“Günde Beş Vakit Şair”den Şiir Kitapları
Kaalübelâdan beri gönül dostum olan fikirli şair Memduh Atalay, şiirlerini iki kitapta topladı nihayet: “Hâlce” ve Dünya Hâli.”
Şair Memduh Atalay: Aslen Sivaslı, fakat Maraşlılaşmış bir fikir ve dâva adamı. Türk Dili ve Edebiyatı okumuş, cehd sahibi bir eğitimci. Özel bir Fen Lisesinde öğretmenliğini fikirlice eda eden bir alperen…
Fikir Teknesi Yayınları’nda çıkan bu iki güzel kitap, bendenize göre yürekleri memleket ve dostluk sevdası ile tutuşanlar okusun diye yayınlanmış. Sivas’ın türküleri gibi yanı yüreğe sahip, Sivas’ın fikirli soğuğu diye hitap ettiğim cezbeli ve fikirli dost şair Memduh Atalay, yüreğinde dostluk ve vatan dâvası taşıyan duygu ve düşüncelerini çokça manzum dile getiren bir er kişidir.
Her iki şiir kitabını da şiirle kendini bulanların mutlaka okuması gerek. Ali Yurtgezen hocanın kaleme aldığı “Elde Var Şiir” başlıklı takdim yazısı bu kitapları okuyacak olanlar için en evvel okunması gereken bir yazı...:
“Memduh Atalay, şiirinin künhüne vakıf bir ‘yerli’ şair. Günün her vaktini şair kimliğiyle yaşadığına şahadet ederim. ‘Gönül evi talanda bir muhacir’ in telaş ve öfkesini, ‘sevda kitabının meczup elifi’ olmanın aceleci ve savruk heyecanını, ‘uzviyetinden bin kat fazla ruhu’ nun enerjisini harmanlayıp şiir formunda sunmuş. Fakat böyleyken bile şiirlerinin temelinde mütevekkil bir mümin yüreği ‘aşkı ölümden öteye götüren’ bir ufuk genişliği, kesrete mâhkum olmayan bir derviş feraseti var. Bu sebeple trajik olmayan, güzel, salim ve bize ait şiirler bunlar; ‘elde var şiir’ deyip yolun başında kazanç hânemize çentik attıran şiirler… Memduh Atalay’ın Necip Fazıl ve Sezai Karakoç çizgisinde tevarüs eden yerliliği, Sivaslı Türkmen mizacı, Kerbela’da Hüseyin’den aldığı yürek yangını, sistem karşısında muhalif duruşun pervasızlığı ile özgünleştirdiği şiirlerini ‘elde tutmak’, muhafaza etmek artık okuyucunun sorumluluğu. Zira Memduh Atalay’ın şiirleri ‘okunup geçilesi’ cinsinden değil. İhyası gereken köklü ve zengin bir kültüre, bu kültürü imhaya kasteden talihsiz bir yakın geçmişe göndermeler yapan ‘yüklü’ ve ‘derin’ şiirler. Okuyucuyu, metinleri tüketmeye değil üretmeye, şerh etmeye, yürüyüşün her safhasında hatırlamaya davet ediyor. Davete icabet gerekir.”
Hâsılı, yürekli şiirleri taşıyan iki kitaptan tadımlık birer şiiri paylaşmayı vazife sayıyorum:
“HÂLCE” den:
“Tütün ve Çay”
“Aşk şiiri yazamazdı Hasan Hüseyin / Çünkü aşk şiirden önce gelirdi / Ben adını ağaca yazdığım günden beri / Bir ileri iki geri ama sen hep şiirden içerisin / Adam aldırma demeden tam ortasında savaşın / Cihadın derdik eskiden eskimeyen davalar zamanında / Şimdi yedeğindeyiz karşı çıktığımız das kapital davasının / Ve savaşımızın tam ortasında das kapital / Şiirini de yazarız aşkın resmini de çekeriz gözyaşının / Gel merhamet rozeti satın alalım kadın uğultulu bir kermesten / Üzerinde az fikir de olsun eskiyi hatırlatan / Dergilerde adımız protokolde yerimiz sağlamlaşsın / Eskinin anısına / Severken de çocuktuk kavgada muzafferken de /Ağladık hep emellerin boş kalan avuçlarına / Bizi bulutsu gözlerimizden tanıdı tarihin tün Hüseyinleri / Namlular bizi gösterdiğinde aynı sesin yankısı / Bıçaklar keskinleştiğinde bizdik yine Allah’ın aslanı / Ali’den gelen bir damarımız var ki hep dimdik korkusuz / Ölümü güzelleştirdik ve ismimiz yaşadı çocuklarda /Adam gibi ölmesini bildik şükür /Kâra tahvil etmeden / Şimdi aşktan ayrı görünen yüzümüzü çok katlı bir muska gibi /Ağaran saçlarımız örtüyor hal ehli bilir / Tütün gibi sarıp yaktık dünyayı / Çay gibi ikram ettik tüm dünyalıkları / Neyimiz var boş bardak ve bir içimlik tütünden başka / Belli yerimizi yadırgadık bizi yadırgadı tüm kartviziti olanlar / Biz bir gölge gibi geçtik vicdanlarınızın ve eşyalarınızın arasından /Ve dünyayı bir katır gibi tutup yularından / Dünyalıkları dünyaya sığmayanlara /Musalla kardeşlerine ve iz süren avcılara / Bıraktık!”
“DÜNYA HÂLİ” nden:
“Ben Yufka Yürekli Çoban”
“Ben yufka yürekli çoban, Osmanlı çıbanı / Senin atladığın sayfalarda bir soruyum / Ben bir suyun yanan ıssızlığında / Yetim topraklara akarım, şair gönüllere / Öperim her gece yıldızların alnını / Suskun bir ikindiyim aslında, yağmur var gözlerimde / Ben gündüzlerde sorgu, gecelerde korkuyum / Ben gündüzlerde sorgu, gecelerde korkuyum / Bir yürek taşırım ha koptu ha kopacak / Siz bilemezsiniz müntakim müsellahlar / Bir yenilgi sonrasında başlayan sukutum / Gözyaşı bahçesinde çiçek açacak / Ay ikiye bölününce gece yarısı / Bütün ırmaklar benden akacak / Bütün ırmaklar benden akacak sahih rüyalarda / Ah Ebubekir merhameti, Ömer duruşu / Yordamsız hüzünlerime, bir gölge düşer mi / Uzanır mı öksüz başıma bir sevecen el /Yine aynı yere dönmek istemem tüm yolculuklardan / Ben bağışlanırsam suçlu kalmaz yeryüzünde / Bulandıran bilincimdir tertemiz suyu / Bulandıran bilincimdir tertemiz suyu / Benliğimin çarmıhında ruhum mütereddit / Hazzın tuzağıyla düştüm ben, aşktan başka / Muska takmamışken annem bana / Yeni intiharlar taşıdı aklım masum değilim / İsa’nın kanını şarap yapanlar / Benim tenimi kadeh gibi kaldırdılar şerefe / Ağlamayı unutmak benim suçum bu / Neye yarar anlamak çabası / Anlamak ağlamaya dönmeyecekse / Suskun ikindime kadim bir yağmur yağdı / Anlamaktan bana hep korku kaldı”
---------------------------------------------
KİTAP HAVADİSİ
Şehr-i Maraş’ta Fikir Teknesi Yayınları’nın yayınladığı 85 adet kitap bir külliyat hâlinde tamamlanmış olup görücüye çıktı.
Haki Demir, Nuri Yıldız, Ahmet Doğan İlbey, Memduh Atalay, Ömer Karayılan, Metin Acıpayam, Mustafa Karaşahin, Ahmet Kamil Tuncer, Abdullah Tatlı, Alihan Haydar, Fatih Mehmet Kaya, Hamza Kahraman, Adnan Köksöken, Selahattin Adanalı, Ahmet Selçuki, Osman Gazneli, Faruk Adil, Nurettin Saraylı ve İbrahim Sancak’a ait fikir, kültür, inceleme ve şiir türünde 85 adet kitap, İşler Kitabevi’nin raflarında (Öğretmenevi karşısı) okuyucusunu beklemektedir. Kitap dostlarına duyurulur.
----------------------------------------
ŞAİR, KUŞA TÜFEK SIKMAZ
“Enver Çapar hocanın şairliğine şaibe düştü...”
Ey azizan! Yüreği kuş kadar merhametli ehl-i dükkân gönül dostum Ferhat Ağca’dan bir mektup geldi ki, yüreği Müslümanca edebî duygu ve sanat şiarıyla atan herkesin okumasında fayda gördüm:
“Cuma gecesi Enver Çapar ağabeyim Dükkân’a gelemediği için efkarlanmış, bir şiir yazmış ve kalkmadan okunması için Mehmet Yaşar’a göndermişti. Mehmet Yaşar’ın okuduğu şiiri hocamlar dahil herkes beğenmiş, gönlümüz sürur bulmuştu.
Enver Hoca'nın şairliği ile alakalı söyledikleriniz hala kulağımda, benim bir yorum yapmam hadsizlik olur ancak Enver hocanın şairlik istikbali ile alakalı zât-ı âlinize arz etmem gereken bir durum var. Enver Çapar ağabeyim sosyal medyada “bir dağ başında kayanın üstünde elinde tüfek masum kuşları avlamak üzere beklediği” bir fotoğrafını paylaşmış. Fotoğrafı görür görmez zât-ı âlinizin; ‘Şair kuşa tüfek sıkmaz’ sözü aklıma geldi. Dükkânda; ‘kalkma’ sözünün geçmesi ile vecde geçenleri kendinden geçiren bu şiiri yazan kişi nasıl olur da kuşa tüfek sıkar? Sorusu aklıma takıldı. Arz ederim.”
KANAATİM: Türkçe muallimi Enver Çapar dostumuz O fotoğrafta eline tüfek alıp bir kayanın başında bir taraflara bakıyor olsa da, Ferhat Ağca gibi yüreği kuş kadar merhametli bir dosttur ki kuşa tüfek sıkacağına ihtimal vermiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.