Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Kılıç cihadı insan yitirir

Kılıç cihadı insan yitirir

Allah yolunda yapılan cihat iki türlüdür. Birincisi emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker, ikincisi kılıç cihadıdır. Cihadın en üstünü ise iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmektir. Zira kılıç cihadı insan kaybettirirken, vaaz cihadı insan kazandırır.

Allah yolunda cihadın usulü vardır, kaideleri vardır. Rastgele ben cihat yapıyorum diye ortaya çıkılmaz. Cihat iki türlüdür. Cihadın en üstünü emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münkerdir. Yani iyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek. “O helaldir bu haramdır.” diyerek gerçekleri anlatmak. İnanmayanı imana davet edersin, Müslümanı namaza davet edersin, içki içeni bırakmaya davet edersin, zina yapanı terketmeye davet edersin, iyiliği emredersin, kötülükten nehyedersin. Bunun içinde kurumsallaşmak lazım. Çünkü hoca olmayan bunu yapamaz. Bunun içinde medreseler açmak, eğitimler vermek, hoca yetiştirmek lazım ki bilerek emr-i bi’l-mâruf yapsın. Yoksa eline mikrofonu alıp, Nişantaşı’na çıkan emr-i bi’l-mâruf yapıyoruz diye çıkmasın. Cahil cahil işlere de lüzum yok. Karılara kızlara bakarak, ona buna laf atarak emr-i bi’l-mâruf olmaz. Bunun da bir usulü, üslubu var. 

KILIÇ CİHADI TERCİH EDİLMEZ

İkinci türlü cihat kılıç cihadıdır. Ama kılıç cihadı tercih edilmez. Son çaredir. Çünkü kılıç cihadı insan yitirir, vaaz cihadı ise insan ihya eder. Kılıç cihadının da yeri vardır. Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) yaptı. Ondan sonra bütün sahabe yaptı. Hazreti Ebu Bekir mürtetlerle savaştı. Hazreti Ömer Farslar’la savaştı. Farslar’ın niye kuyruk acısı var anlıyor musunuz? Acemlerin kuyruk sancısının nerden geldiğini anlıyor musunuz? Kisra’yı Hazreti Ömer Efendimiz yıktı. Anladınız mı şimdi? 

YORGAN GİTTİ, KAVGA BİTTİ

Allah yolunda cihat derken önüne gelene silah çek, rastgele öldür, onu-bunu tara... böyle bir cihat olmaz. Cihat olması için evvela İslam devleti olur. İslam devleti de 30 bin kişinin toplanıp bir aşiret kurmasıyla olmaz. 20-30 bin kişinin “Ben seni halife seçtim” demesiyle bir adam halife olamaz. Çünkü halife tek olur.

Mehmet Şevket Eygi hoca gazetemizde yazıyor sürekli. O yazılarından birinde “İslam ümmetinin başında bir halifesi yok. Bu da en büyük sorundur” diyor. Çünkü hadis-i şerifte “Zamanının imamını bilmeden ölen cahiliyet ölümüyle ölmüştür” buyruluyor. Dolayısıyla İslam ümmetinin başında halife yok. Ehl-i Sünnet’in yok ama Şia’nın var. Çünkü Şia’nın gâvura zararı yok, Müslüman’a zararı var. O halde Şia’nın başında halife olması uygun, Ehl-i Sünnet’in başında olması uygun değil! Yorgan gitti, kavga bitti. Osmanlı’yı yıktılar, işi bitirdiler. Çünkü burada bir hilafet müessesesi olsaydı, bugün İslam âleminin durumu bu kadar rezil ve vahim olmayacaktı. 

ULEMANIN ÖDÜ KOPUYOR

Şimdi bunu doldurayım diye önüne gelen “Ben halifeyim” diye çıktı. Böyle olur mu halifelik?! Müslümanların cumhurunun, bu cumhurdan da maksat sokak çocukları değil. İnternetten tanışmışlar, Facebook’ta buluşmuşlar, ondan sonra toplanmışlar halife olmuşlar. Böyle bir şey olabilir mi?! İslam ulemasının birliğinin, Ehl-i Sünnet ulemasının birliğinin, karar verip tayin etmesi lazım. İslam ulemasının da maalesef bu işten ödü kopar.  Ben 4 tane hoca efendiye dedim ki “Yahu ayda bir kahvaltı yapalım. Fıkhî bazı meseleler oluyor ittifaklı olalım. O cemaat başka fetva veriyor, bu cemaat başka fetva veriyor. Müslümanlar sıkıntıya düşüyor. Fetvalar arasında bir birlik olsun” dedim. Bana: “Yahu biz iki kere toplansak mutlaka ‘Bunlar niye her ay toplanıyor’ diyecekler. Onun için bu iş uygun değil” dediler ve gelmediler. 

Ne vardı ki bir kahvaltıda çay içilip de camialar arasında bir fıkıh ittihadı olsaydı, fetvada bir birlik sağlayabilseydik. Senin helal dediğine ben haram diyorum. Olmuyor ki böyle. Millet de ne yapacağını şaşırttı. Bunu bile yapamadık. Çünkü çekinceleri var. 

AŞİRET BAŞKANI OLURSUN!

