareti yapan kişiye..
Şimdi toplumun merak ettiği şu: Ne konuşuldu? Bundan sonraki adım ne? Neden Mendi seçildi? Bu fikri kim, ne için ortaya attı ve bu iş nasıl uygulama aşamasına geldi?
Hukuk devleti açısından “vahim bir durum”la karşı karşıyayız!
Geçen gül Elkatmış anlatıyordu, daha sonra Can Ataklı “Son yılların en büyük derin ifşaatı”nda bulundu. Büyükanıt’ı suçladı, ama sesi yankısını bulamadı.
Polis, yeni bir sauna çetesini çökertti. Emniyet Müdürlüğü’ne baskın yaptı. Bir emniyet müdürü, bir emniyet amiri gözaltına alındı..
Bu olay emniyeti küçük düşürmedi, yüceltti.. Ankara’dan Emniyet Genel Müdürü, iyi ki “Tanırım iyi çocuktur” filan demedi.. Bakalım, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ya da İstanbul Emniyet Müdürü “Geçmiş olsun” demek için cezaevine gider mi?
TSK’da da birgün bunlar olabilir mi?
Büyükanıt’ın o sözleri hafızalara kazındı.. Başbuğ’un, daha ilk günden Ergenekoncuların ziyaretine izin vermesi de, aynı yanlışı devam ettirdiğini gösteriyor..
Yani görünen o ki, Genelkurmay cephesinde yeni bir durum yok! “1000 yıl da olsa sürecek” anlayışı devam ediyor.. Daha ilk günden bu yanlışın yapılmaması gerekirdi..
Kamuoyundaki tepki giderek büyüyor..
Ziyaretin sebebi, mantığı konusunda net bir görüş yok..
Neden 2 organeral, mesela neden Veli Küçük ayrı tutuldu?..
Bunun anlamı, içerideki muvazzaflara güvence vermek mi?
Yoksa bu kişilerin kurtarılması yönünde yargıya gözdağı vermek mi?
Ziyaret için seçilen kişi de ayrı bir tartışma konusu..
Ziyaret çete çevrelerinde “umud”a sebeb oldu.. “Ordu müdahele edecek, süreç durdurulacak, bu iş çözülecek” havasına girdiler..
Başbuğ’un doğuda STK ile buluşması, halkın arasına karışması gölgede kaldı.. İnandırıcı olamadı..
Halktan beklenen muvazzafların içindeki çürüklerin ayıklanması. Yani “mıntıka temizliği.” Bu olmadığı sürece güven krizi, kuşku ve söylenti devam edecek.
Söylentiler meseleyi şuyuu vukuundan beter bir mesele haline getirdi..
İtiraflar sürüyor. Bir adam çıkıyor “Devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü” diyor. Bir ana çıkıyor “Oğlum devlet için 98 kişiyi öldürdü” diyor..
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.” Yoksa devlet de yaşamaz..
Hayır! Bundan sonra geri gidiş yok. Kim bu süreci durdurmak istiyorsa, bu cinayetlerin suç ortağı olmuş olur..
Başbuğ’un, o ziyaret hatasını düzeltecek yeni bir adım atması gerekir.. Toplumun beklediği bu!
Başbuğ’u Başbakan’ın “İnsani bir ziyaret” açıklaması bile kurtaramaz. Aksine Başbakan da bu yorumu ile şaibe altında kalır..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.