Bir Gününüz Nasıl Geçer?
Sabahla birlikte uyanır ve ince bir ip gibi dizilen o insanların arasına katılırız. Otobüs geldiğinde gözlerimizin içi güler ve yarı uykulu vaziyette atlarız içeri. İnsanlar başlarını koltuğa yaslayıp yarım kalan uykularına devam ederler.
Ellerindeki gazeteye göz atıp gündemi yorumlamaya çalışanlar da vardır. Kimileri de hayattan kopmuş gibi boşluğa doğru bakmaktadır. Saatlerce süren yol macerası nihayet sona erer.
İnsanlar işlerinin başına geçip günü verimli geçirmeye çalışırlar. Bir koşuşturmacadan ibarettir hayatımız ve zaman hızla öğütülmektedir. Sabah, öğle, ikindi derken akşam oluverir. İstanbul gibi büyük şehirlerde yollar uzadıkça uzar ve yorgunluğumuzun ancak yol bitiminde farkına varabiliriz. Çalışma hayatımızdan daha fazla yorar yollar. Akşam eve dönerken omuzlarımızdaki ağır yükü hisseder ve bir an önce çocuklarımıza kavuşmak ve onlarla vakit geçirmek isteriz.
Eve geldiğimizde göz kapaklarımız ağırlaşır ve yorgunluktan bitap düşeriz. Sosyal yaşam, arkadaş, dost ve aile ilişkileri ikinci planda kalır. O koşuşturmacanın arasında kendimize ayıracak vakit dahi bulamayız.
Vakit hızla geçer, çocuklar doğar, büyür, evlenir, yaşlılar vefat eder ve ömrümüzün nasıl akıp gittiğini hiç anlayamayız. Bir bahar yağmuru gibi geçmiştir hayatımız.
Geride sadece keşkelerimiz vardır.
Hızla geçen hayatımızda çocuklarımıza yeterince vakit ayıramadığımızı onlarla sohbet edemediğimizi, yakınlarımızla bir araya gelemediğimizi, sosyal yaşama ağırlık veremediğimizi düşünür ve ah çekeriz.
Bu “ah” bizim yaptıklarımızın ya da yapmayı düşünüp de yapamadıklarımızın bir özetidir…
Çocuklarımızla ilgili sorunlar sık sık dile getirilir ve biz büyüklerden çelik gibi sapasağlam durmamız beklenir. Oysa bizler de tıp çocuklarımız gibi maddi manevi ve sosyal sorunlarla başa çıkmaya çalışıyoruz.
Kendi hayatında huzur ve mutluluğu yakalayamayan bir anne babanın mutlu çocuk yetiştirme şansı var mıdır? Elbette yoktur.
Öyleyse öncelikle biz anne babaların maruz kaldığı sorunları ortadan kaldırılmalı ve aşamadığımız engeller aşılmalıdır. Çocukların sorunlarına değinildiği gibi biz anne babaların sorunlarına da değinilmelidir. Yani, hatalarımızı dillerine dolayanlar önce halimizi anlamalı ve ondan sonra düşüncelerini belirtmelidirler. Aksi taktirde bu kısır döngü böyle devam eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.