Şimdi senin arkanda İslam uleması yok. Cahil-cühelayı, çapulcuları topla; onlara ahirette huri vaad et, dünyada da ganimet, cariye vaad et, ondan sonra aylık da şu kadar para ver, ne kadar uyuşturucu müptelası var ise hurra cihat diye gittiler. Onlar da halife seçmiş. İslam’da böyle bir şey muteber olabilir mi?! Dünyada bu kadar İslam uleması Ehl-i Sünnet uleması var. Hangisi kabul ediyor?! Hiçbiri. Hiçbir âlimin kabul etmediği, biat etmediği noktada sen kendi kendine aşiret başkanı olabilirsin ancak. 20-30 bin kişilik bir grubun başı olabilirsin. 

Bu da İslam’a göre sana cihat etme yetkisi vermez. Şeriat hükümlerini tatbik etme yetkisi vermez. Zaten senin yaptığında hiç İslam’a uygun bir hareket tarzı değil. Camiyi niye bombalıyorsun?! Sahabenin türbesini niye yıkıyorsun?! 

EHL-İ SÜNNET’İ İSTEMEZLER

Bugün Şia’da vahdet var, Ehl-i Sünnet’te vahdet yok. Bu nasıl iştir?! Hadi “Gâvurda var, Müslüman’da yok” diyorduk. Şimdi bir de Müslüman’ın içine giriyoruz, Şia’ya da ne kadar Müslüman denirse o da ayrı bir soru işareti. Ama sen Şia’daki vahdeti sağlıyorsun, Ehl-i Sünnet’te vahdet istemiyorsun. Dünya düzeninden bahsediyorum. Çünkü Ehl-i Sünnet Hazreti Fatihleri yetiştirir. Yavuzları, Kanunileri yetiştirir. Selahaddin Eyyubi yetiştirir. En son dönemde bile Şeyh Şamilleri yetiştirir. Tasavvuf böyle ekoller, mücahitler yetiştirir. Onun için Ehl-i Sünnet’i istemezler. Ama biz işimize bakalım. Mevla bunu sağlayacak. Önümüzde serüvenler var. Biz vazifemizi yapalım. 

Hiçbir âlimin kabul etmediği, biat etmediği noktada sen kendi kendine aşiret başkanı olabilirsin ancak. 20-30 bin kişilik bir grubun başı olabilirsin. 

Ehl-i Sünnet Hazreti Fatihleri yetiştirir. Yavuzları, Kanunileri yetiştirir. Selahaddin Eyyubi yetiştirir. En son dönemde bile Şeyh Şamilleri yetiştirir.

 KABiR ÜZERiNDEKi KUBBELERiN MEŞRUiYETi

 

Hazreti Ali bir zata: “Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) beni ne vazifeyle gönderdiyse ben de seni o vazifeyle gönderiyorum. Nerde bir heykel görürsen kıracaksın, nerde bir mezar görürsen düzeleyeceksin” buyuruyor. Vehhabilerin baş hadisi. Bu hadis sahih ve bunu delil gösteriyorlar. Ancak bu hadiste kâfir kabirlerinden bahsediliyor. Çünkü hadisin yanındaki cümlede heykel var. Müslümanın kabrinde zaten heykel olmaz. Hadiste “Heykeli kır, kabiri düzle” diyor. Yani Müslüman mezarlığıyla alakalı değil.

TIRMANARAK AŞILABİLİYORDU

Osman Bin Maz‘ûn Hazretleri, Medine’de ilk vefat eden muhacirdir. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sel­lem) ilk onu gömdü Medine’de. Oğlu İbrahim’i de onun yanına gömdü. Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem) kocaman bir taş aldı, getirdi mezarın başına koydu. Sonra da “Ben bu taşı kardeşim Osman’ın başına koyayım ki kardeşimin mezarını bileyim. Aradığım zaman mezar kaybolmasın. Bu taşı alamet yapayım. Yeri tespit edelim. Akrabalarımdan ölenleri de onun yanına gömeyim.” buyurdu. Ondan sonra sahabeden bir zat: “Hazreti Osman’ın halife olduğu dönemde Osman Bin Maz‘ûn’un kabrini öyle sağlam yaptılar ki en kuvvetli genç bile tırmanarak onu zor aşabiliyordu” diyor. Yani Hazreti Osman döneminde bile kabrin üzerine kubbe yapılmasının meşruiyetinin en büyük delili bu sözdür. O dönem Hazreti Osman halife, sahabede hep hayatta. Dolayısıyla kabire kubbe yapmanın ne manisi var. 

AH CAHİLLİK...

Sahabeden Ebu Busayr (Radıyallâhu Anh) vefat etti. Sahabe-i kiramdan diğer zatlar hemen onu yıkadılar. Namazını kıldılar, defnettiler. Üzerine de kubbeli türbe yaptılar. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sel­lem)e de bu haber gitti. Efendimiz “Yıkın onun türbesini” buyurmadı. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sel­lem)in de haberinin olduğu bir dönemde, sahih kaynaklarda geçtiği üzere kabrin üzerine türbe yaptılar. Demek ki “Mezarları düzleyin” sözü kimeymiş? Hadiste “Heykeli kır, mezarı düzle” diyor. Çünkü müşrik mezarının yanında heykel var. Sırf kelime manasına bakarak “Sahabenin mezarını düzle” anlıyor. Heykel olan yerde heykeli kır diyor sana. Ah cahillik, cahillik…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi