Yanlışını aynı yolla düzelteceksin
“Bir insan bir internet sitesinde günah içerikli bir şey yazmış olsa sonra bunu sildirmeyi başaramasa,
yöneticiler silmiyorsa o yazı okunmaya devam ettikçe yazana günah yazılır mı yoksa vebali onun
üstünden kalkar mı?” şeklinde bir soru gelmiş. Bu kişi tövbe edip, işlediği hatayı aynı yöntemle düzeltmeli.
Bu kişi tövbe etmelidir. “Tövbe edenler, ıslah olanlar (nefisleri tezkiye olanlar) ve beyan edenler (açıklayanlar) hariç (onlara lânet olunmaz). O takdirde, işte onların tövbelerini kabul ederim ve Ben tövbeleri kabul eden, rahîm esmasıyla tecelli edenim.” (Bakara Sûresi:160)
SADECE TÖVBE YETMEZ
Ancak bu kişi hoca, yazar, çizer ise saptıran görüşler, fetvalar verdiyse tövbe yetmez. “E şimdi de tövbe ettim.” Mübarek, internete yazdın, kitaba yazdın. Bastın, dağıttın, sattın şimdi de kalktın evde tek başına tövbe ediyorsun. Ne olacak bu milletin okuduğu yanlışlar?! Yaptıkları işi düzeltecekler. Yeniden bir yazı kaleme alacak. O yazıda da geçen yazısının yanlış olduğunu söyleyecek. Onu bunu suçlamak için “Ben dememiştim” demeyecek. Dürüst olacak. Mertçe “Ben böyle biliyordum. Bu yanlışmış. Görüşümden döndüm” diyecek. Veya “Ben kâfirdim Müslüman oldum” neyse durumu dönüş yaptım diyecek. Mesela “Ben Aişe annemize iftira atmıştım. Hazreti Muaviye’yi sevmem demiştim. Sahabeye hakaret etmiştim. Şimdi bu görüşümden döndüm. Hadisleri gördüm sahabeyi sevmek lazımmış. Bizim onların meselelerine karışmamamız lazımmış. Onları metheden ayetlere, hadislere vakıf oldum. Dolayısıyla görüşümü değiştirdim. Beni okuyanlara, takip edenlere de bunu beyan ediyorum. Allah rızası için bunu yayınız ve dağıtınız. Herkese duyurunuz ki ben vebalde kalmayayım” diyecek. Tövbe etti, pişman oldu. Bir daha yapmayacak. Allah ile arasında tövbe yetmez. Bozduğu şeyi düzeltecek. Doğrusu budur.
GAYRET GÖSTERECEK
Bu arada da yüklediği yerlerden kaldırmak için bütün başvurularını yapacak. Elinden gelen gayreti, çabayı gösterecek. Yine de kalıyorsa, birileri inadına atıyorsa, kendisi de buna güç yetiremiyorsa hangi yolla yaydıysa bozuk fikri, aynı yolla düzeltecek. Kitap yazarak yaydıysa, kitap yazarak düzeltecek. Konuşarak yaydıysa bu ifsadı, konuşarak düzeltecek. İnternet sitesine yazı yazdıysa, twit attıysa aynı yolla o işi düzeltmek şartı vardır. Bunun nihayetinde de sildiremiyorsa tövbe etmesi kâfirdir. Allah ona sonraki yerlerdeki paylaşımların günahını, vebalini sormaz diyelim. Ama evvelce yaptığı yanlışı aynı yolla düzeltmesi ve yayması şartıyla.
EZANLA iLGiLi GÖRÜLEN RÜYALAR
Abdurrahmân ibni Ebî Leylâ (Radı-yallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre Abdullâh ibni Zeyd (Radıyallâhu Anh) bir kere rüyasında, üzerinde iki yeşil elbise veya hırka bulunan bir adamın gökten inerek bir duvar parçası üzerinde dikilip ezan okuduğunu gördü.
Bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelip bu rüyasını haber verince Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
“Ne güzel görmüşsün, bunu Bilâl’e öğret.” buyurdu. (Ebû Ca‛fer et-Tahâvî, Şerhu Me‛âni’l-âsâr, 1/131) Ubeyd ibni ‛Umeyr (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre:
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı insanları namaza toplamak istediklerinde nasıl bir şey tayin ederek onunla insanları namaza toplayacakları hakkında müşâvere ederlerken çan çalınması hakkında görüş beyan ettiler.
