Namaz delilleri sabit olan bir farzdır
Namazda, başta Fâtiha-i şerîfe olmak üzere Allâh-u Te’âlâ’ya birçok dua ve niyaz bulunur. Namazın farz olduğu, Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinin açık beyanı, hadîs-i şerîflerin delâleti ve ümmetin âlimlerinin söz birliği ile sabittir.
“Namaz” anlamına gelen “Salât” kelimesi, lugatta “Dua etmek” veya “Hayır duada bulunmak”tır.
Allâh-u Te’âlâ bir âyet-i kerîmesinde:
“Onların mallarından bir sadaka (ve bağış olmak üzere zekât) al ki, onunla kendilerini iyice temizleyesin ve arındırasın. Bir de onlara salât (dua) et.
Çünkü senin duan onlar için (bir huzur ve) sekinettir. Allâh çok iyi işiten, pek iyi bilendir.” (Tevbe Sûresi: 103) buyuruyor ki burada Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den ümmetine yapması istenen salât; onların dirilerine de ölülerine de yapacağı duadır.
Namazda, başta Fâtiha-i şerîfe olmak üzere Allâh-u Te’âlâ’ya birçok dua ve niyaz bulunduğundan bu ismi almıştır.
Şerî’at ıstılâhında (dilinde) ise namaz: Belli bir takım fiiller ve özel rukünlerden ibaret bir ibadettir.
Namaz ibadeti, “Kitap” (Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinin açık beyanı), “Sünnet” (hadîs-i şerîflerin delâleti) ve “İcmâ’” (Ümmetin âlimlerinin söz birliği) ile sabit olan bir farzdır.
NAMAZIN FARZİYETİNE DAİR KUR’ÂN’DAN DELİLLER
Allâh-u Te’âlâ bir âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz namaz mü’minler üzerine vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.” (Nisâ Sûresi: 103)
Diğer bir âyet-i kerîmede ise:
“Namazı ikame edin (hakkıyla kılın)…!” (Bakara Sûresi: 43’den) buyrulmuştur. Başka bir âyet-i kerîmede de:
“Namazlara ve orta namaza devam edin.” (Bakara Sûresi 238'den) buyrulmaktadır.
İşte bu ve daha birçok âyet-i kerîme namazın farz olduğunun açık delilleridir.
NAMAZIN FARZİYETİNE DAİR SÜNNETTEN DELİLLER
İbni Ömer (Radıyallâhu Anhuma)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir:
Allâh’tan başka hiç bir ilâh bulunmadığına ve Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in Allâh-u Te’âlâ’nın elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan ayının orucunu tutmak, yoluna gücü yetenler için Beytullah’ı haccetmek.”
(Buhârî, Îman:1 no:8, 1/12; Müslim, İman:5, no:16 1/45)
Câbir (Radıyallâhu Anh), Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittiğini nakletmiştir.
“Kişiyle, şirk ve kâfirlik arasında namazın terki vardır.”
(Müslim, İman:134; Ebû Dâvûd, Sünnet:15; Tirmizî, Îmân:9; İbni Mâce, İkâmet:77; Fiten:23; Neseî, Salât:8; Dârimî, Salât:29; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 3/370, 389)
Bu hadîs-i şerîf, kişinin imandan çıkmasına tek engelin namaz olduğunu açıklayarak, onun imandan sonra gelen en önemli farz olduğunu ortaya koymaktadır.
NAMAZIN BES VAKiT OLDUGUNUN DELiLLERi
Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur. (Nisâ Sûresi: 103)
Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl. (Hûd Sûresi: 114)
Kur’ân-ı Kerîm’de farz namazların sayısı beş olarak sarâhaten (açıkça) bildirilmemişse de sahâbenin birçoğu bazı âyet-i kerîmeleri bu hususta delil olarak zikretmişlerdir. Şu bilinsin ki, Allâh-u Te’âlâ:
“Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur.” (Nisâ Sûresi:103) ayet-i celîlesinde, namazların belli vakitlerle farz kılındığını beyan etmiş, ancak bu vakitleri bu âyet-i kerîmede mücmel (kısa ifade ile) zikredip, başka âyet-i kerîmelerde ise bunu açıklamıştır.
Bu âyet-i kerîmelerin sayısı da beştir:
1- Mevlâ Te'âlâ:
“Namazlara ve orta namaza devam edin.” (Bakara Sûresi: 238'den) buyurmuştur. Bu ifadede geçen “Namazlar” kelimesi, en azından üç namazın farz olduğuna delâlet eder.
