İbni Teymiye’nin çağdaş kurbanları!
Ürdünlü pilot Muaz Kesasibe’nin yakılmasından sonra şarkta ve garpta dikkatler ister istemez İbni Teymiye’nin üzerine yoğunlaştı. İbni Teymiye tartışmaları üzerine çekti. Bizim de inkara mahal olmayacak bir biçimde İbni Teymiye adında bir sorunumuzun olduğu aşikar. Herkesin malzeme devşirebileceği aşırılığı beslemeye açık bir referans isim. Bu meseleye nasıl yaklaşmalı? Bilindiği gibi laiklik Kilisenin taassubundan neşet etti. Çıkış nedeni, iddiası dinler ve inançlar arasında trafik polisi rolü oynayarak; çatışmayı önlemek, hakem olmak, köprü kurmaktı. Mürcie anlayışında olduğu gibi kurtuluş meselesini öteye talik etmekti. Peki! Bunu başarabildi mi? Bazı yerlerde keskinliği engelleyebildi ama diğer bazı yerlerde de bazı dini anlayışlardaki aşırılığın yerini aldı. Çözüm yerine sorunun bir parçası oldu. Laiklik dinler arasında ateşkesi, birlikte yaşamayı öngörürken Selefilik de daha ziyade ameli mezhepler arasında çekişmeyi bitirme adına, taassubu körleme adına çıktı ama aslında tam tersine bir işlev gördü. Dikotomi cereyanlarına bir yenisini ekledi. Laiklerin arayı bulma iddiaları yanlış çıktığı gibi Selefilerin iddiaları da çuvallamıştır. İhtilafları daraltmak yerine genişletmişlerdir. Taassubu körlemek adına taraftarları İbni Teymiye adına yeni taassup alanları üretmişlerdir. Bugün Arap dünyasında yerli yersiz İbni Teymiye referansı kullanıldığını görürsünüz. Bu işba ve bıktırma derecesine varmıştır. Raşid Gannuşi, Muhammed Muhtar Şankiti’nin kaleme almış olduğu Sahabe Arasındaki Siyasi Anlaşmazlıklar kitabının önsüzünde bu şişirilmiş İbni Teymiye imajından yakınmış, rahatsız olduğunu ifade etmiştir. Hala o bölgede çok şükür ki Maliki refleksi var.
İbni Teymiye’nin bazı hususlarda erişilmez bir adam olduğu doğrudur. Bunu malumat ve tahkik adına söyleyebilirsek de sistematik adına söyleyemeyiz. Gazali ve Razi’yi yerden yere vurmasına rağmen kendisi veya talebelerine nispet edilen fena’un nar veya cehennemin sönmesi meselesi; o sataştığı adamlara nispet edilseydi kim bilir nasıl karşılanırdı! En doğrusu itidal. Bu da İbni Teymiye’den teğet geçmiş olmalıdır.
Dört dakikası yakma sahnesine ayrılan 22 dakikalık videoda bu şeni eylemle alakalı olarak İbni Teymiye’nin görüşlerine atıf var. Bu ibare şöyledir: Yaygın olan şekliyle temsil ( vücudu deforme etme) onları imana çağırıyor veya düşmanlıkların engelliyorsa bu durum hadlerin ikamesi veya meşru cihat sayılabilir, yerine geçebilir…” Bu durumda yakma eylemi had ikamesi veya cihat olarak tasavvur ediliyor. Burada şartlı olsa da temsile cevaz verme vardır. Halbuki, temsil hadisler tarafından katiyetle yasaklanmıştır. İbni Teymiye bazı hususlarda keyfi olarak davranıyor. Hazreti Ömer’in üç talak meselesindeki görüşünü değiştirirken kadınlara hat öğretmeyi yasaklama noktasında Hazreti Ömer’e referans vermektedir. Bu hususta Hazreti Ömer’in uygulamasını esas aldığını söylemektedir. Acaba bu iddiasının sahih bir dayanağı var mıdır?
Bununla birlikte yakma eylemiyle IŞİD bir devlet değil bir eşkıya modeli uygulamıştır. Bununla birlikte Ürdün gibi ülkeler de muhaliflerine aşiret devleti hatta çete muamelesi yapmaktadır. İki taraf da adalet değil intikam saikiyle hareket etmektedir. Ürdün’ün idamları ve ardından gelen sortileri buna natık ve tanıktır.
14 Şubat 1991 tarihinde Amerikan yönetimi Bağdat’ta Amiriye’de bir sığınağa delici bombalar atarak yaklaşık 4 yüz civarında masumun yanmasına yol açmıştır. Bu da İkinci Dünya Savaşındaki Hiroşima ve Nagasaki holokostlarının ardından Amerikan imzası taşıyan İslam diyarındaki başka bir holokosttur. IŞİD vahşette efendilerinin ökçesine bile yetişemez. IŞİD istese de Batı vahşetini kopya edemez, aşamaz zira sonuçta onların silahlarını kullanıyor. Olsa olsa ilkel bir kopya düzeyinde kalır. Peygamberimiz karınca köyünün bile tarumar edilmesini yasaklarken insanların yakılmasına nasıl cevaz verebilir? İbni Teymiye cumaya iştirak etmedikleri için kadınların rüyetullahtan mahrum olacaklarını da varsaymaktadır. Kimya konusundaki fetvası da IŞİD’ e malzeme olmuştur.
Bütün bunların ötesinde, Buhari konusunda ileri geri konuşan Mısırlı televizyon yorumcusu ve Sisi’nin yelpazecisi İbrahim İsa ‘mütehallif/geri kafalı’ olarak nitelediği İbni Teymiye’nin mezardan Mısır’ı yönettiğine kail oluyor. Adamın derdi İbni Teymiye değil İbni Teymiye üzerinden Buhari ve İslam hukukunu vurmaktır. Soytarının bilmediği Mısır’ın mezardan değil Nur cemaatiyle birlikte Kıpti Patriği II.Tavadros’un tarafından katedralden yönetildiğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.