Çan çalmayın ezan okuyun
Ömer ibni Hattâb (Radıyallâhu Anh) çan yapmak için iki ağaç satın almak isterken, rüyasında: ‘Namaz için çan çalmayın, bilakis ezan okuyun!’ diye gördü. Bunun üzerine Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) gördüğünü Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e haber vermek için giderken bu hususta vahiy geldi.
Hazreti Bilâl (Radıyallâhu Anh)ın ezan okuması Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)ı çok şaşırttı. Ömer (Radıyallâhu Anh) gördüğü bu rüyayı Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e haber verdiğinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Gerçekten bu hususta vahiy seni geçti’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Merâsîl, Tahâret:4, no:20, sh:81; Abdürrezzâk, el-Musannef, no:1775, 1/456; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:6365, 2/526)
BURAK ZORLUK ÇIKARDI
Gerçi bu rüyalardan çok önce hatta hicret öncesi Mekke döneminde mirâc gecesi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in semâda bir melek tarafından okunan ezan ve kametle sema ehline imâmetine dâir bir hadîs-i şerîf mevcuttur.
Nitekim Ali ibni Ebî Talib (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır:
“Allâh-u Tebâreke ve Teâlâ Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ezanı öğretmek dileyince, Cibrîl (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona, kendisine Burak denilen bir hayvan getirdi. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona binmek üzere yürümüştü ki o zorluk çıkardı.
HİÇ ONU GÖRMEMİŞTİK
O zaman Cibrîl ona: ‘Sakin ol. Vallâhi Allâh katında Muhammed’den daha kıymetli bir kul sana binmemiştir’ dedi.
Derken Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona bindi ve nihayet Rahmân Tebâreke ve Teâlâ’ya en yakın olan (mânevî) perdeye vardı.
Kendisi işte böylece bulunuyorken perdeden bir melek çıkınca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Ey Cibrîl! Bu kim?’ diye sordu.
O: ‘Seni hak ile gönderen Zât’a yemin ederim ki; şüphesiz ben mertebe bakımından yaratıkların (Allâh-u Te‛âlâ’ya) en yakınıyım. Hal böyle iken, yaratıldığımdan beri işte şu saatimden önce hiç onu görmemiştim’ dedi.
EN BÜYÜK BENİM
Bunun üzerine o melek: ‘Allâhü Ekber Allâhü Ekber” deyince, perdenin arkasından ona: ‘Kulum doğru söyledi, en büyük Benim, en büyük Benim’ buyruldu.
Sonra melek: ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallâh’ deyince, perdenin arkasından: ‘Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilah yoktur’ buyruldu.
Bu sefer melek: ‘Eşhedü enne Muham-meden Rasûlüllâh’ dediğinde, perdenin arkasından: ‘Kulum doğru söyledi, Muhammed’i Ben gönderdim’ buyruldu.
Melek: ‘Hayye ale’s-salâh! Hayye ale’l-felâh! Kad kameti’s-salâh!’ dedikten sonra, ‘Allâhü Ekber Allâhü Ekber’ deyince, perdenin arkasından: ‘Kulum doğru söyledi. En büyük Benim, en büyük Benim’ buyruldu.
SALİH RÜYALARLA BAŞLADI
Sonra o: ‘Lâ ilâhe illallâh’ deyince, perdenin arkasından: ‘Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilâh yoktur’ buyruldu.
Sonra Melek Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in elinden tutarak onu öne geçirdi. Böylece O, aralarında Âdem ve Nûh’un da bulunduğu gök ehline imam oldu.” (Heysemî, Mecma‛u’z-zevâid, no:1851, 2/86-87)
Demek ki ezanın Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tâlimi çok daha önce olmuşsa da, tatbîki Medîne döneminde sahâbeden bir kısmına gösterilen sâlih rüyalarla başlamıştır.
NEBi'NiN (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) SÜT BABASI
Nebi'nin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) süt babası Haris (Radıyallahu Anh): Aylân oğlu Kays oğlu Hasfa oğlu İkrime oğlu Mansur oğlu Hevâzin oğlu Bekr oğlu Sa'd oğlu Nasr oğlu Fusayye oğlu Nâsıra oğlu Mellân oğlu Rifâ’a oğlu Abduluzza oğlu Hâris (Radıyal-lahu Anh), Halime (Radıyallahu Anha) nın kocasıdır. Ve Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) süt babasıdır.
ÖVGÜ KAYNAĞI
Künyesi Ebû Kebşe'dir. Onların ifadesine göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yetim olduğu için "İbni Ebî Kebşe"dir. (Ebû Kebşe'nin oğludur) Yani Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) süt babasıdır. Sanılanın aksine, yetim olması Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için büyük bir övgü kaynağıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.