“Orta namaz” ifadesi ise, orta namazın o üç namazdan biri olmasına manidir. Aksi takdirde bu, faydasız bir tekrar olmuş olur. Dolayısıyla namazların sayısının üçten fazla olması gerekir. Farz namazların dört tane olması da caiz değildir. Aksi hâlde namazlar içinde orta sayılacak bir namaz bulunmaz. Dolayısıyla “Orta namaz”ın bulunabilmesi için, namazların sayısının en az beş tane olması gerekir. Bu âyet-i celîle farz namazların beş tane olduğuna delâlet ettiği gibi vitir namazının farz olmadığına da delâlet eder. Aksi takdirde farz namazların sayısı altıya çıkmış olur ki, bu durumda da orta namaz bulunamaz.
Binaenaleyh bu âyet-i kerîme, farz namazların beş tane olduğuna delâlet etmekle beraber bunların vakitlerine delâlet etmemektedir.
2- Mevlâ Te'âlâ:
“Güneşin (zeval vaktinde göğün ortasından) kayması anından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl, sabah namazını da (bu şekilde eda et).” (İsrâ Sûresi;78'den) buyurmuştur. Dolayısıyla güneşin zeval vaktindeki kaymasından, gecenin karanlığının basmasına kadar olan zamanda kılınması gereken farzlar öğle ve ikindi namazlarıdır. Karanlığın basmasından fec-ri sadık(imsak zamanın)a kadar olan süre içerisinde kılınması gereken farz namazlar ise akşam ile yatsıdır. İmsak vaktinde kılınacak farz namaz ise sabah namazıdır.
3- Mevlâ Te'âlâ:
“Haydi akşamladığınızda ve sabaha ererken (namaz kılarak) Allâh’ı tesbîh (ve tenzih) edin.” (Rûm Sûresi:17) buyurmuştur. Bundan murat, akşam ve yatsı namazlarıyla gündüzün diğer ucunda olan sabah namazıdır. Sonra Mevlâ Te'âlâ: “Göklerde ve yerlerde hamd O'na (Allâh'a) aittir.
Gündüzün nihayetinde de, öğle vaktine vardığınız zaman da (namaz kılarak Allâh'ı tenzih edin,).” (Rûm Sûresi:18) buyurmuştur. Bu âyet-i celîledeki Arapça “Aşiyy” ifadesiyle, ikindi namazı kastedilmiştir; “Öğle vaktine vardığınız zaman” kavl-i şerîfiyle de, gündüzün kılınan öğle namazı kastedilmiştir. Böylece bu âyet-i kerîmede zikredilen farz namazların sayısı beş olmuştur. Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhuma)’ya: “Beş vakit namazın bahsini Kur’ân-ı Kerîm’de bulabiliyor musun?” diye sorana, o: “Evet!” dedikten sonra bu iki âyet-i kerîmeyi okumuş ve: “Bu âyetler, hem beş vakit namazı, hem de vakitlerini beraberce açıkladı.” demiştir.
(Nesefî, Hâzin, ilgili âyet-i kerîme.)
4- Mevlâ Te'âlâ:
“Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl.” (Hûd Sûresi:114) buyurmuştur.
Âyet-i celîledeki: “Gündüzün iki tarafı” tabiri, sabah namazıyla, ikindi namazının farziyetini ifade eder. Çünkü her ne kadar sabah namazı, gündüzün birinci (başlangıç) tarafı henüz meydana gelmeden, ikindi namazı da gündüzün ikinci (son) tarafı zuhur etmeden önce bulunuyorsa da, bu iki namaz gündüzün iki ucunda yer almış gibidir.
5- Mevlâ Te'âlâ:
“Güneşin doğmasından evvel ve batışından önce (sabah ve ikindi namazlarını kılarak) Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım saatlerinde de tesbih et ki sen (alacağın sevaptan) hoşnut olasın.” (Tâhâ Sûresi: 130) buyurmuştur. Âyet-i celîledeki: “Güneşin doğmasından önce ve batmasından evvel.” kavl-i şerîfi sabah ve ikindi namazlarına işarettir. Bu tıpkı, “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl.” (Hûd Sûresi: 114) kavl-i şerîfi gibidir.
Bir önceki âyeti celîledeki: “Gecenin bir kısım saatlerinde” ifadesi de, akşam ve yatsı namazlarına işarettir ki bu da “Gecenin yakın saatlerinde” tabiri gibidir. İşte beş vakit namazın ayrı ayrı beş vaktini gösteren âyet-i kerîmelerin tamamı bunlardan ibarettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.